Kötü Sözlerden ve Sövmekten Kaçınmak

"Ey iman edenler, Allah'tan korkun ve sö­zü doğru söyleyin" (Sûre-i Ahzâb 70).
Edep dini olan islâm, "Ben müslümanım" diyen herkese, edebe aykırı söz söylemeyi yasaklamıştır.

Dil, konuşmak ve meramını ifade etmek için veril­miştir. Ancak ağza gelen her sözü değil, akla ve hikmete uygun olan ve insanları incitmeyen kelâmı konuşmaya müsaade etmiştir.

Edebe ve nezâkete uymayı şiar edinmiş bulunan Yunus Emre (k.s.) şu tavsiyeyi yapmaktadır.

Kişi bile söz demini,
Demeye sözün kemini.

Kötü sözleri zararlı oluş derecelerine göre tasnif etmek gerekirse üçe ayırmak icap eder. Şöyle ki:

1- İmana Zarar Veren sözler,
2- Ahlâka Aykırı Olan Sözler,
3- Nezaketle bağdaşmayan sözler.

1- İmana aykırı olan sözler:
Bazı kelâmlar, iman esaslarına aykırı olduğun­dan, konuşanı küfre sürükler. Bunlardan birkaçını Cenab-ı Hakk'a sığınarak açıklamaya çalışayım:
Felâkete uğramış bir adama, "Allah bana haksız­lık ettiği gibi, sana da zulmediyor" demek.

Hastalanmayan bir şahsa "Allah seni unuttu" de­mek.
Yalan bir sözü doğru imiş gibi gösterme gayre­tiyle, "Allah biliyor ki bu böyledir" demek.

Sevdiği bir şahsa "Sen bana Allah'tan daha se­vimlisin" demek.
"Bu mes'elede Cebrail ve Mikâil şahitlik yapmış olsalar yine kabul etmem" demek.

Neden Kur'ân okumadığı sorulduğunda "Kurân okumaktan usandım" demek.
Sevmediği bir kimseyi kastederek "Falan şahıs peygamber olsaydı ona iman etmezdim" demek.

"Âhirette senden hakkımı alırım" diyene, "O kala­balıkta sen beni nasıl bulacaksın" demek.

Cenab-ı Hak'tan bahsederken "Allah baba" de­mek. Biliyorsunuz ki, Hristiyanlar, "Meryem oğlu İsa Allah'ın oğlu"; Yahudiler, "Uzeyr Allah'ın Oğludur" dedikleri için küfre düşmüşlerdir.

"Felek" kelimesinin evveline "kahpe" veya "zâ­lim" kelimesini ekleyerek "kahbe felek", "zâlim fe­lek" demek.

Dehre (tabiata, kâinata) sövmek.
Ebû Hüreyre (r.a.)den Resûlullah (s.a.v.)in şöyle dediği rivayet olunmuştur. "Aziz ve Celil olan Allah buyurdu ki: "Ademoğlu dehre söverek beni eza-landırıyor. Halbuki Ben dehr(in hâlıkıy)ım. (Her) iş benim (kudret) elimdedir. Geceyi ve gündüzü dön­dür(üp birbiri peşine getir)irim" (Buharî c. 6, s. 41; Müslim c. 7, s. 45).

Dehr, sürekli zaman ve yıl manasınadır. Dünya ile güneş ve ayın birbirleriyle olan münasebeti ve birinin, diğerinin etrafındaki hareketinden zaman parçaları doğmaktadır. Dehre, yıla, günlere ve bun­ların oluşmasında müessir olan aya veya güneşe sövmek, Cenab-ı Hak'ı gücendirir. Dehre veya fe­leğe sövmenin Mevlâ'ya dil uzatmak olduğu hatır­dan çıkarılmamalıdır. Zirâ küreleri yaratan ve bun­ların hareketlerini tanzim eden Allah Teâlâ'dır.

II- Ahlâka aykırı sözler:
Güzel sözlü insanların en asil örneği bulunan Peygamberimiz (s.a.v.), olgun bir mü'minin vasıfla­rını tesbit eden bir hadîs-i şeriflerinde şöyle buyur­maktadır:

"(Kâmil) bir mü'min zem edici, la'net edici, yara­maz işli ve kötü sözlü olmaz" (Feyz'ül-kadir c. 5, s. 360).

Sövmek, islâm ahlâkına aykırı sözlerin başında gelmektedir.
Sövmenin en ağırı "sin" ve "kef" harflerini birleşti­rerek sarfedilen, ırz ve namusa tecavüz ifade eden galiz sözlerdir. Bunlardan başka bir şahsın anası­nın, karısının, kızının, kızkardeşinin ve kendisinin ır­zına ve namusuna leke teşkil edecek, şeref ve hay­siyetini zedeleyecek sözler sarfetmek de sövme fii­line dahildir.

Cemiyet içinde öyle insanlar görülür ki, kızdığı kimsenin annesine, zevcesine, kızına veya kızkar-deşine ağır ifade ve galiz sözlerle tecavüzde bulu­nur. Böyle bir hareket; dargınlığa, kavgaya ve ci­nayetle neticelenen hadiselere yol açar.

Bazı şahıslar su içmeyen hayvana, uçan kuşa, öten horoza, aksi huylu bineğe, hastalığa, esen ye­le ve akan sele sövmek gibi ibtidâî (ilkel) insanlara yakışan davranışta bulunurlar. Mücessem ahlakın müşahhas örneği bulunan Resûlullah (s.a.v.), "Ku­lağa kötü gelecek şeyden (kötü sözden) sakın" bu­yurmakta ve bizleri uyarmaktadır. (H. Basri ÇAN-TAY On Kere Kırk Hadis c. 1, s. 312).

Akıldan mahrum bulunan hayvanların bize ters gelen hareketleri, eğitimle düzeltilebilir. Onların davranışlarına kızıp sövmek, İslami edeplerden ha­berdar olmayan kimselerde görülebilecek yakışıksız hallerdir. İnsanlarda olduğu gibi, hayvanlar da iyi hareketlerden hoşlanırlar. Sevilmek ve eğitilmekle terbiye kabul edebilirler. Sövmek, ne onu te'dip eder ne de ona bir tesiri icra eder. Ancak sahibinin ağzını kirletir. Meselâ horoza, geceleyin öttü ve uy­kumu dağıttı diye sövmek, bayağı olduğu kadar gü­lünç bir davranıştır. Akl-ı selim sahibinin horozun öt­mesinden memnun olması gerekir. Zirâ o, duaların ve tevbelerin kabul olunduğu bir vakitten insanları haberdar etmektedir. Bu sebeple bizleri ikaz eden Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: "Horoza sövmeyiniz. Çünkü o, (sizleri) namaz) için uyandır­maktadır" (Ebû Dâvûd c. 4, s. 327).

İnsani hasletleri İslami çerçeve içinde emretmiş bulunan yüce ve müntesiplerini yücelten dinimiz, dil terbiyesini ve konuşma nezâketini talim etmiş, çirkin sözlerden sakınmayı kesin hükümlere bağla­mıştır.

Hastalığa sövmek:
Hastalık, kulun afvi veya derecesinin yükselmesi için Allah tarafından gönderilir. Derdin meydana ge
tirdiği ağrı ve acıya sabretmeli ve ateşine tahammül göstermelidir. Resûl-i âlîşân (s.a.v.)in bu hususla il­gili bir beyanını sizlere nakletmek istiyorum:
Câbir bin Abdullâh (r.a.)den rivâyet olunmuştur: Resûlullah (s.a.v.) Ümmü Sâib -veya Ümmü Müsey­yeb- (künyesiyle anılan kadın)ın ziyaretine varmıştı. Ona:

-"Ey Ümmü Saib -veya Ümmü Müseyyeb-, sana ne oldu, böyle titriyorsun?" dedi. Kadın:

-"Allah ona bereket vermesin, sıtma(ya tutul­muşum)" dedi. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem şöyle buyurdu:

-"Sıtmaya sövme. Zirâ o, körüğün (yaktığı ate­şin), demirin küfünü giderdiği gibi, âdemoğlunun hatalarını giderir" (Müslim c. 8r s. 16),
Bu hadîs-i şerif, sövmenin nevilerine bir açıklık getirmekte ve sıtmaya karşı sarfedilen "Allah ona bereket vermesin" sözünün sövme olduğunu ifâde etmektedir.

Rüzgâra sövmek:
Kâinatta cereyan eden kevnî olaylara sövmek de dinimizce yasaklanmış bulunmaktadır. Akan sele ve esen yele karşı çirkin sözler sarfetmek, bu hadisele­rin kimin takdiriyle ve emriyle meydana geldiğini anlamamaktan doğar. Hataya düşmememiz için bizleri uyaran Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:

"Rüzgâra sövmeyiniz. Çünkü o, yüce Allah'ın rahmetindendir. Rahmeti de getirir, azabı da! Fakat Allah'tan onun hayrını (ve faydalı olmasını) isteyi­niz. Onun zararından Allah'a sığınınız" (Feyz'ül-kadir c. 6, s. 399).

Ölmüş bir kimseye sövmek:
Mü'min, hiçbir kimsenin soy ve sopuna dil uzat-mamalı, ölmüş bulunan yakınlarına sövmemelıdir. Vefat etmiş bir şahsa sövmek, hem onun ruhunu ve hem de hayattaki yakınını incitir. Yaşayan insanlar­dan özür dilese bile, ölmüş kimse ile helallaşmak imkânı yoktur. Edep ufkunun en asil örneği ve dil te­mizliğinin yegâne mümessili bulunan Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmaktadır: "Ölülere sövmeyiniz. Zirâ onlar, (kendilerinden) önce gön­derdiklerine kavuşmuşlardır" (Buharî c. 2, s. 108).

Ölmüş bulunan ve kendisini müdafaadan âciz ka­lan bir insana sövmek, mertlik hasletiyle bağdaş­maz. Bu çirkin hareket, Peygamberimiz (s.a.v.)in ahlâkiyle bezenmesi gereken bir müslümana asla yakışmaz.

Müslümana sövmek:
Bir mü'minin din kardeşine sövmesi, İslami terbi­ye ile asla bağdaşmaz. En şerefli bir uzuv bulunan ağzını en çirkin sözlerin yatağı ve konuşma vasıta­sı hâline getirmek, cidden esef vericidir. Bu sebeple bizleri uyaran Resûl-i âlişan Efendimiz şöyle buyur­maktadır:

"Müslümana sövmek, (Allah'a) itaatin dışına çık­mak; onu öldürmek ise, küfür (derecesine yakın bir cürüm)dür" (Müslim c. 15 s. 58).
Bilhassa iki taraflı ve karşılıklı sövmeler, dargın­lıklara sebep olur. Bazan bu kırgınlık kabre ve -hat­ta- haşre kadar intikal eder. Bu sebeple Resûl-i Ek­rem (s.a.v.) şu beyanda bulunmaktadır: "Haksızlığa uğrayan haddi aşmadıkça, birbirine söven iki kişi­nin söylediklerinin günahı), sövmeye ilk başlaya­nın üzerinedir" (Müslim, c. 8, s. 21).

Ashab-i kirama sövmek:
Sahâbî, Müslüman olarak Resûlullah (s.a.v.)i gö­ren veya onun meclisinde bulunan ve mü'min ola­rak vefat etmiş olan kimsedir.
Allah Resulü (s.a.v.)i seven, onları da sever. Bu zatlara dil uzatmak, Resûl-i Ekrem'in gönlünü incitir. Onlara söven kimsenin ayağı, "sırât-ı müstekim"olan İslâm caddesinden kaymış ve dalâlet batak­lığına yuvarlanmış olur. Bu tehlikeli noktada biz üm­metlerini uyaran Peygamber (s.a.v.) şöyle buyur­maktadır:

"Ashabıma sövmeyiniz. Şâyet biriniz Uhud (dağı) misali altın harcasa, onlardan bir kimsenin bir avuç miktarı ve hatta yarım avuç kadar (buğday veya ar­pa) sadakasına ulaşamaz" (Buhârî c. 4, s. 195).

Anne ve babaya sövmek:
Ebeveynimize sövmek, Allah Resulünün diliyle, büyük günahlardan sayılmıştır. Bu iddiamızın delili olan bir hadîs-i şerif mealini inançlı ve faziletli genç­lerin bilgi hanesine aktarmak istiyorum:

-"Bir adamın, kendi anne ve babasına sövmesi büyük günahlardandır." Ashâb:

-"Ey Allah'ın Resulü! Bir adam kendi ebeveynine sövebilir mi?" dediler. Efendimiz (s.a.v.):

-"Evet, o, bir adamın babasına söver de o da onun babasına söver. Anasına söver de bu da onun anasına söver" buyurdu (Müslim c. 1, s. 65).

III- Nezaketle bağdaşmayan sözler:
a) Annesinden bahsedeceğinde "Bizim kocakarı" demek
b) Babasından söz açacağında "Bizim moruk" demek.

Moruk, Ermeni'nin yaşlısı için kullanılan bir tabir­dir. İmanlı bir genç, babası için bu sıfatı asla kullan­mamalıdır. Sözümüzün doğruluğunu güvenilir bir kaynakla belgelendirmek istiyorum (Şeyh Muhsin-i fâni, H. Kâzım Kadri: B. Türk Lügati c. 4, s. 420).

c) Anam avradım olsun:
Karşısındakine sözlerini inandırmak için sarfedi-len bu söz, bayağının âdisi bir lâftır. Muhatabını i-nandırma pahasına en aziz bir varlığı olan annesi­nin kendi karısı olma temennisi, ilkel insanları ve hatta diğer yaratıkları bile tiksindirir.

Dili kötü sözlerden korumakla ilgili olarak kaleme aldığım bir manzumeyi buraya aktarıyorum:

Kalp sultandır, dil tercüman;
Koru onu her dem aman!
Cirmi küçük, cürmü büyük,
Korumazsan hâlin yaman.

Boş lâflarla olma meşgul,
Değerlidir Çünkü zaman.
Geçen evkat çıktı elden,
Nefes, nefes geçti her ân

Saniyeler, dakikalar;
Çok kıymetli bana inan.
Konuş, fakat, hayrı söyle;
Sonra olmayasın pişman. ,

Göz kulak çift, dil neden tek?
Danış bir kez ne der vicdan.
İki dinle bir konuş sen,
Budur ölçü, budur iz'ân.

Kaba lâflar eder isen,
Gücenir dost ve hem cîran.
Tefekkürü huy edin sen,
Örnek olsun sana Pirân,
"Ancak hayır konuş" diyor,
Peygamber-i âhir zaman.
Önderimiz Resûlullah,
Düsturumuz yüce Kur'ân.

Aziz Gençler!
Ashab-ı kiram diyor ki: Resûlullah (s.a.v.) sövü-cü, kötü söz sarf edici ve la'net edici değildi. Bizden birini azarlayacağı zaman, "O alnı tozlanasıcaya ne oluyor?" derdi (Buhâri c. 7, s. 81).

Bu derece kibar ve nezih dile sahip bulunan Re­sûl-i Ekrem (s.a.v.)in bir tavsiyesiyle bahsimizi ta­mamlamak istiyorum:
"Kim bana çene kemiklerinin arasın(daki lisanın)ı, bacaklarının arasın(daki ırzını korumay)ı tekeffül ederse, ben de onun için cenneti tekeffül ederim" (Buhârî c. 7. s. 184).
BURSA 27 Safer 1422
21 Mayıs 2001 Pazartesi

YİRMİ YEDİNCİ ÖĞÜT BITTI