Selamlaşmayı ihmalden sakınmak

"Bir selâmla selâmlandığınız vakit, siz on­dan daha güzeliyle selâmı alın veya onu ayniyle karşılayın" (Sûre-i Nisâ 86).

İslâm dini, insanlar arasındaki beşeri münasebet­leri en mükemmel bir şekilde tesis etmiş ve bu hu­suslarla ilgili vazifeleri açıklamıştır.
Beşerî ve İslâmî muâşeret kaidelerinden biri de selâmlaşmaktır. Toplu halde yaşayan insanların yol­da, evde ve camide karşılaştıkları müslümanlara İs­lami tehiyyesi, selâm vermektir.

Selamlaşmanın tarihi, insanın yaratılışı kadar es­kidir. Cenab-ı Hak, âdem (a.s.)'ı yarattığı zaman ona "Git de oturmakta bulunan şu melek topluluğunu se­lâmla. (Mukabil olarak) sana verecekleri selâma ku­lak ver. Çünkü o senin ve zürriyetinin selâmı ola­caktır buyurdu. Hz. Adem varıp meleklere "Selâmün aleyküm" dedi. Onlar da "es-Selâmü aleyke ve râh-metüllâh" dediler (Buhârî c. 7, s. 125).

Selâm vermek, sünnet-i Kifâye; almak ta farz-ı kifâyedir. Fakat bir farzın işlenmesine sebep olduğu ve İslami şiarın ihyasına hizmet ettiği için selâm ver­mek almaktan daha hayırlıdır. Çünkü selâm veren, hem işlediği sünnetin ve hem de işlenmesine vesile olduğu farzın sevaplarının tamamını kazanmış olur. Bu sebeple akılların muallimi ve dini hükümlerin mübelliği bulunan Resûl-i Ekrem şöyle buyurmuştur:

"İnsanların Allah'a göre en elverişli (ve değerli) olanı, selâma ilk başlayandır" (Ebû Dâvûd c. 4, s. 351).

Münevver Gençler!
Selâm, dünya ve âhirette selâmete ermemiz için yapılan hayırlı bir duadır. Bu sebeple, yaşlı ve genç her müslüman'a selâm verilir. Bu yaygın faydasın­dan dolayı Resûl-i âlîşân Efendimiz şöyle buyur­maktadır:

"Selâmı yayınız ki selâmet bulasınız" (et-Tergib ve't-Terhib c. 3, s. 425).
Selâm vermek, hem duâ, hem de insanları birbiri­ne yaklaştıran, tanıştıran ve dost hâline getiren bir nezâket kuralıdır. Selâmı yaymak, halkın umumi ma­nâda kaynaşmasına ve sevişmesine zemin hazırlar. Bu derece ileri faydasından dolayı Resûl-i Ekrem (s.a.v.) çocuklara bile selâm vermiştir. Bu iddiamıza delil teşkil edecek bir hadis-i şerif mealini bilgi ha­nenize makletmek istiyorum. Enes (r.a.)'den rivayet olunmuştur. "Resûlullah (s.a.v.) oynamakta olan ço­cukların yanına geldi ve onlara selâm verdi" (Ebû Dâvûd c. 4, s. 352).

Selâm verecek kimse ile alacak şahsın arasında yaş, mevki ve tahsil gibi hususlarda eşitlik şartı aranmaz. İbâdetlerle ilgili hususlarda "asgari müşte­rek", Allah'a kul olmaktır. Kadın sahabelerden Esmâ binti Yezid, "Ben kadınlar arasında bulunurken Peygamber (s.a.v.) bizim yanımızdan geçti ve bize selâm verdi" demiştir (Ebû Dâvûd c. 4, s. 352).

Abdullah b. Ömer (r.anhüma) diyor ki: Bir adam Resûlullah (s.a.v.)'e; "İslâm'ın hangi (vazife)si hayır­lıdır?" diye sordu. Resûl-i Ekrem: "Yemek yedirmen, tanıdığın ve tanımadığın (müslüman)a selâm ver-mendir" buyurdu (et-Tergib ve't-Terhib c. 3, s. 427).

Faziletli Gençler!
Selâm vermekte dikkat olunacak bazı ölçüler var­dır. Yükümlülük veya sevap üstünlüğü bakımından, önce kimin kimlere selâm vereceğini açıklamayı faydalı buluyorum. Şöyle ki:
a) Binekli yürüyene, yürüyen oturana selam ve­rir. Yaya yürüyen iki (kişi)den hangisi selâma baş­larsa o, fazilette daha üstündür" (et-Tergib ve't-Terhib c. 3, s. 427).

b) 2Çocuk, büyüğe; yürüyen oturana, az, çoğa selam verir" (Ebû Dâvûd c. 4, s. 352).

Bu hadîs-i nebevi üzerinde biraz açıklama yapma ihtiyacını duyuyorum. Yaşça veya ilimce küçük olanlar bu noktalarda büyük olanlara selâm vere­cekler ve böyle hareket etmekle üzerlerine düşen saygıyı göstermiş olacaklardır. Sayıca az olanların daha kalabalık olanlara selâm vermesine gelince, topluluk üzerinde Cenab-ı Hakk'ın rahmeti ve bere­keti bulunmaktadır. Efradın sayısı arttıkça rahmetin seviyesi de yükselmekte ve selâm vermede üstün­lük sebebi meydana gelmektedir.

c) Selâm vermekte kim erken davranırsa, Allah katında derecesi yükselmiş olur. Bu ciheti bizlere haber veren muhbir-i sâdıkımız Hz. Muhammed (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:
"İnsanların Allah(ın lütfun)a en fazla haklı olanı, selâma ilk başlayandır" (et-Tergib ve't-Terhib c. 3, s. 427).

Selâmla ilgili mühim bir noktayı aydınla­tan bir hadîs-i nebevide şöyle buyurmak­tadır:
"Sizden biri bir meclise vardığı zaman selâm ver­sin. Kendisine (orada) oturma (ihtiyacı) zâhir olursa otursun. Sonra kalktığı vakit (bir daha) selâm verin
Evvelki (selâm), sonrakinden evlâ değildir" (Tuh-fet'ül-Ahvezî c. 7, s. 485).
Ebedî hayatın saadetine erişmeyi ve cennete gir­meyi müjdeleyen bir hadis meali ile mevzuu sonuç­landırmak istiyorum:

"Ey insanlar! Selâmı yaygınlaştırın, yemek ikram edin, halk uyurken (kalkıp) namaz kılın ki selâmetle cennete giresiniz" (et-Tergib ve't-Terhib c. 3, s. 425)




ONİKİNCİ ÖĞÜT BITTI