Halkı Kötü Yola Teşvik Etmekten Sakınmak

"Ümmetim üzerine endişelendiğim şeyle­rin en korkunç olanı, dil (dökmeyi) bilen mü­nafıklardır" (Feyz'ül-kadir c. 2, s. 419).

İnsanları Hakk'ın yolundan alıkoymak veya onla­ra kötülük yapmayı telkin etmek, sinsi İslâm düşman­larının veya nifak hastalığına tutulmuş şahısların sergilediği menfi bir faaliyettir.

İman sözünü ağızlarında geveleyip boğazdan aşağı indirmemiş kimseler, İslami gelişmelerden te­dirgin olurlar. Bu hâlet-i rühiyenin tesiri altında halkı İslâmî sahadan uzaklaştırmak isterler. Bu maksatla insanlara yanaşıp onları hak yolundan uzaklaştır­maya çalışırlar.

Yarasanın gözleri nasıl ışıktan müteessir olur ise bu gibi kimseler de iman-ı kamil sahiplerinin çoğal­masından gizli bir endişe duyarlar. Onlar bu geliş­meleri önlemek için, çeşitli hile yollarına saparlar ve şahsa göre değişik usûl tatbik ederler. Kimi, hisleri dimağına galip durumda olan bir genci karşısına alıp, "Daha çok gençsin, evlenmek ve hayattan zevk almak hakkındır. İbadetleri yaşlandığın zaman yaparsın" der.

Kimi de çalışmaya düşkün ve zengin olmaya he­vesli bir şahsi sapıtmaya çalışarak, "Haram-helâl ayırt edecek olursan aç kalırsın. Çeşmeler akarken kaplarını, işler yolunda iken ceplerini doldurmaya bak" diyerek onu sapıtmaya çalışır.

Bu bozguncular, bazan değişik bir kılığa bürü­nürler ve halka iyilik yollarını göstermeye çalışan­ları, tehlikeden sakındırıyormuş gibi bir tavır takı­narak "Sen muslih-i âlem misin? Çeneni tutmazsan başını derde sokarsın. Falan kimse de senin gibi dü­şüncesiz hareket etti de kodesi boyladı. Hapse gire­cek olursan çocuklarına kim bakacak" diye tekdir eder.

Sözünü geçerli saydığı muhitlerde, dolambaçlı ifade kullanmaya ihtiyaç duymadan, hakaretlerini alenen dökme yolunu tutar. Müslüman'ları, dini va­zifelerini ifa etmesinden dolayı eğlenceye alır ve "Şimdiye kadar namaz kıldın ve oruç tuttun da ne oldu? Ben namaz kılmam ve oruç tutmam amma, senden daha iyiyim. Çünkü dünya için çalışmak­tayım" der.

Zekât vermek isteyen müslümanlara sokularak, "Senin fakir diye acıdığın kimseler, tembel tembel oturacak, sen de bu asalakları besleyeceksin öyle mi? Ahmaklık yapma ve cebindeki biri on yapmaya çalış" diyerek ifsat etmeye uğraşır.

Farz olan haccı ifâya çalışan mü'minleri bu mu­kaddes yoldan vaz geçiremeyeceğini anlarsa, do­laylı yoldan zehrini dökmeye çalışır ve "Paranı arap-lara mı yedireceksin? Memleketimizin bunca eksi­ği var. Bunları tamamlamadan hacca gitmen doğru mu? Yollar çamurdan geçilemiyor, sular gönül ra­hatlığı ile içilemiyor. Hastahanelerde yatacak boş yatak yok. Paranı bu gibi hayırlı yere harcaman, hacca gitmenden önde gelir" diye ahkam keser.
Bu kimselerin düşmanlığı, insandan ziyade İslâ­ma yöneliktir. Bu sebeple yüce dimimizin getirdiği edep ve terbiyeden, ahlâk ve seciyeden hoşlan­mazlar. Fertte buldukları kusurlardan faydalanarak dine olan düşmanlıklarını sinsice ortaya koyarlar. Muhatabını düşünüyormuş gibi bir ifade kullanarak ve onun menfaatini koruyormuşçasına tavır takına­rak fesatlarını sergilemeye çalışırlar.

Münevver Gençler!
Bu bozguncular, değişik zaman ve mekân şartla­rına göre, her şahsa farklı görünmeye çalışırlar.
Zirâ onların yegâne düşüncesi ve gayesi, kötülüğü yay­maktır. Buna imkân bulamadıkları vakit, iyiliği önle­mek suretiyle hislerini tatmine çalışırlar.
Bunların hayırlı işlere sarf ettiği bir emek ve har­cadığı bir para yoktur. Memleket menfaatlarını düşü­nüyormuş gibi konuşmaları, kendilerinin asıl mak­satlarını örtmek içindir. Onların karakterini tesbit eden bir âyet-i kerimede şöyie buyrulmaktadır: "Ağızları ile kalplerinde olmayanı konuşurlar" (Sûre-i Âl-i İmrân 167).

Kalbi iman nuru ile ve aklı İslami şuurla aydınlan­mış bulunan bir Müslüman, basiretli ve çok uyanık bir kimse olacaktır. Nasıl hareket etmesi gerektiğini bilecek ve din düşmanlarının hilesini sezecektir. Aklı selim sahibi bir mü'min, gelecek zamanlarını ve bilhassa âhiretle ilgili hayatını, İslâm dininin şaş­maz ve şaşırtmaz ölçülerine göre tanzim edecektir.

Faziletli Gençler!
Şeytanın başaramadığı bozgunculuk faaliyetleri­ni ve halkı doğru yoldan saptırma işini bunlar üslen­miş bulunmaktadır. Doludizgin gittikleri cehennem yolunda kendilerine yoldaş aramaktadırlar. Bu gibi fesatçıların sözlerine inanmamak ve onlardan uzak durup semtlerine yanaşmamak en uygun çâre ol­maktadır.

Müslümanın ne derece uyanık olması icap etti­ğini bildiren bir hadis mealiyle mevzuu noktalamak istiyorum: "Mü'min bir delikten iki kere ısırılmaz" (et-Tâc c. 5, s. 64).


YİRMİ BEŞİNCİ ÖĞÜT BITTI