İMANIMIZI YENİLEMEK İÇİN NE YAPMALIYIZ.

Hayat dağdağalı çalkanlatılı fırtınalı bir deniz gibidir.bu çalkantılı deniz üzerinde hayat gemisinde giden insan bu hadisatlardan etkilenmemesi elden değildir.o bi karar hayat gemisinde elem ve keder fırtınalarına da tutulacak,küfür ve şirk şimşeklerinede maruz kalacaktır.hiç bir şeyin kararında kalmadığı bu hayat denizinde insan kah korkacak, kah kaçacak, kah gülecek, kah ağlayacak ,kah endişelere düşecek, kah yeise girecek, kah günaha girecektirr.
Kainatın her tarafına yayılan ihtiyaçları karşısında hadsiz ihtiyaçları olan insan her şeyin elem, keder ve hüznünü çekecektir.üzerindeki acz fakr damgası olduğu ve hayatı sabit olmadığı gibi kendiside sabit olmayacaktır.tebeddül ,teğayür denilen değişme ve başkalaşma kanunlarına mahkumdur. Çünkü insan değişen başkalaşan maddeler gibidir.renklerin,desenlerin,ısıların şekillerin halden hale geçtiği gibi, halden hale geçer başkalaşır ve farklılaşır.Her anı bir değildir.Yüzlerce binlerce hissiyatların duyguların arzuların nefsin ölçüsüz, sınırsız, kuralsız, arzu ve isteklerinin tahakkümüne girip sıkıntı çeker.
Hem bu noktada sıkıntı çeker hem de vicdanı yaptığı ibadeti beğenmez eksik gördüğü için sıkıntı çeker.Bu konuda muzdarip olmamak gerekir.İnsanın hayatında varlık ile yokluk hayat ile memat ölüm ile yaşam mutluluk ile hüzün beraber olacaktır.bu başkalaşmalar ve değişmeler ve mübadeleler karşısında imanı, dini, ahlakı, ve sabrı bir nevi erezyona uğrayacaktır.bela ve musibet yanında nefis ve şeytandan aldığı darbeler ile bir nevi dinamikleri bozulacaktır.Bu bozulma ve darbeler karşısında yeise ve vahşete değil yegane kudret olan kadiri mutlaka dayanıp istimdat isteyecektir.zevale uğrayan ve kararında kalmayan imanını ilahi eczanelerin tiryakları ile tecdid edecektir.ilahi kudret ve rahmet eczalarının şefkatli zikir, dua ,salavat ve istiğfar merhemlerini kullanacaktır.

Muzdarip olduğu halden hale geçme, şekilden şekle geçip değişme ve bozulma hallerini sahabi efendilerimiz dahi yaşamıştır.onlar dahi huzuru nebevi de bulundukları zaman dünyalar dışına çıkarken huzuru nebeviden çıkıp evlerine dağıldıkları zaman çoluk çocuk dünyaya dalıyorlardı.bu haleti ruhiye için muzdarip olup bizler münafık olduk dedikleri zaman efendimiz onları teskin etmiştir.insan kaynayan bir tencere gibidir durmadan başkalaşır.her saniye anı bir değildir.yüzlerce binlerce hissiyatları duygularının arzularının nefis yüzünden tahakkümüne girip sıkıntı çeker,hem bu noktada sıkıntı çeker hemde vicdanı yaptığı ibadeti beğenmez eksik gördüğü için yeise düşer..bu haletler karşısında muzdarip olmamak gerekir.Ahmet Hüsrev Ustat hazretlerinin talebeleri hocalarına demişler “sizin yanınızda iken sanki bu dünyada değil başka bir alemdeyiz.”.o zat demiş “benim yanımda dünya olmadığı için böyle hissediyorsunuz.”

Şimdi bizler sosyal ve içtimai hayatın içerisine girdiğimiz için o huzur sükunet hallerine mazhar değiliz,içtimai hayatın içerisinde her türlü günaha tesadüf ediyoruz,hep tüketiyoruz.özellikle ,ahir zaman fitneleri karşısında maneviyatını muhafaza etmek o kadar müşkül bir hale gelmiş ki, muhafazasında zorluk çekilen o maneviyatı çalmaya uğraşan şeytanın yanında birde onun avaneleri olan kadınlar ,sehif hayatlar, tv ler var.kararında kalmayan bozulan,tahrip olan ve bozulan halden hale geçen ve değişen imanlarımızı korumak için bol bol vela havle vela kuvvete çekeceğiz.bol bol lailahe illallah çekerek imanımızı yenileceğiz.nasıl insanın elbisesi dış etkenler yüzünden kirlenir uzun bir zaman yıkanmazsa kokuşur ve yıpranır ,insanların bedenleri yıkanmayınca kokuşur öylede insanın imanı ve kalbi göz,kulak,arzu,dil ve nefis yüzünden kirlenir eskir ve kokuşma seviyesine gelir.bu eskime ve bozulma karşısında imanımızı la ilahe illallah kelimeyi mubarekesiyle ile yenileyeceğiz ve temizleyeceğiz..yenilenmeyen ve tazelenmeyen imanlar zevale uğrar çürür kokuşur gider.çürümüş ve bozulmuş imanlar ise ancak cehenneme odun ve kütük olur Allah muhafaza.


Konular