Bon Bon Kızlar!Bon Bon Kızlar!
Lolipoplar, bonbonlar, fondanlar, rengârenk şekerlemeler...
Maşallah maşallah deyip, insan nazar etmekten korkuyor. Hele şu şekerlerin güzelliğine bakın hele... Yeni çıkmış galiba bu başörtülü şekerler! Ay Allah’ım renklerin caf cafına bakın; çingene pembesi, fıstık yeşili, portakal turuncusu, pastel mavisi, kızıllar, vişne çürükleri, firfiriler...
İnsanın bu şekerlere baktıkça bakası geliyor. Gözümüz gönlümüz açılsın bee! Çağdaşların halâ göz zevklerini bozuyor mu acaba bu şekerler? Yok daha neler, hiç olur mu, bu başörtülü şekerler yıllarca az çekmemişti, neydi o; öcü, örümcek kafalı, eski kafalı, geri kafalı,kara sofu, takunyalı, tutucu, mürteci sözleriyle az rencide edilmemişti bunlar. Şimdi geçmişin acısını çıkarıyorlardır. Oh olsun işte, azıcık düşman çatlatsınlar.
Gerçi başörtülü hanımlar ne yapsalar bu çağdaşlara yaranamazlar. Başörtü dışında kızlarımızın kıyafetlerine, kendilerine gıpta ediyorlardır hani! Ama ah o başlarına sıkı sıkı bağladıkları başörtüsü. Varsa yoksa saçlarını göstermemekte yatıyor bu gizli sır. Üstlerinde spor kıyafetler, başlarında rengârenk örtüler. Modernliğin, şıklığın ve zarafetin adresi şu markada deyip birbirleriyle güzel olma yarışına giren kızlarda yok değil. Tesettür asıl amacından sapıyor mu ne? Yoksa bana mı öyle geliyor? Bizler demode mi kaldık yoksa?
Allah’ın ayetlerini unuttular mı? “Mü’min kadınlara söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) sakınsınlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. (Örtüyle kendiliğinden) belli olan yerleri müstesnâ olmak üzere, ziynetlerini teşhir etmesinler. Başörtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler...” (Nur,31).
Allahû Tealâ ziynetlerini teşhir etmesinler derken, buradan çıkan anlamı hiç düşündüler mi? O cırtlak renklerle Allah’ın rızasını mı, yoksa başkalarının rızasını mı kazanmaya çalışıyorlar?
Amaçları nedir? Yüzlerini, gözlerini boyayıp, cilalanıp nereye böyle takır tukur... Bizim diğer kadınlardan farkımız olmalıydı. Moda diye de Allah’ın ayetlerini göz ardı etmemeliydik. “Evlerinizde vakarınızla oturun. İlk cahiliye (devri kadınları)nın açılıp saçılarak, ziynetlerini göstererek yürüyüşü gibi yürümeyin. Namazı kılın, zekatı verin, Allah ve Resûlü’ne itâat edin..” (Ahzab, 33).
“...Gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar”(Nur,31) ayetini okuduğumda her zaman aklıma topuklu ayakkabılar geliyor. Hani şu tak tuk yapan kadınların ayaklarını yerden kesen, yüksek ökçeli ayakkabılar... Kur’an-ı Kerim gerçekten bir hayat kitabı. Onunla hayatımızı şekillendirdiğimiz takdirde ancak o zaman takva ve izzet sahibi olabiliriz.
Allah’ın kadınlara koymuş olduğu ölçü en güzel ölçüdür. Dinimiz toplumda fitne ortamı doğmasın diye kadını her bakımdan korumuştur. Hiçbir zaman kadınlara uyguladığı kurallar yüzünden dinimizi yanlış anlamamak gerekiyor. Bu din ancak okuyarak, araştırarak anlaşılır. Kadın sahabelerin yaşantıları, giyim ve kuşamları bizim için en güzel ölçüdür. Kur’an-ı Kerim kadınları giyimleri konusunda bir renk belirtmese de, ölçü belirtmiştir. “Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına, mü’minlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarıya çıktıklarında) örtülerini üstlerine almalarını söyle...” (Ahzab, 59).
Günümüzde müslüman hanımlar arasında takip edilen bir moda anlayışı var. Stilistler, tasarladıkları giyimlerle mü’min hanımları kabuklarından çıkarmayı başardılar. Birbirlerinden görerek, birbirlerine özenerek, birbirlerinden daha çarpıcı ve güzel olabilmek için tesettür adı altında kuşandıkları giyimlerde bir takva, bir vakar görebiliyor muyuz acaba? Bir bayan olarak benim gözüme çarpan bu renklerin cazibesi beni bile bakmaya iterken, erkeklerin bakışları “Bacıma ne güzel yakışmış” gibisinden mi oluyor? Biliyorum aslında kötü niyetli olan benim değil mi?
Neden adımızı lekeliyorlar? Ne çıksa başörtülülerden çıkıyor, anlayışıyla bakan insanların ağızlarına dolanan kızlarımızın kıyafetleri bir kıskançlık anlayışı gibi algılansa da, aslında göze batan cinsten olduğu için bir ikaz olarak da anlayabiliriz.
Toplumda fitne ortamı doğmasına neden olmamalı kadın. Bilakis gerektiğinde kendini, adını ve namusunu koruyabilmeli. Her zaman yanımızda eşimiz, babamız, abimiz olmayabilir. Üstümüzdeki kıyafet öyle bir kıyafet olmalı ki, bizi her tehlikeye karşı bir zırh gibi sarmalı. Üzerimize odaklanan bakışları geri tepebilmeli.
“Elbise süslü püslü olup da bizzat kendisi ziynet gibi olmayacak. Ayrıca bakışları üzerine toplayabilecek şekilde renkli, desenli, altın ve gümüş işlemelerden de kaçınılmalıdır. (Bkz. Buhari “edeb’ülmüfred”, Hâkim “müstedrek”).
Amacımız dikkat çekmek, bakışları üstümüze toplamak olmamalıdır. Kıyafetimiz takva, edeb, ahlâk numunesi olmalı. “Giysi dar değil, geniş ve bol olmalı, fitneye neden olacak bir yeri belli etmemelidir. (Bkz. Ebu Dâvud, Sünen).
Bazı kıyafetler vardır ki, tam tedbir tesettüre uygundur. Fakat farklılığından dolayı dikkat çekici de olabilir. Resulullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) şöyle buyuyor: “Her kim belli eden bir elbise giyerse, Allah da ona Kıyâmet gününde zillet elbisesi giydirir. O da ona ateş olur” (Sahihtir. Ebu Dâvud).
Bazı hanımlar evlerinde yapmadıkları süsü dışarıya gösteriyorlar. Ter kokusunu, kötü kokuyu bahane edip; parfümler, deodorantlar kullanıyorlar. Tabii bu ağır kokularla toplumun düzenini kaçırdıklarının da farkında değiller. Aslında amaçları düzen kaçırmak, dikkat çekmek, ortalığı altüst etmek değil mi? “Bir kadın koku sürünüp bir kavmin (topluluğun) yanına uğrar da onlar bunu hissederse; zinâ etmiştir”(Sahihtir. İmam Ahmed).
Bir pantolon modasıdır, aldı başını gidiyor. Hiçbir şeyden geri kalmıyorlar. Sanki dersin açıklarla kıyafet yarışına girmiş bu hanımlar. Bakın, aslında bizler ne kadar, modern ve çağdaşız, der gibi dar pantolonları giyip ortalıkta tesettürlüyüz diye geziniyorlar. Allah aşkına bunlar şimdi tesettürlü mü? Tesettür nedir; Örtünme, saklanma değil mi? Ama bunlar bir şeyi saklamaktan çok belli etme telaşındalar. Üstelik pantolon erkeklere benzeme yönünden de kadın için uygun değildir. “Erkeklerden kadınlara, kadınlardan da erkeklere benzeyene Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem lânet etti.” (Buhari).
Yabancı erkeklerle konuşurken dikkat etmemiz gerekiyor. Onlarla kıkırdayarak, kırıtarak konuşmamalıyız. Takvamızdan ödün vermeden, kuşkuya yol açmayacak tarzda olmalı sözlerimiz. Hal ve tavırlarımızda önemli tabii. Normal bir şekilde yani bilinen biçimde olmalı davranışlarımız. “Ey peygamberin kadınları, siz kadınlardan herhangi biri (gibi) değilsiniz; eğer sakınıyorsanız, artık sözü çekicilikle söylemeyin ki, sonra kalbinde hastalık bulunan kimse tamah eder. Sözü maruf bir tarzda söyleyin.” (Ahzab,32)
Bizler sokakta raks eden bon bon kızlar gibi değiliz. Bizler şeker kâğıdı gibi de giyinmeyiz. Cahiliye kadınları gibi sokakta kırıtarak da yürümeyiz. Sevgili mü’mineler! Unutmayın bizler İslam toplumunun ana çekirdeğini oluşturuyoruz. Hani bir söz vardır, ''bir erkek eğitirseniz, bir insan eğitmişsinizdir. Bir kadın eğitirseniz, bir toplumu eğitmişsinizdir.'' Geleceğin mücahitleri inşallah bizim ellerimizle yetişecek.
Allah’ım! Hak yolunda olduğumuzu sanıp da asıl gayeden uzaklaştırma bizi. Cahiliye kadınları gibi amaçsız bir hayatın çirkin araçları yapma bizi. Günaha çağıran vesileler olmaktan, hayatın boş figüranları olmaktan sana sığınıyoruz.
Dilek Dinçer
tesettürü anlamak
bahtiyar kardeşe tamamen katılıyorum aşağılanmışlık hissi var,bu çok açık.
blogumda Ahmet Kalkanın "Çeyrek tesettür gerçek tesettüre karşı ya da başörtülü çıplaklar" yazısını yayınlamıştım.(gerçekten bu yazı örtü meselesini tam onikiden vurmuştur)ve şöyle bir yorum aldım :
"Yazan: başörtülü
merhaba senin düşüncelerine katılmıyorum bende başörtülü bir bayanım ve makyaj falan yapmam sadece hafif bi göz kalemi sürerim ben eyer kot pantolon giymesem diğer insanlar yani başörtülü olmayan bazı kişiler bizi yobaz yani hiç birşey bilmeyen (örümcek kafalı)geri kafalı olarak görüyorlar.onların bu düşüncesini birazda olsa değiştirmek istiyoruz bizim amacımız erkekleri değil bizi örümcek kafalı olarak görenleri etkilemek ama siz bunu anlayamıyorsunuz türkiyede başörtülü dolaşmak suç gibi görülüyor ileride yurt dışına çıkmayı planlıyorum orda daha rahat etek giyebilirim en azından bize burda özgürlük yokmuş gibi geliyor"
benim cevabım ise şuydu:
"başörtülü rumuzuyla yazan kardeşim sen başkaları için değil ALLAH rızası için yaşıyorsun.sanırım sen bunu unuttun.başkalarının yobaz dememesi için,başkalarının istediği şekilde giyiniyorsan eğer kişiliğinin oturmadığını düşünüyorum.insan öncelikle niye örtündüğünü bilmeli.
biz örtünerek birilerine birşey kanıtlamak zorunda değiliz.biz sadece ALLAH rızası için.onun emrettiği biçimde örtünürüz.doğru olan da budur."Allah ve Resulü bir işe hükmettiği zaman, gerek mümin bir erkek ve gerekse mümin bir kadın için, o işlerinde başka bir tercih hakkı yoktur. Her kim de Allah ve Resulüne âsi olursa açık bir sapıklık etmiş olur."(ahzab 36)
sana yobaz mı dediler çok mu dokundu ALLAH rasüne neler dediler.deli dediler.sapıttı dediler sadece demediler.yollarına dikenler attılar.o mübarek sırtına deve işkembesi koydular.lütfen bilerek zalimlere hizmet eden düzenin bir parçası olmayalım."Sen, onların dinine uymadıkça, Hıristiyanlarla Yahudiler senden asla razı olmazlar. De ki: Doğru yol, ancak Allah;ın [bildirdiği İslamiyet] yoludur.(bakara 120) EY MÜSLÜMAN SEN ALLAH'IN BOYASIYLA BOYAN O İNKARCILARINKİYLE DEĞİL!"
not: natural kardeşimin yayınladığı yazıya da tamamen katılıyorum.hiç de sert değil.tesettürün ölçüsü şudur:el ve yüz dışında tüm bedeni örtecek,vücut hatlarını belli etmeyecek,dikkat çekmeyecek,koyu renkte olması.örtmek sadece başı örtmek değildir,bedenin el yüz dışında kalan bölümlerini örtmektir.böyle olursa tesettür olur ancak.
24.04.2007 - intifada