Nikâhtan Sakındırmak

Hadîsler
Hz. Peygamber şöyle demiştir:

Hicretin ikiyüz senesinden sonra insanların en hayırlısı, yükü az olan kimsedir. O kimse ki, ne karısı ve ne de çocuğu vardır...11

İnsanlar üzerine bir zaman gelecektir ki, o zamanda kişinin helâk olması hanımının, ana babasının ve çocuklarının eliyle olacaktır. Onlar onu fakirlikten ötürü ayıplayacaklar ve ona gücünün yetmediği şeyleri yükleyecekler. İşte bütün bunlardan dolayı o kişi dininin elden gitmesine sebep olacak yerlere girecektir ve böylece helâk olacaktır...12

Aile efradının azlığı, iki zenginlikten biridir. Çokluğu da iki fakirlikten biridir.
Ebu Süleyman Dârânî'den nikâh hakkında sual sorulduğu zaman şöyle cevap verdi: 'Onlarsız (evlenmeksizin) sabretmek, on larla evlenip sabretmekten daha hayırlıdır. Onlarla evlenip sabretmek ise, ateşe sabretmekten daha hayırlıdır'.
Yine Ebu Süleyman Dârânî şöyle demiştir: 'Bekâr bulunan bir kimsenin amelden aldığı tad ve elde ettiği huzur hiçbir zaman evli bir kimseye nasip olmaz'.
Bir keresinde de şöyle demiştir: 'Arkadaşlarımızdan hiç birini görmedim ki, evlendikten sonra eski mertebesinde kalsın'.

Yine şöyle demiştir: 'Üç şey vardır ki, onları isteyen kimse dünyaya dalmış ve meyletmiş sayılır: a) Maişet isteyen ve arayan, b) Kadınla evlenen, c) Hadîs yazan'.

Hasan Basrî şöyle demiştir: 'Allah Teâlâ bir kuluna hayrı irâde ettiğinde onu ne çoluk çocuk ile ne de mal ve servet ile meşgul eder'.

İbn Ebî Havâri şöyle demiştir: 'Bir cemâat, Hasan Basrî'nin naklettiği bu hadîs hakkında münâkaşa ettiler. Sonra şöyle ittifak ettiler: 'Bunun mânâsı çocuk ve servetin olmaması değil, bunların oldukları hâlde de onun kalbini meşgul etmemeleridir'.

Aynı zamanda Hasan'ın naklettiği bu hadîs Ebu Süleyman ed-Dârânî'nin şu sözüne de işaret eder: 'Seni Allah'tan meşgul eden mal ve evlat senin için belâdır'.

Hiç kimse mutlak mânâda evlenmekten menedilmiş değildir. Evlenmekten sakındıran bir hüküm nakledildiği zaman mutlaka onunla birlikte bir şart zikredilir. Nikâhı teşvik eden hükümlere gelince; onlar bazen şartsız ve mutlak olarak gelmiştir. Bazen de şartlı olarak gelmiştir. Bu bakımdan, biz nikâhın âfetlerini ve fay-dalarını sayıp dökmek suretiyle bu konunun üzerinden perdeyi kaldırmaya çalışacağız!



11) Ebu Yâ'lâ
12) Hattabî