iffet

19 — TOPLULUK İÇİNDE, YOLDA, BİR KIZIN HAREKET TARZI (Davranışı) NASIL OLMALI?:

Yapmacıksız olarak mütevâzi’, iddi’âsız ve terbiyeli bir tavr, genç kıza en yakışan bir davranışdır.

Bir genç kızın etrâfındaki insanları hiçe sayan saygısız ve küstah davranışları terbiyesizlik alâmetidir. İyi ahlâklı ve normal bir kız, bir erkeğe dikkatle ve alâka ile bakmaz. Mecbûriyyet yoksa ve mümkin ise, bakmamak en sâlim bir hareketdir. Bunu da, sun’î olarak değil, tabî’î olarak yapmalıdır.

Bir kızın genç bir erkeğin yüzüne pervâsızca bakması, küstah ve mütecâviz erkeklere, bu tip kızlara musallat olmak için, cesâret verir.

İslâm’ın Tesettür Emri, Kadına Verdiği Kıymettir

İslâm dini kadına örtünmeyi neden emretmiştir?”
Sualin cevabı “cinsellik” olmayıp, Necib Fazıl’ın “Aynadaki Yalan” romanındaki harika benzetmesiyle şudur:

- “İslâmda kadın, kıymeti bilinen ve belirtilen her şey gibi, muhafaza içinde bir mücevher…”

İslâm’a göre kadın mücevher olduğundan, onu koruyacak bir mahfaza gereklidir, bu mahfaza teşhir ve istismara da engeldir. Demek ki, örtünmedeki asıl hikmet cinsiyet olmayıp hayâ ve hicab mevzuudur, kadına verilen kıymet mevzuudur.

İffetin güzellikleri....

Allah Tealâ kullarını dünyaya tertemiz gönderir ve orada iffetli yaşamalarını ister.
Gözlerini dünyaya açtıklarında nasıl saf ve su gibi berrak iseler, gözlerini dünyaya kapadıkları zaman da, elbiselerine bulaşan çamurlardan arınmış olarak kendisine tertemiz dönmelerini arzu eder. Hem nesillerinin hem de yaşadıkları toplumların bozulmaması için iffetli yaşamalarını gerekli görür.
Büyük ödüller

Damat Efendi

Mecmau'l-Enhür sahibi Muhammed b. Süleyman, “Damat Efendi” lakabıyla meşhur olmuştur. Çünkü, bu iffet âbidesi, talebelik döneminde bir gece yarısı, mum ışığı altında ders çalışmaktadır. İlmî mütâlaalara daldığı bir esnada kapısı çalınır. O vakitte birinin gelmesinin hasıl ettiği hayret ve misafirin kimliği hakkındaki merakla hemen kapıyı açar. Karşısında genç ve güzel bir kızcağız durmaktadır. Misafir, yolunu kaybettiğini ve etrafta başka bir ışık göremediği için onun kapısını çalmaya mecbur kaldığını söyler.

İradenin Hakkını Veren Yiğitler...

Allah Rasûlü (aleyhi ekmelü't-tehâyâ) “Gençlerinizin hayırlısı ihtiyarlarınıza benzemeye çalışan; ihtiyarlarınızın en kötüsü de gençleriniz gibi yaşayandır.” buyurmaktadır. Evet, en hayırlı genç, bir ayağı kabirde olan yaşlı bir insan edasıyla sürekli ölümü ve ölüm ötesini düşünen, âhiretine azık tedarik etmek için çalışan, gençlik heveslerine esir olmayan ve gaflette boğulmayan gençtir.

Müslüman Erkek Kadınını Uçan Kuştan Esirger

Her memlekette,bilhassa Avrupa'da,sadece hanımı ile ömrünün sonuna kadar beraber yaşayıp,başka bir kadınla ilgisi olmamış güçlü,kuvvetli kimse pek azdır.Orada,kendi hanımı ile beraber oturmak ayıp olduğu için,herkes hanımını başka bir erkekle oturtur.Kendisi de,bir başkasının hanımını alarak dans eder.Böyle bir görüşmede,gerek erkek,bir diğer kadına ve gerek kadın,bir diğer erkeğe çaresiz meyleder.Bunun için Hristiyan memleketlerinde,kadınlar ve erkekler,birbirleri ile karıştıkları,görüştükleri ve konuştukları için zina etmeden ömür geçirmiş bir erkek ve kadın pek nadir bulunur.

İffet insanın süsüdür


Muhterem Müslümanlar!











Mensubu bulunduğumuz dinimiz kadın erkek herkese iffetli olmayı emreder.









İffet: Bütün aykırılkılardan uzak durmaktır; cinsel arzu ve isteklerin meşru ölçüler dâhilinde karşılanmasıdır. İnsanı olgunlaştıran bir zinettir.










İffet, insanın nâmus anlayışının ibresidir. İnsan için bir zinettir/süstür.











Nâmuslu ve şerefli yaşamanın yolu iffetli olmakla mümkündür. İffetli olmayanın namuslu olması mümkün müdür? İffetli olmayan haramlara bulaşmadan yaşayamaz. İffetli insan her türlü çirkinlikten kendisini korumuş ve kurtarmış olur.

Çalma kapıyı, çalarlar kapını!

Image Hosted by ImageShack.us

Bugün aileyi, dolayısıyla toplumu yıkan etkenlerin başında gayrı meşru ilişki gelmektedir. Bunu önlemenin yolu da şuurlu bir dini inançtır. İnanan, Allahtan korkan ve kuldan utanan böyle işlerden uzak durur. Bunun için fuhuşu yaymak istiyenler “utanma duygusu”nu yok ediyorlar. Utanma, haya, sadece insana mahsus olan utanma duygusudur. Allahü teâlânın razı olmadığı çirkin şeyleri yapmaktan sakınma, başkalarının kötülemelerinden korkma, kötü iş yapınca utanma; utanmak, sıkılmak gibi manalara da gelmektedir haya.

Müslüman Sosyete

Birtakım kadınlar, sadece başlarını örtmekle İslâmî ölçülere göre örtünmüş olduklarını sanıyorlar. Tesettür sadece başını bir bez parçasıyla örtmekten ibaret değildir.
Birkaç yıldan beri bir kısım başları kapalı hanımlar, İslâm dinine ve ahlâkına yakışmayan davranışlar sergiliyorlar. Herkesi suçlamıyorum, “Bir kısım kadınlar...” diyorum. Bu gibilerin sergiledikleri uygunsuz ve yakışıksız haller hakkında örnekler vermek istiyorum:

(1) Çok aşırı ve istisna bir hadise ama yine de üzerinde durmak gerekiyor. Başı kapalı, göbeği açık kız bile görüldü, Hürriyet gazetesi resmini bastı. Akıl almaz bir şey. Binde bir de olsa, bir Müslüman kız nasıl böyle giyinebilir?

Iste Ornek Gosterilen Bir Hanimefendi

Peygamber s.a.v Efendimiz her sozu suphesiz hikmetlidir vede sozlerin en guzelidir. Iste hayali hanimlara en guzel ornek:

Hz. Fâtima bir gün Efendimiz Aleyhisssalâtü Vesselâm'a:

"Babacigim, kadinlardan cennete ilk önce girecek olan kimdir?" diye merakla sordu. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz:

"Falan mahallede, falan evde oturan bir kadin var. Cennete ilk girecek kadin, iste o kadindir." buyurdular. Hz. Fâtima anamiz hayretle:

"Babacigim, o kadin cennete, benden de mi evvel girecek?" diye tekrar sordu. Peygamber Efendimiz:

"Evet! Senden de evvel girecek." buyurdu. Ve sayet isterse, gidip o kadinla tanisabilecegini söyledi.

İFFET VE HAYA TİMSALİ GENÇ KIZLAR

Bu makalemizde ise, ayetlerde birçok yerde kendisinden bahsedilen Hz. Meryem’den ve Hz. Şuayb’in kızlarından söz edeceğiz.

Gerek Hz. Şuayb’ın kızları ve gerekse Hz. Meryem de genç kızlık dönemlerini yaşayan müslüman kızlar için örnek gösterilmişlerdir.

Şimdi, yaşadıkları çağ itibariyle daha önce olan Hz. Şuayb’in kızlarından bahsedelim.

Hz. Musa’nın kıssasında onlara da yer veren Allah Teâlâ, dikkatimizi çekecek bir ifade kullanmaktadır.

"Onlardan biri utana utana yürüyerek Musa’ya geldi ve şöyle dedi: "Babam sizi, koyunlarımızı sulamanıza karşılık olmak üzere ücretinizi vermek için çağırıyor".1

HZ. AİŞE'YE İFTİRA HADİSİ

Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır:
Allah Resulü (a.s.) bir sefere çıkmak istediği zaman kadınları arasında kura çekerdi. Kura kime düşerse Allah Resulü onunla birlikte sefere çıkardı.

Hz. Aişe devamla:
Gazaya gitmek istediği bir gazvede de aramızda kura attı ve bu kurada benim ismim çıktı. Ben Resulüllah ile beraber sefere çıktım. Bu sefer, hicap ayeti indirildikten sonra idi. Ben havdecimin içinde bindirilir ve (konak yerine) onun içinde indirilirdim. Bütün yolculuğumuzda böyle oldu. Nihayet Resulüllah bu gazasından ayrılıp da döndüğü ve Medine'ye yaklaştığımızda bir gece yürüyüşü bildirdi. Hareket izni verildiği zaman ben kalkıp yürüdüm. Hatta orduyu geçtim. Hacetimi yerine getirdiğim zaman dönüp yerime geldim. Bir de göğsümü yokladım. Baktım ki Yemen'in gözboncuğundan dizilmiş gerdanlığım kopup düşmüş.

“İffet”imizi nasıl koruyabiliriz?

“İffet”; çirkin söz ve fiillerden uzak kalma, hayâ ve edep dairesinde bulunma, doğruluk, dürüstlük ve ahlâkî değerlere bağlılık üzere yaşama demektir.

Aslı Arapça olan bu kelime, namuslu, şerefli ve ahlâklı olma halini ifade edecek şekilde dilimize de geçmiştir. Özellikle eski nesir ve nazımlarda, izzet ve haysiyetiyle yaşayan, çalıp çırpmayan, haramlardan sakınan ve namusunu koruma mevzuunda fevkalâde hassas davranan kimseler hakkında “afîf” tabiri kullanılagelmiştir.

İslâm alimleri insanda üç temel duygunun bulunduğunu söylemiş; belli ölçüde de olsa hakikatleri görüp, fayda ya da zarar getirecek şeyleri birbirinden ayırma melekesine “kuvve-i akliye”; kin, hiddet, kızgınlık ve atılganlık gibi hislerin kaynağı sayılan güce “kuvve-i gadabiye”; arzu, iştiha ve cismânî hazların menşei kabul edilen duyguya da “kuvve-i şeheviye” demişlerdir. Kuvve-i şeheviye’nin, hayâ hissinden tamamen sıyrılarak her türlü cürmü işleyecek kadar kayıtsız kalma şeklindeki ifrat hâlini “fısk u fücûr”; helal nimet ve lezzetlere karşı dahi hissiz ve hareketsiz kalma durumunu da “humûd” olarak isimlendirmişlerdir. Bu açıdan istikamet üzere bulunarak, meşru dairedeki zevk ve lezzetlere karşı istekli davranmanın yanı sıra, gayri meşru arzu ve iştihalara şuurlu olarak kapalı kalma tavrını ise “iffet” kelimesiyle ifade etmişlerdir.