Din Kardeşliği Tâlimatı

1. KUR’ÂN-IKERÎM’de “Şüphesiz bütün mü’minler kardeştir” buyuruluyor.

2. Bir Müslüman -maazallah- dinden imandan çıkmadıkça onunla olan kardeşliğimizi bozamayız. Böyle bir bozma haramdır.

3. Müslümanlar arasında çeşitlilik olabilir, meşreb farklılıkları olabilir, ihtilâf olabilir. Bunlar kardeşliği izâle etmez (ortadan kaldırmaz).

4. Kendisiyle aynı mezheb, meşreb, tarikattan olduğumuz Müslüman bizim bir kere kardeşimizse; aramızda görüş farklılığı, ihtilâf bulunan Müslüman on kere kardeşimizdir. Ta ki fitne fesat çıkmasın...

5. Bir Müslümanda kötü bir hal varsa onun yüzünden Müslümanın şahsının bütününe düşmanlık edilemez, sadece o kötülüğüne buğz edilebilir.

6. Müslümanlar arasına ayrılık, fitne fesat, düşmanlık, nifak ve şikak sokmak çok büyük bir kötülük ve günahtır.

7. Ondaki bidatler, bozukluklar kendisini dinden çıkartmıyorsa ve namazının fesadına yol açmıyorsa o Müslümanın arkasında namaz kılınabilir.

8. Peygamberimiz “Mazlum olsun, zalim olsun, din kardeşinize yardım ediniz” buyurmuşlardır. Ashab sormuşlar: “Mazluma (zulme uğrayana) yardımı anladık, zâlime nasıl yardım edeceğiz?” Efendimiz, “Elini onun üzerine koyarak” cevabını vermişler. Yani onun zulmüne mâni olarak. Bu da bir yardımdır, iyiliktir.

9. Bir Müslüman, son derece hüsn-i zan ettiği, mazanneden (evliya olduğu sanılan) bildiği bir şeyhe, bir hocaya bağlıdır. Bir başka Müslüman o zatın aleyhinde bulunuyor, onu kötülüyor. Birinci Müslüman ne yapacaktır? Sadece “Benim bu kardeşimin, muhterem Hocam ve Şeyhim hakkında nasibi yokmuş” diyecektir.Çok ılımlı, çok yumuşak nasihat edecektir. Öyle küplere binmek, ateş püskürmek, düşman ilan etmek yok... Muhterem bir âlimi, şeyhi tenkid etmekle kişi dinden, imandan çıkmaz. Zamanımızda öyle dengesiz kimseler görüyoruz ki, Resûlullah Efendimize saldırılıyor, herif hiç tepki göstermiyor; şeyhi tenkid ediliyor, adam canavarlaşıyor. Hiçbir şeye yanmam bu gibi adamların kendilerini gerçek dindar ve sofu sanmalarına yanarım.

10. İki Müslümanın arasını bulmak çok sevaplı ve çok büyük bir hizmettir.

11. Başka tarikatlara mensup din kardeşlerini dışlayan kimseler ham kimselerdir; onlar tarikatlı değil tarikatçıdır.

12. Bir tarikata mensup gerçek derviş veya muhibb başka şeyhlere de, kendi şeyhine gösterdiği hürmeti göstermekle mükelleftir.

13. Müslümanların tümü “bizdendir”; kendi tarikatına veya cemaatine mensup olan Müslümanlara bizdendir, onun dışındaki Müslümanlara “bizden değildir” demek yanlıştır.

14. Mü’minlerin derece itibarıyla en aşağıda olanı, inkârcıların (gerçeği örtenlerin) derece itibarıyla en yükseğinden daha yüksektir. Binaenaleyh meşreb uyuşmazlığı yüzünden iman kardeşlerini bırakıp da gayr-i müslimlerle ülfet ve ünsiyet edenler, onları sevenler yanlış yoldadır.

15. Tenkide uğrayan bir Müslüman o tenkid yanlışsa sabretmeli, din kardeşliğini bozmamalı; doğruysa kabul edip hatâsını düzeltmelidir. Doğru da olsa tenkidlere öfkelenenler, yalan da olsa övgülerden hoşlananlar ham ve nâkıs kişilerdir. Böylelerinden ne şeyh olur ne hoca; ne köy olur ne kasaba...

16. Ağır bir suç işleyen, günahkâr olan ve Allah vermesin idam edilen bir mü’mine karşı bile kardeşlik vazifelerimiz vardır. Cenazesi yıkanır, kefenlenir, kabri hazırlanır, namazı kılınır, bağışlanması için dua edilir ve toprağa verilir. Ne kadar suçlu ve günahkâr olursa olsun bir mü’min kardeşimizi bu gibi hizmetlerden mahrum bırakamayız.

17. Kur’ân-ı Kerîm’de “Kötülüğü iyilikle def etmek, uzaklaştırmak” kuralı konulmuştur. Bir din kardeşimiz bize kötülük ederse aynıyla mukabele etmeyelim, “Şayet layıksa ve ders alacaksa” ona iyilik yapalım.

18. Bize kötülük etmiş, meselâ gıybetimizi yapmış bir Müslümanın başına bir musibet ve felâket gelirse ona tekme atmayalım, tam aksine yardımına koşalım.

19. Müslüman kardeşlerimizi tecessüs etmeyelim (casusluk yapmayalım, araştırmayalım). Onların gizli günahlarına karşı karanlık gece gibi olalım. Biz Müslümanlar ancak açıkta, küstahça, aşikâr şekilde dine ve ahlâka meydan okuyarak çirkin işler sergileyen, günah işleyen “fâsık-ı mütecâhir”leri kötüleyebilir, aleyhlerinde konuşabiliriz.

20. Şu hususu hiç unutmayalım, Resûlullah Efendimiz şöyle buyuruyor: “Allah, bir mü’min kardeşini onda olan bir günahla ayıplayan kimsenin canını, aynı günahı ona vermeden almaz.” Bir Müslümanın ayağı kaydı, günah işledi, çirkin bir iş etti ve biz de onu herkesin arasında ayıpladık...Peygamberin tehdidinden korkalım. Müslümanların vazifesi birbirlerinin ayıplarını araştırmak, din kardeşlerini rezil etmek değil, aksine onların ayıplarını örtmek ve gizlemektir. Uyurken yorganı açılmış mahrem yerleri gözüküyor...Ne yapmak lazım, yorganı çekip üzerini örtmek gerekir. Büsbütün açmak uygun olur mu?

2. İlkçağ Müslümanlarından ve ehlullahın büyüklerinden Süleyman Dârânî Hazretlerinin şu sözünü hiç unutmayalım: “Bütün dünya halkı beni kötülemekte bir araya gelseler, benim kendimi kötülediğim kadar kötüleyemezler...” Biz bu kadarını yapamayız ama insaflı olalım; kendi ayıp, noksan ve kusurlarımızla meşgul olmaktan başkalarınınkini görmeye fırsat bulamayalım.

22. Akaid kitaplarımızda yazılı olan bir kuraldır: “Bir mü’mini tekfir eden kişi, (kâfirdir diyen, küfürle suçlayan), o mü’min kâfir değilse, kendisi kâfir olur.”

23. Mü’minler birbirlerini ulu orta tekfir edemez. Bir kimsenin küfrü icâzetli, salahiyetli ve vazifeli müftüden alınan fetvanın şer’i mahkeme kadısı tarafından hükme bağlanmasıyla ve bu hükmün en yüksek din otoritesi tarafından tasdik edilmesiyle sübut bulur. “O kâfirdir, şu kâfirdir...” diyen zevzekler, kendileri küfür vartasıyla karşı karşıyalar da haberleri yok.

24. Tasavvuf taraftarı, tarikat mensubu mü’minler, tasavvufu ve tarikatları inkâr edenlere karşı sabırlı, tahammüllü olsunlar, onları dışlamasınlar. Tasavvuf düşmanlarının nasipsizlikleri, onları dinden imandan çıkartmaz.

25. Zamanımızda ümmet-i Muhammed’in içine bir sürü insî ve cinnî şeytan girmiştir. Bunların bir kısmı çeşitli istihbaratların ajanlarıdır. İçimizde, aramızda sürü sepet casus, provokatör, manipülatör bulunmaktadır. Bunları anlamak mı istiyorsunuz? Şu hususa dikkat ediniz: Din ve iman kardeşleri arasına nifak sokuyorlarsa, Müslümanları birbirleriyle tartışmaya, çekişip tepişmeye teşvik ediyorlarsa, fitne ve fesat çıkartıyorlarsa; böyleleri insî şeytanlardır. Ajan ve casus değillerse şeytanın tuzağına düşmüş ahmaklardır. Uyanık olmalıyız, bu gibi insî ve cinnî şeyatînin tuzaklarına düşmemeliyiz.

26. Doğru olan şudur:“Ben senin şu fikrine, şu görüşüne, şu re’yine katılmıyorum, doğru bulmuyorum. Ama sen yine benim aziz din kardeşimsin...”

Mehmet Şevket Eygi


Konular