VAKARLI OLMADA ÖLÇÜ

Kibir, olduğundan fazla görünme hastalığı ve aşırılığa kaçan bir davranıştır. İslâm dinine uygun hareket tarzına "vakar ve ağır başlılık" adı verilmektedir. Yürümemizde, oturup kalkmamızda ve hatta ibadet lerimizde islâmî vakarı bir ölçü olarak korumamız gerekmektedir.Bu ölçüyü tesbit eden bir âyet-i kerimede, "O çok esirgeyenin (hâs) kulları ki, onlar yeryüzünde vakar ve tevâzu ile yürürler. Kendilerine beyinsizler (hoşa gitmeyecek) laf attığı zaman selam (etle) derfer"(1) buyrulmaktadır.

Hareketlerimizde acele edip telaşlanmak, heyecanı tahrik eder ve etraflıca düşünmeye engel olur. Bu tarz hareket, çok kere, yanılmaya ve zarara uğramaya sebep olur. İnsanları iyiye ve güzele teşvik eden efendimiz, "Âheste hareket Allah'tan, acele ise şeytandandır' (2) buyurmaktadır. Bu ciheti dile getiren bir şairimiz şöyle demektedir:

Erişir menzil-i maksûde âheste giden, Tizreftâr olanın pâyine dâmen dolaşır.
Acele hareket etmek, takdiri ilâhiyi öne aldıramaz ve mukadder olandan fazla bir şey elde etmeye de sebep olamaz. Onun için vakarı sarsacak bir ruh haletine kapılmamalı, ticari hayatımızda, şahsi işlerimizde içtimâî çalışmalarımızda ve dinî faaliyetlerimizde vakarı elden bırakmamalıdır. Halka en doğru olanı tavsiye eden Peygamber efendimizin ikazı şöyle olmuştur: "Ey insanlar, ağır (başlı) olunuz. Zira iyilik, acele etmekle elde edilecek değildir" (3).

Namazlarımızda vakarı korumaya "Ta'dili erkân" adi verilmekte ve vâcip olmaktadır. Bazı kimseler, cemâatle namaz kılmak üzere camiye gelirken veya camide namaz için kaamet okunduğunda saflara yanaşırken koşarcasına gelmekte ve telaşlı hareket etmektedir. Böyle bir davranış, vakarla bağdaşmadığı için, Resûlüllah (s.a.v.): "Namaz için ikaamet olunduğu vakit ona koşarak gelmeyin, vakar üzere ve yürüyerek gelin. Yetiştiğinizi (imamla) kılar, kaçırdığınızı (selâmdan sonra) tamamlarsınız" (4) hadisi ile bizleri uyarmaktadır.

Aşırı el ve dil şakaları yapmak, yolda giderken ekmek yemek, bağıraçağıra konuşmak, töhmetli yerlerde oturup kalkmak, şerefi düşük insanlarla dostluk kurmak, ördekvâri sesler çıkararak gülmek vakarı zedeleyen davranışlardır. Mü'minlerin annesi ve kadınlık âleminin hanımefendisi bulunan Hz. Âişe, "Ben, Resûlüllâh'ı küçük dili görülecek kadar (ağzını açarak) güldüğünü görmedim. O, ancak tebessüm ederdi" (5) demiştir.

(1) Sûre-i Furkan, 63.
(2) et-Tergîb ve't-Terhib, c. 3, sh. 418.
(3) Buhârî, c. 2, sh. 176-177.
(4) Müslim, c. 2, sh. 100.
(5) Buhârî, c. 7, sh. 94-95.