KUR'ÂN OKUMADA DİKKAT EDECEĞİMİZ ÖLÇÜLER

İbadetleri âdetlerden ayıran en mühim nokta, onun dinî ölçülere uygun biçimde ifâ edilmesidir. Zira her insanın aklı ve kavrayış derecesi, dindarlığı ve ibadet etme gayreti aynı değildir. Kendi arzusuna göre hareket etmeye kalkışan insanların birçok yanlışlara takılıp kalacağı muhakkaktır. Mü'minler için ortak bir ölçü vaz eden dinimiz, vazifelerin bu esaslar çerçevesinde yapılmasını emretmiştir. Şaşmayan ve şaşırt-mayan bu ölçüleri aşağıya çıkarmış bulunuyoruz:

a) Tahâret-i kâmile üzere bulunmak:
Bu ifadeden dışımızın abdest ile, içimizin Cenâb-ı Hakk'a iltica ile arınmasını kast ediyoruz. Kur'ân-ı Kerimi ezberden okuyacak isek, ab-destli olmak sünnettir. Kitâb-ı İlahiyi elimize alarak kıraat edecek isek abdestli olmak farzdır. Temiz olmayan kimsenin Kur'ân-ı Kerime el sürmesi haramdır. Bu mükellefiyeti açıklayan bir âyet-i kerimede "Ona tam sûrette temiz olanlardan başkası el süremez" buyrulmakta-dır(1). Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)'de "Temiz olmadıkça Kur'âna el dokundurma" (2) emrini vermiştir.

b) Eûzü besmele çekmek:
Cenâb-ı Hakk'ın "Kur'ân okuduğun zaman kovulmuş şeytandan derhal Allah'a sığın" (3) emrini yerine getirmek, şeytanın bize yaklaşmasını önler ve Kitâb-ı İlâhiden kemâliyle istifademize yardım eder.

c) Kıbleye dönerek okumak:
Kalbimizle rızâ-ı ilâhiye yönelirken kalıbımızla kıbleye teveccüh etmek sünnettir. Peygamberimizin sünnetine ittibâda rahmet ve bereket vardır.

d) Güzel sesle okumak:
Güzel ve hazin bir sesle okunan Kur'ân-ı Kerim, hem okuyanın hem de dinleyenin üzerinde müsbet bir tesir icrâ eder. "Kur'ânı sesinizle süsleyiniz. Zira güzel ses, Kur'ân'ın güzelliğini artırır" (4) ha-
dis-i şerifi, bu lâzimeye işaret etmektedir.

e) Kur'ân-ı Kerim'e bakarak okumak:
Okuyacağımız sûre veya âyetler ezberimizde olsa bile,Kur'ân-ı Kerime bakarak okumak sünnettir. Bu tarz okumada, Kur'ân-ı Kerime nazar etmekten dolayı, ayrı bir ecir verilir ve okunan âyetlerin her harfi-ne on sevap üzerinden ayrıca sevap ihsan olunur.

f) Âyetleri tecvid ve tertil üzere, dâne dâne okumak:
Peygamber (s.a.v.) Kitâb-ı İlâhi 'yi o kadar açık okurdu ki, bir kimse onun okuduğu âyetlerin harflerini saymak dilese sayabilirdi.

g) Kur'ân-ı Kerim'i kalbî bir tazim ile okumak:
Rabbimizin kitabını tilâvet ederken, Cenâb-ı Hak'dan dinliyormuşcasına , tam bir huşû ile okumalı ve dinlemelidir. Bu hususa işaret eden bir âyet-i kerimede " Allah, kelâmın en güzelini (âyetleri birbiri ile) âhenkdâr katmerli bir kitap halinde indirmiştir. Rablerine derin saygı göstermekte olanların ondan derileri ürperir" (5) buyrulmak-tadır.

h) Kuvvetli bir inanç ve tevekkül ile okumak:
Âyeti celilelerde yüce Rabbimizin va'd ettiği şeylerin mutlaka ihsan olunacağına inanmalı, müjdelenen şeylere sevinmeli ve tahakkuk edeceği zamanı sabırla gözetmelidir.

i) Kur'ân-ı Kerim'in mânâsını tefekkür ederek okumak:
Kitâb-ı İlâhi'yi sadece göz ile değil, "öz" ile birlikte okumanın tevlit ettiği en muhteşem tablo tefekkürdür. Onu tefekkür ile süzerek ve se-zerek okumak, ruhumuzun ulvî âlemlere terakki etmesine âmil olur.

k) İslam dininin yasakladığı şeylerden uzaklaşarak okumak:
Bu ölçüye riayet etmeyen kimse, onu okumamış gibidir. Kur'ân-ı Kerim'in elfazını dilimizle okurken mânâsını zihnimize dokumalıdır. El-faz ile mânâ arasındaki bu irtibat, beklediğimiz feyzin tam mânâsı ile vürûduna hizmet eder.

i) Hatim tamam olunca Fâtiha ile birlikte Bakara sûresinin evvelinden beş âyet okumak:

İbni Abbâs (r. anhümâ) şöyle naklediyor: Adamın biri gelerek "Ey Allah'ın Resûlü! Allah'a göre hangi iş daha sevimlidir?" diye sormuştu. Resûli Ekrem (s.a.v.), "Konaklayıp göçen (bir okuyuş şekli) dir" buyurdu (6).
Bu hadis-i şerifte temsili bir izah tarzı câridir. Okumaya devam eden kimse, bir yerde konaklayan kişiye benzetilmektedir. Hatim tamam olunca Fatihayı ve Bakara sûresinin evvelindeki beş âyeti oku-mak da yeni bir seyahate çıkmaya teşbih olunmaktadır.

m) Ve sonunda dua etmek:
Hatim son bulunca dua etmeli ve Kitâbı İlâhi'yi okumaktan hasıl olan sevabı önce Peygamber (s.a.v.)'in ruhuna, onun âlü ashâbının ervahına, daha sonra geçmişlerimizin ruhlarına bağışlamalıdır. Çünkü "Her hatimde makbul olan bir dua vardır" buyrulmaktadır (7).

(1) Sûre-i Vakıa, 79.
(2) Feyz'ül-kadir, c. 6, sh. 421.
(3) Sûre-i Nahl, 98.
(4) Feyz'ül-kadir, c. 4, sh. 68.
(5) Sûre-i Zümer, 23.
(6) Tuhfet'ül-Ahvezî, c. 8, sh. 274.
(7) Feyz'ül-kadir, c. 5, sh. 523.