İFTAR VAKTİNDE ÖLÇÜ

Oruç tutan müslümanlar arasında akşam namazını önce kılıp sonra iftar etmek gerektiğini söyleyenler ile bunun aksini müdafaa edenler olmaktadır. Namazın Allah Teâlâ'nın hakkı olmasını dikkate alan müslümanlar, iftarın öne alınmaması fikrini müdafaa etmektedirler. Mesele, dinî ölçülere kıyasla incelendiği ve hikmet süzgecinden geçirildiği zaman, insanın temayüllerine uygun düşen daha farklı bir hüküm açığa çıkmaktadır.

Bu mevzuda ifrat ve tefritten uzak ölçüyü tesbit etmiş bulunan Pey-gamber (s.a.v.)'in "Akşam yemeği (önünüze) konup da namaz (için) ikamet olunduğunda yemeğe başlayın" (1) hadis-i şerifi, yemeği öne almak gerektiğini; "Birinizin akşam yemeği (önüne) konul-duğu ve namaz için ikamet olunduğu zaman (yemekten) ayrılma-dıkça kalkmasın." (2) hadisi ise, ikamet olunsa bile sofradan kalkma-mak gerektiğini ifade etmektedir. "Akşam yemeği (huzurunuza) yak-laştınldığı ve namaz da (kılınmaya) hazır olduğu vakit akşam namazını kılmadan önce yemeğe başlayınız. Acele edip de yemek-ten ayrılmayınız" (3) hadisi nebevîsi ise bu husustaki tereddütleri ta-mamen kaldıracak mahiyettedir.

Hazır olan bir taamın namazdan önce yenilmesi mendubdur. Bu nun hikmeti, namazda bulunması gereken huşû halinin, namazı ilk vaktinde kılma faziletinden daha büyük olmasından ileri gelmektedir. Hatta bazı ilim adamları, "Kişinin yemeğe iştihası fazla olur, vakit de müsait bulunursa namaza durması mekruhtur" demişlerdir (4).

Mü'min, şiddetli açlık sebebiyle, karnını doyurma ihtiyacı içinde iken namaz kılacak olursa, huzur-u ilâhîde yemek tabakları gözünün önünden geçit yapmaya başlar. Kalbini Mevlâ'ya yönelterek huşû duya duya namazını eda edebilmek için akşam namazını iftar yemeğinden sonra kılmak sünnete ve hikmete daha uygun bulunmaktadır. Bu yolda hareket etmek, nefsin hazzını Allah Teâlâ'nın hakkından önceye almak değil, mü'minin kalp huzuru ile ibadet etmesini temin içindir.

Ashabtan Abdullah bin Mes'ud (r.a.) , akşam vakti olunca iftarını yapar daha sonra namazını kılardı. Ebu Musa el-Eş'arî (r.a.) ise önce namazını kılar, iftar yemeğini namazdan sonraya tehir ederdi. Bazı sa-habeler, mü'minlerin annesi Hz. Aişe (r.anha)'ya gelerek bunlardan hangisinin sünnete daha uygun olduğunu sordular. Hz. Aişe:
— "İftarda acele eden kimdir?" dedi. Gelenler:
— "Abdullah bin Mes'ud" cevabını verdiler, O:
— "Resulullah (s.a.v.)'in mûtadı da böyle idi" dedi.
Akılların muallimi ve kâinatın sebebi rahmeti bulunan Peygamberimiz'in bir hadis-i şerifi ile mevzuyu noktalamak yerinde olacaktır: "Halk, iftarda acele ettiği müddetçe hayırdan ayrılmaz" (5).

(1) Buhârî, c. 6, sh. 215.
(2) Ebû Davud, c. 3, sh. 345.
(3) Müslim, c. 2, sh. 78.
(4) Nûru'l-İzah, sh. 66.
(5) Buhârî, c. 2, sh. 241.