CEMAATE DEVAM EDEMEMEYİ MÜBAH KILAN ÖZÜRLERİ TANIMADA ÖLÇÜ

Cemaatle namaz, İslâm şeairinden ve kâmil iman alâmetlerinden-dir. Toplu olarak eda olunan namaz ile müslümanların tesanüdü açığa çıkmış ve mü'minler arasında bir sevgi duygusu uyanmış olur.

Cemaatle kılınan namaz, nurlu ve şuurlu bir topluluğun doğmasına ve gelişip inkişaf etmesine hizmet eder.

Cemaatle eda olunacak namaz; kişinin nefse esaretten kurtulması-na ve muntazam bir hayatı alışkanlık haline getirmesine yardım eder.
"Cemaatle kılınacak namaz, tek başına edâ olunan namazdan yirmiyedi derece üstündür" (1).

Namazların cemaatle eda olunması, müslüman ve hür erkekler için aslî bir vazife olmaktadır. Münferiden eda edilebilmesi için İslâm dininin kabul ettiği bir mazeret bulunmalıdır. Dinî ölçülere uygun bir öz-rü bulunmayan kimsenin cemaate devamı bırakması caiz değildir. Münferiden kılınan namaz, asgarî şartlara göre borç ödemedir. Cema-atle edâ olunan namaz, azamî seviyede sevap kazanma ve rıza-i ilâhîye nail olma yoludur.
Cemaate devam edememeyi mübah kılan özürler şunlardır: 1)FELÇ:
Sağ veya sol tarafının felçli olması ve yürümeye gücünün yetme-mesi bir özür olmaktadır. Bu durumdaki bir mü'min, cemaata devam edememekte mazur sayılmıştır.

2) İKİ GÖZÜNÜN GÖRMEMESİ:
Kendisini camiye götürüp getirecek kimsesi yoksa, Hanefî mücte-hidlerinin ittifakı ile, cemaate devam mükellefiyeti ondan düşmüş olur. Gidip gelirken yardım eden kimsesi varsa İmam Ebû Yusuf ve İmam Muhammed'e göre cemaate katılması lazımdır. İmam Ebu Hanife'ye göre, kendisini yeden kimse olsa bile mazur sayılmıştır.

3) ŞİDDETLİ SOĞUK:
Havanın serinliği, mutlak mânâda bir özür olmayıp hastalanmaya sebep olacak derecede "şiddetli" olmalıdır. Resulullah (s.a.v.), sefer halinde iken, soğuk ve yağmurlu gecede müezzine ezan okumasını ve ardından "Haberiniz olsun! Namazlarınızı; olduğunuz yerlerde kılı-nız" diye nida (ve ilân) etmesini emrederdi (2).

4) ŞİDDETLİ KARANLIK:
Gecenin son derece karanlık olması özür sayılır. Yollarda veya yanında aydınlatıcı bir vasıta bulunması halinde mazeret ortadan kalkmış olur.

5) YAĞMUR:
Hudeybiye günü yağmur yağmıştı. Peygamber (s.a.v.), "Namazlarınızı yüklerinizin bulunduğu yerlerde kılınız" diye ilân ettirmişti (3).
6) BİR ELİN VE BİR AYAĞIN TERS TARAFLARDAN KESİK OL-MASI:
Bir elin ve bir ayağın kesikliği aynı taraftan (sağ elin ve sağ ayağın kesik) olması hali daha kuvvetli bir mazeret teşkil eder. Sadece bir ayağın kesik olması, yürümeyi güçleştirdiği için, özür sayılmaktadır,

7) HASTALIK:
Teşhis edilen hastalık, dahili veya haricî olsun, cemaate devam edememeyi mübah kılan özürlerden biri olarak kabul edilmektedir. Cemaate devam, sağlam ve sağlığı yerinde bulunan kimseler için sünnet olmaktadır.

8) ZALİM BİR KİMSENİN TECAVÜZÜNDEN KORKU:
Bir mütecavizin canına veya malına tecavüzünden korku da bir özürdür. Mal tabirinden kast olunan, elinde bulunan maldır. İster kendi şahsına ait olsun, isterse başkasının bıraktığı emanet bir mal olsun.

9) AKSAKLIK:
Yürümeye engel teşkil edecek derecede aksaklık, bahsi geçen özürlerdendir.

10) KÖTÜRÜMLÜK:
Hareketten âciz, başkasının yardımına muhtaç ve kötürüm bir kim-se de mazur sayılmaktadır.

11) AŞIRI DERECEDE İHTİYARLIK:
Yürümeye kudreti olmayan ihtiyar, cemaate devam edememe hu-susunda mazur sayılmaktadır.

12) HASTA BAŞINDA NÖBETÇİLİK:
Kendisinin ayrılması ile zarar görecek bir hastanın başında bulun-mak bir özürdür. Camiye gitmesi hastaya bir zarar getirmeyecek ise mazur sayılmaz.

13) YOLCULUĞA ÇIKMA HAZIRLIĞI:
Bu durumdaki şahsın kalbi hazırlıkla meşgul olur. Bir işi tamamlar-ken diğerini hatırlar ve ikmâl eder. Bu sebeple yolculuğa çıkıverecek durumdaki kimse mazur sayılmaktadır.

14) İDRAR SIKINTISI:

15) GAİT SIKINTISI:
Bu gibi defi tabiîlerin tazyiki altında bulunan kimse mazur sayıl-maktadır. Önce bunları gidermeli daha sonra cemaate katılmalıdır.

16 BİR ARAYA GELMELERİNİ FIRSAT BİLDİĞİ KİMSELERLE DİNÎ BİR BAHSİ MÜZAKERE EDİYOR OLMAK:
Bu ders tefsir, hadis ve fıkıh gibi dinî bilgilerden biri olmalıdır. Lü-gat, sarf ve nahiv gibi ilimler bu hükmün dışında bulunmaktadır.

17) BORÇLU BİR FAKİRİN HAPSEDİLME ENDİŞESİ:
Zengin bir kimsenin borcu sebebiyle hapsolunma korkusu mazeret sayılmaz. Fakirin hem borçlu hem de çaresizlik içinde olması ve bu se-beple hapsedilmekten endişe etmesi bir özür sayılmıştır.

18) BALÇIK (ÇAMUR):
Yağmurun kesilmesinden sonra meydana gelen yapışkan çamur, cemaata devamı engelleyen özürlerden biri olarak kabul olunmaktadır. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) "Sert toprak ıslandığı zaman namazlar yük-lerin yanında (eda olunsun)" (4) buyurmuştur. Bahsi geçen çamur, ayakkabıya yapışır ve bir ağırlık teşkil ederek yürümeyi güçleştirir. Bu sebeple özür olarak kabul olunmaktadır.

19) CANININ ÇEKTİĞİ BİR TAAMIN HAZIR OLMASI:
İster akşam yemeği, isterse diğer öğünlerden biri olsun. Canının çektiği yemeklerden birinin hazır olması özür sayılmıştır. Çünkü midesine girecek yemekler, nazargâhı ilâhî olan kalbe hulul eder ve gönlünü işgal eder. Karnını doyurunca kalbini Mevlâya tahsis kolaylaşmış olur.

20) GECELEYİN ŞİDDETLİ RÜZGÂR:
Gecenin karanlığı içinde bir de fırtına bulunması, hem önünü gör-mesini hem de denge sağlamasını engelleyen iki ayrı mazeret teşkil etmektedir.
Sayılan meşru mazeretlerden biri sebebiyle cemaate katılamamış kimse, camiye gidenlerin kazandığı ecre nail olur.

(1) Buhârî, c. 1,sh. 158.
(2) Buhârî, c. 1 , sh. 155
(3) Merâkı'l-Felâh Tahtavîsi, sh. 162.
4) Merakı'l-Feiâh, sh. 86.