CAN PEYGAMBERİM Hz. MUHAMMED MUSTAFA'NIN KURBANLARI...

CAN PEYGAMBERİM Hz. MUHAMMED MUSTAFA’NIN KURBANLARI…

- 63 Yıllık ömründe kimseye zulmetmedi.

- En büyük haksızlığı en yakınlarından gördü ama o, ne yakınlarına, ne de uzağında kalanlara, hatta düşmanlarına bile haksızlık etmedi.

-Ev hali bu ya! Müslümanların anneleri olan sevgili hanımları bile o rahmet Peygamberini zaman zaman üzdü ama o, yine kimseyi üzmedi.

- Mal biriktirmedi.

- Para biriktirmedi.

- Haram yemedi.

- “Ben Peygamberim” diye kendisine hiç ayrıcalık tanımadı. Mescide girdiğinde oradakilerin ayağa kalkmasına müsaade etmediği gibi, neresi boş kalmışsa oraya oturdu.

- Kendisinin ihtiyacı varken bile eline geçeni başkalarına dağıttı.

- Sultanlar gibi yaşama imkanı varken o, fakirliği tercih etti.

- “Ben Allah’ın en sevgili kuluyum” demedi. ”Ben Peygamber’im” diye böbürlenmedi.. Kibirlenmedi..

- O, bir insandı ama melekler gibi temiz yaşadı.

- O, melekler kadar temizken kuru ekmek yiyen bir insandı.

- “ALLAH BİR” dedi diye çarşıda pazarda kendisine sövenlere sövmedi. Kendisini dövenleri dövmedi;

- “Siz hakikati bilmiyorsunuz” diye karşılık verdi.

- Hamile kızını deve üzerinde iken üzerine mızrak atıp düşürerek bir müddet sonra hem kızının hem de doğmamış torununun ölümüne neden olanlardan, Mekke’nin fethinden sonra: “İşte şimdi sıra bende”diyerek intikam almaya kalkışmadı. “Lâ İlâhe İllallah de kurtul” diyerek kızının katiline hem dünya hem de ahret saadetinin kapılarını açtı.

- En sevdiği dost ve akrabası olan Hz. Hamza’nın katili Vahşi’nin kulağını kesmedi.. Ciğerini sökmedi… “Gel, Lâ İlâhe İllallah de kurtul ama bir müddet gözüme gözükme” dedi.

- Başı secdede iken ayağı ile başını ezmeye kalkanları, Yine secdede iken işkembe pisliğini üzerine boşaltanları, tertemiz eşi Hz. Aişe’ye iftira atanları, ona inanan Müslümanlara işkence ede ede öldüren katilleri, her fırsatta kendisini öldürmeye çalışan gözü dönmüş katilleri istisnasız affetti.

Kimi af diledi kurtuldu, kimi de düşmanlıkta ısrar edip helak oldu.

- “Bize islâmı anlat” diyen Taif’li müşriklerin şehrinde taş yağmuruna tutulmasına rağmen o yine onlara merhamet edip; “Onlar gerçeği bilmiyorlar. Belki onların sulbünden (neslinden) sana inanan kimseler gelir, onları bağışla” diye meleklere yakışır bir davranış sergiledi, Rabb’isine düşmanları için dua etti.

- Elinde, saraylarda oturacak imkan varken bile fakir ve sade bir hayat yaşamayı tercih etti. Kendisini melekleştiren dostlarına karşı tevazu örneği olup: “Ben kuru ekmek yiyen dul bir kadının oğluyum” diye seslenip, kendisinin putlaştırılmasına karşı çıktı.

- Ezildi, ezmedi…

- Üzüldü, üzmedi…

- Bela ve çilelerin karşısında sabretti, üzüldü, ağladı ama asla pes etmedi, sabırsızlık göstermedi, Rabb'isine küsmedi... Yaptıklarına karşılık Allah'tan ille de mükafaat beklemedi.. Her türlü eziyet ve müşkülatı; "Madem ki Rabb'imden gelir, ondan gelen devlet kuşudur" diye eziyet ve sıkıntıları başına tac yaptı. Şikâyet etmedi.

-Çok elbisesi olmadı hiç. Çok yiyeceği olmadı. Helale bile temkinli yaklaştı. Kisra’nın putperest Kralları, beyleri lüks içinde yaşarken o, hasır üzerinde yattı. .

..Ve bütün bunları kendisi için değil, yakınları için değil, dost ve akrabaları için değil…

HİÇ TANIMADIĞI, GÖRMEDİĞİ İNSANLAR İÇİN, BİR BAŞKA DEYİŞLE; BİZLER İÇİN YAPTI…

– Ve ben, ve siz, dolayısı ile bütün müslümanlar, bütün insanlar bu yüce insana teşekkür etmede o kadar aciziz…

- En sevdiği ve doğduğu şehir olan Mekke’den sürgün edildi ama Mekke’nin fatihi olduktan sonra o, hiç kimseyi sürgün etmedi. Kimseyi vatanına hasret bırakmadı. İntikam almadı. Mekke’nin fethinde yaptıkları kötülükleri yüzlerine vurup onları utandırmadı, aşağılamadı…

- Taş atanlara o ekmek verdi, Müslümanlığa ısınsınlar diye bağ, bahçe verdi, kendisine düşen ganimetleri onlara dağıttı. Fakirlere, kölelere, ezilen yoksullara, istismar edilen kadınlara kol kanat oldu.

- Yakınlarını mala paraya boğmadı. En sevdiği kızı, zamanının Meryem’i olan Hz. Fatııma’ya bile bir hizmetçi veremedi. “Peygamberlerin varisi olmaz” diyerek onları güzel sözlerle sabırlı olmaya davet etti.

- Fakr-u zaruret içerisinde yaşamasına rağmen en büyük hükümdarlardan daha onurlu, daha şerefli yaşadı. Dünyaya hakim olanlar bir bir hafızalardan silinip giderken o, gün geçtikçe hafızalara yayıldıkça yayıldı.. Ünü dünyanın sınırını aşıp melekût âlemine ulaştı.

- Sana, sadece insanlar değil, melekler bile hayran oldu ey canların Muhammet Mustafa’sı…

“Zulmeden bir Müslüman olmaktansa, zulüm gören bir Müslüman olmayı tercih ediniz” diyerek haklı da olsanız kimseye zulmetmeyin buyurdu. Kendisine çok zulmedildi ama o, istisnasız hiç kimseye zulmetmedi.

- İnsanlar, kendilerini cehenneme sürükleyecek işlerin peşinde koşarken, o, karşılarına dikilip, yaka paça onları cennete sürüklemek için çalıştı, çalıştı, çalıştı, çalıştı…

- Yan gelip yatmadı. Herkesten çok ibadet etti. Herkesten çok namaz kılıp, oruç tuttu. Geçmiş ve gelecek günahları affolunmasına rağmen daha çok ibadet etti. Soranlara: “Şükreden bir kul da olmayayım mı?” diye cevap verdi.

- Kadınların insan yerine bile konulmadığı o karanlık dönemlerde O, eşleri ile şakalaştı, kovalamaca oynadı, yan yana yürüdü, el-ele tutuştu.

- Aişe annemize iftira atıldığında hakem olarak tayin ettiği Hz. Aişe’nin babası Hz. Ebubekir, Hz. Peygambere hitaben; “Allah için adaletli ol, doğru konuş!” diyen kızına bir tokat vurunca karşı çıkıp: “Biz seni hakem olarak tayin ettik, cezalandırıcı olarak değil” diye eşini savundu.

- Onları köle pazarlarından alıp, hak ettikleri yere yüceltti. Değer verdi. O kadınlar ki inançlı ve aydın toplumlarda her zaman değerliydiler.

- Çocukları çok severdi..

- Özellikle diri diri toprağa gömülen kız çocuklarını… Onların kaderlerini diri diri gömüldükleri mezarlardan çıkarıp, merhamet ve şefkat dolu gönüllere yerleştirdi. Onlara da miras hakkı tanıdı. Seçme ve seçilme özgürlüğü verdi. Hatta kocasını boşama hakkı.

- Çocukların elinden tutup çarşı Pazar gezerdi. Onlar elini bırakmadıkça da ellerini bırakmazdı. Zamanının baba-ları kendi cocuklarını bile sevip kucağına almazken O, yüce insan başkalarının çocuklarını da sevdi, burunlarını mübarek elleri ile sildi, onlara sevgili oldu. Şefkatli oldu. Merhametli oldu.. Müslümanlara: “Çocuğu olan çocuklaşsın” diye nasihat etti. “Çocuklarınızı sevin” buyurdu. Çocuklarını sevmeyenlere de; “Allah senin kalbine merhamet koymamışsa ben ne yapabilirim” diye sitem etti.

- Karanlık, zindan gönüller onun nurani güneşi ile aydınlandı. Onun gelişine değil insan ve melek; hayvanlar da sevindi. Çünkü o, hayvanların da haklarını müdafaa edip onlara eziyeti ve kaba davranmayı yasakladı.

- Döveni dövmedi…
- Sövene sövmedi…
- Kalp kırmadı,
- Gönül yıkmadı..
- Cenab-ı Hak’kın nazargâhu olan o güzel kalbe hep saygı, hep sevgi gösterdi.

- Kendisini ve müslümanları 3 yıl aç bırakanları, aç bırakmadı, onlara ambargo koymadı. Elindekileri de onlara verdi. Ve onlar yaptıklarına pişman olup özür beyan ettiler.

- Düşmanlık edenden intikam almadı..

- Yetimlerin ve fakir fukaranın hakkını yemedi, başkalarına da yedirtmedi.

- Zayıf ve fakir de olsa hakkı, haklıya verdi. Kuvvetli ve zengin de olsa haksızdan mazlumun hakkını alıp yerine iade etti.

- Kâfirlere, düşmanlara savaş zamanında bile olsa haksızlık edilmemesini buyurdu.

- 0 yüce insan hayvanların da haklarını korudu ve onlara eziyet edilmesini yasakladı.

- O, BÖYLELİKLE ÂLEMLERE RAHMET DİYE YAĞMUR OLUP YAĞDI.

- Tebliğ ettiği Kur’an’dan ve sünnetlerinden sadece Müslümanlar değil, cümle alem de nasibini aldı ve hala da almakta devam ediyor. Çünkü Kur’an kim olursa olsun haksızlığı ve adaletsizliği yasaklar.

- Namaz kılarken secdede sırtına binen torunlarına bizim gibi kızmadı, bağırmadı, çağırmadı. Üstelik ininceye kadar secdede kaldı.

- Mescide işeyen bedeviyi dövmeye kalkan sahabelere engel olup orayı kendi mübarek elleri ile temizledi.

- Korkudan bile olsa “Lâ ilahe illallah” diyen bedeviyi öldüren evlatlığı Usame'ye; “Kalbini mi yarıp ta baktın ey Usame?” diye sitem etti.

- O, böylelikle Cenab-ı Hakkın Habibi, sevgilisi oldu. Böylelikle ünü cihana yayılıp MUHAMMED MUSTAFA (s.a.v) oldu..

- Yeryüzünün kıyamete kadar görüp görebileceği bu en mübarek yüz bir gün Hakkın sonsuz ve sınırsız o yüce rahmetine kavuştu.

- “Refik-ı alâ” (Yüce Dosta) diye diye alemlerin sultanına misafir oldu.

- Ruhun şâd olsun ey sevgili Peygamber…

- Dün, senin etrafın seni öldürmek, seni kurban etmek isteyen insanlarla dolu idi ey Nebî!

- Bugünse yeryüzü senin için,

- Senin yoluna kurban olmak için can atan kurbanlarla doldu taşıyor Ey benim:

- Ey benim GÜL kokulu:

- CAN PEYGAMBERİM…

- CANIM PEYGAMBERİM…


(Kurban bayramınız kutlu olsun)

Şeref Yücel

Konular