BOL KEPÇE FETVAHANESİ ÂLİMLERİ

Gerçek âlimlerle sahte âlimleri ayıran en mühim fark şudur ki, gerçek âlimler fetva verirken kılı kırk yararak, kuran ve sünnetten kıl kadar sapmadan ve verilecek olan şeyin zaruret derecesine bakıp korkarak ve çekinerek fetva verirler. Her söyledikleri şeyin hüküm ve hakikat olmasına dikkat eder sözleri yüzünden insanların tevile giderek sapıtmasından korkarlar. İçtihat ve fetva vermekten kaçınmak için çoğu şeyi bilseler de bilmiyorum diyerek içtinap ederlerken; sahte âlimler ise fetva verme ve içtihat yapmak da o kadar cüretkâr davranırlar ki, verdikleri fetvalar neticesinde İslam aleyhine yeni fitne akımlarının oluşacağını ya da vereceği fetvalar yüzünden birçok insanın sapıtıp dalalete ve küfre gireceği riski ve tehlikesi olduğunu düşünmezler. Yanlış ve hatalı fetvaları yüzünden belki milyonlarca insanın günahını boynuna yükleneceğini akletmezler. Sahte âlimlerin ya da ulemai sui tabir edilen âlimlerin ümmeti sapkın fırkalara böleceğini şu hadis haber veriyor. Ümmetin 73 fırkaya bölünecek birisi hariç hepsi ateştedir. Yine başka bir hadiste sizin ateşe girmeye en cüretkâr olanınız fetva vermeye cüret edeninizdir. Başka bir hadis ise ulemai sui diye tabir edilen âlimlerin fetvaları ve yanlış içtihatları yüzünden ümmete yazık olacağı hadisidir. Hadis şöyledir: Ulemai sui yüzünden ümmetime yazık olacak.

İşte bu ve bunun gibi hadisler gösteriyor ki, cahil gafil ve fitnekar âlimler yüzünden ümmet kuran ve sünnet çizgisinden dışarı çıkacak ve sapıtacak.

İnsanları saptırmak için cüretkar bir şekilde bol kepçeden fetva veren bu alimlerin aksine sahabiler ,ehli sünnet alimleri ve müçtehit alimler ise en küçük sözlerinin fetva hükmüne geçeceği yada hüküm olacağı korkusu yüzünden ya susmuşlar ya temkinli ve tedbirli konuşmuşlar yada bildikleri halde sukut etmişlerdir.Hatta birebir Allahın vahyine muhatap olup o ayetleri taze taze alan ,kuranı en güzel anlayan ve yaşayan ve ümmetin yıldızları olan ve efendimizin kim onlara uyarsa kurtuluşa erer dediği sahibiler bile fetva vermekten ve içtihat yapmaktan kaçınırken ,yine müçtehit alimlerden olan imam azam ve imam Ahmed Hanbel Hazretleri o zamanın yöneticilerinin istediği tarzda fetva vermekten kaçındıkları bu uğurda direndikleri için şehit edildikleri halde ve asrımızın vazifeli şahsi olan Bediüzzaman Hazretleri bu zamanda içtihat kapısının kapalı olduğunu ve o kapıyı açanların büyük fitnelere sebep olacağını söylediği ve uyardığı halde asrımızda nice alim kimliği ve etiketi taşıyan insanların bol kepçeden cüretkar bir şekilde fetvalar verdiklerini esefle ve hayretle görüyoruz..Hatta alim olmayanların dahi insanları saptıracak şekilde inkar yoluyla fetvalar verdiklerini görüyoruz.Kimisi ilahiyatçı olduğu halde cehennemi inkar ettiriyor.Kimisi başörtüsünü furuat yapıyor. Kimisi bidalara taraftar olunacak fetvalar veriyor. Kimisi tavukları kurban ettiriyor. Kimisi namazı üç vakte indiriyor. Kimisi tesettür ayetini inkar edip Yahudi dinin de var diyor. Kimisi Yahudi yi ve Hıristiyan ı cennete sokuyor. Kimisi farz olan namazı şartlara durumlara göre kazaya bırakabilirsiniz diyor. Bazen devlet reisinin eşi bile bol kepçeden başörtüsü içtihadı yapıyor. Velhasıl bol kepçe fetvahanesinin alimleri bol kepçeden atıyor, tutuyor, yutturuyor, kandırıyor, aldatıyor. Maalesef cerbeze akılların bu fetvaları nefisler ve hevalar tarafından kabul görüyor.Cemaat ve tarikat taasubu taşıyan insanlar de maalesef körü körüne hocasının yada şeyhinin söylediği sözleri yaptığı içtihatları kabul ediyor.Söylenen yada verilen fetvaların kuran ve sünnete uyup uymadığına değil hocasının yanılmaz hatasız kusursuz olduğuna bakıyor.hüsnü zan taassubuyla ve bağlılık ölçüsüyle sorgusuz sualsiz bir şekilde söylenen çürük ,batıl ve temelsiz fetvalara itimat edip inanıyorlar.liderlerinin söylediği her sözü hikmet yada keramet kalıbına koyup tartışmasız kabul ediyorlar.kuran,sünnet,kıyas ve içmaya ters veya düz olmasına bakmıyorlar.Hatadan münezzeh kusurdan Müberra görüp itiraz etmiyorlar.Hoca yada şeyhlerine öyle bir uluhiyet veriyorlar ki yanılmaz ve hata etmez olarak görüp peygamberin üzerinde bir makama oturtuyorlar.(belki burada bu insanların böyle liderleri noktasında böyle bir teslimiyet göstermelerinin sebebi o liderlerin cerbeze akıllarıyla bu insanları kandırmasından dolayıdır.)

Evet özellikle zamanımızda altyapısı olmayan iman ve inançlar yüzünden toplumu kandırmak o kadar kolay olmuş ki, akşam televizyona çıkan bir sahte alimin yaptığı içtihat yarın milyonlarca avam tabir edilen insanlar tarafından kabul görüyor. Ve bu fetvalara kanan milyonlarca insan ya dinden çıkıyor ya günah ve harama düşüyor ya da dinden uzaklaşıyor.

Bu bol kepçe fetvahanesinin âlimleri yüzünden manevi hayatı yıkmamak için müslümanların Kur-an ve sünneti iyi öğrenmesi ve imanını tahkiki hale getirmesi elzemdir. Cemaat ve tarikat ehli insanların ise başlarındaki insanın kuran ve sünnet çizgisi dışında olan fetvalarına itimat etmemesi gerekir. Toplumun da televizyonda çıkan ve önünde prof. etiketi olan her adamın çürük fetvalarına aldanmaması gerekir. Nasıl imam Rabbani demiş: Görseniz ki, bir adam havada uçuyor ve denizde yürüyor eğer o insan sünnete uymuyorsa onu taşla düşürün. Aynen öyle bizlerde kuran ve sünnete uymayan fetva ve içtihat sahiplerini hakikat taşlarıyla düşüreceğiz. Onlara itimat etmeyeceğiz.

Bu küfür asrında yazdığı kuran tefsiri ile milyonlarca insanın imanın kurtulmasına vesile olan Bediüzzaman Hazretleri ”sözlerimi alın eğer altın çıkarsa kullanın yok gümüş çıkarsa arkasına bedduayı da ekleyin bana gönderin. Sözü gerçek âlim sözüdür. Gerçek olmayan âlimler bol kepçeden sallarlar. Sözleri yüzünden insanların dalalete düşerek sapıtmaları, islamdan ve imandan soğumaları, bu fetvalar yüzünden yarın yevmi mahşerde cezaya ve büyük azaba müstahak olurum endişe ve tasası taşımazlar. Çünkü ya onlar gafildir ya da onların imanları bile şüphelidir. Beş hakikatin içerisine 1 batılı koyup millete sandoviçleme yapıp insanlara yediren sahte âlimlerden korkmak ve çekinmek büyük bir zarurettir.

Unutulmaması gerekir ki, yarın yevmi mahşerde sadece kusur insanları saptıran âlimlerde değil sapıtanda olacaktır. Çünkü akıl, iman ve ferasetle o âlimlerin sözlerini mukayese muhakeme edip vicdan terazisinde tarttıktan sonra yanlış olduğunu anlayabilirler. Dinin sahibi Allah ve onun peygamberi Peygamber efendimizdir. Dinin sahibi âlimler değil ki, sadece onların sözlerine itimat edilsin. Eğer tabi olduğunuz insanlar böyle bol kepçeden fetvalar ve içtihatlar yapıyorsa onlardan çekinin ve korkun.

Sudanlı bir Profesör Türkiye de başörtüsü yasağı olduğunu bildiği için. Ülkemizde ziyaret ettiği bir ehlisünnet âlimi olan aynı zamanda bir cemaatin lideri olan zata demiş ki: kızlarınız gelsin sudanda örtülü olarak okusunlar hatta çarşaflı bile okuyabilirler... O gerçek ehlisünnet âlim demiş. Teklifiniz için Allah razı olsun. Ama bu namus meselesidir. Ben kimsenin ailesinin bedduasını alamam. Bu âlim böyle derken başka âlimler ise okusunlar da isterse başlarını açsınlar, isterse aşka ve zinaya düşüp okusunlar diyebiliyor. Şimdi bu durumda Kim âlim kim zalim; onu vicdanı sukut etmemiş, imanı zevale uğramamış olanlar karar versin.


Konular