BAŞÖRTÜSÜ YASAKÇILARINI EMPATİ YAPMAYA DAVET EDİYORUZ!!!

İnsanları ve toplumları hayata ve yaşama bağlayan en önemli etken o insanların inanç ve değerleridir. En bedevi toplumlardan tutun ta en medeni insanlara kadar bütün toplumların kendi yapısına göre bir inancı ve savunduğu değerleri vardır.Kimisi için inancı onun menfaatidir.Kimisi için inanç onun hedefleridir.Kimisi için inancı dürüst ve namuslu olmaktır.Kimisi için inanç inanmamaktır.Kimisi için inanç ailesidir.Kimisi için ise inanç semavi bir ilaha tapmak ve onun gönderdikleriyle amel etmektir.Kimisi için inanç ise sınırsız ve kuralsız yaşamaktır.İnancı olan sadece insanlar değildir. İnsan cinsinden olmayan cinlerin ve insana musallat edilen şeytanların dahi bir inancı vardır. Şeytanın inancı ise insanları saptırmaktır. Demek görünür veya görünmeyen herkesin bir inancı ve tapındığı değerleri vardır..Bu inançların tezahürü ise kitaplarla, eylemlerle, sistemlerle ,fikirlerle, kanunlarla ,ideolojilerle hayat bulur.Tatbik ve hayat sahnesine indiği zaman bu inanç ve değerler toplumun her kesimi tarafından kabul görmeyebilir.Bu inanç ve değer sahipleri inandığı görüş ve fikirleri farklı şekillerde tatbik sahasına koymak için farklı yöntemlere başvurabilirler.Kimisi inancını topluma benimsetmek için kaba kuvveti,zorbalığı kullanırken kimisi ise ikna ve mantığı kullanır.Topluma kabul ettirilmeye çalışılan bu fikir ve inançlarının kabul görmeme etki ve tepkisi çoğu zaman menfi cereyanlara ,zulümlere ve anarşiye dönebiliyor.. Öyle zalim insanlar gelip geçmiştir ki tarih sahnesinden kökü yüzyıllara dayanan ve her asırda milyonlarca taraftarı olan inanç sistemlerini ve inanç sahiplerinin inançlarını değerlerini hiçe sayarak inancından dolayı cezalandırmak, kendisi gibi inanmayan ve düşünmeyen insanlara karşı yaptırım uygulamak ve o insanları toplumdan tecrit etmek ve o insanları inanç ve değerleri için aşağılamak veya ayıplamak yolunu seçmişlerdir. Bu zalim ve zorbalar tarih sahnesinden gelip geçerken geride kanlı ve zalim izlerini bırakmışlar yönetimleri ve zulümleriyle kara tarihe adlarını yazdırmışlardır.

Maalesef geçmişte olduğu gibi zamanımızda da insanların yaşama ve inanma haklarını gasp etmeye çalışan ve kendi inanç ve değer ve fikirlerine o insanları boyun eğdirmeye çalışan sistemler, liderler ve fikir sahipleri mevcut. Eski zalimlerin uygulamaları aksine zamanımızdaki sistem ve rejim sahipleri fikir ve inançlarını topluma kabul ettirip onları bu fikirlere ve değerlere inandırmak için kaba kuvvet ve zorbalık yerine kanun ve kanundaki kavramları kullanarak baskı ve zulüm metodunu tercih etmektedirler. Kavramların arkasına gizledikleri inanç ve değerleriyle çelişen ve onlara tabi olmayanlara karşı sinsi mücadele etme yolunu tercih etmektedirler. Bir yandan hak ve özgürlüklerin savunucuları görünürken öteki taraftan kanunlar perdesi altında insanların inanç ve değerlerine hedef alıp o değerleri yok etmeye çalışmaktadırlar. Kanunlarla o inanç sahiplerinin hareket alanlarını kısıtlamaya inançlarını bilim, sanat ve vb gibi şeylerle ifsat etmeye çalışmaktadırlar. Kendileri gibi düşünmeyen ve inanmayan grup ve kesimlerin inançlarını ve değerlerini gizlice ve sinsice ifsat etmek için her türlü yolu ve yöntemi mübah görmekte. Ellerinde bulundurdukları basın, yayın ve iletişim araçları vasıtasıyla inanç ve değerleri aşağılanmaktadır.

Bu zihniyetli insanların aksine vicdan medeniyeti ve insaf hoşgörüsü gereği olarak farklı inanç ve değerleri olduğu gibi kabul etmek gerekir. Hele bu inanç sistemleri sosyal ve içtimai hayata ahlak,fazilet.adalet,sükunet ,eşitlik ve özgürlük katıyorsa o değerler karşı savaşmayı bırak o sistemin yanında olmak vicdan ve akıl sahiplerinin vazifesidir. Yüzyıllardır hayata ve toplumlara hakikat,adalet,hikmet özgürlük ve sükunet getiren ve dünyada 2 milyara yakın taraftarı olan İslamiyet bu inanç sistemlerinden birisidir.Sosyal ve içtimai hayatın en esaslı düsturları olan hürmet –merhamet,yardımlaşma –dayanışma ,sevgi,saygıyı tesis eden asayiş ve ahlaki değerleri muhafaza eden bir inanç sisteminin düsturları ve yaşam tarzları bugün tatbik sahasına baskıcı ve gerici kurumlar ve kesimler yüzünden inmemektedir.Güzel ahlaktan ibaret olan bir dinin yaşam tarzı onları rahatsız etmektedir.İnandığı gibi yaşamak isteyen insanların önüne bir çok kanuni engeller çıkararak yaşam alanlarını kısıtlamaya çalışmaktadırlar.

Mesela Batı çağdaş ülkelerde laiklik din ve vicdan hürriyeti yada din ile devletin ayrılması olarak tarif edilip uygulanırken ülkemizde laiklik dini inançları baskı altında tutan ve dini değerleri tehlike gören bir kavram olarak kullanılmaktadır. Bir genelev veya meyhane laikliğe aykırı görülmezken bir medrese veya tekke laikliğe aykırı görülebiliyor. Laik bir kurum olan Diyanet İşleri Başkanlığı, başörtüsünün, Allahın kesin emri olduğunu söylemesine rağmen laikliği kendine inanç sistemi olarak kabul eden kesimler tarafından laikliğe aykırı görülebiliyor. Milyonlarca bayanın inancı gereği başını kapatması bu kesimlerin nazarında hiçbir değer ifade etmeyebiliyor. Kendi inanç, değer ve menfaatleri için tehlike görülerek yaşam ve hareket alanları kamusal alan tabirleriyle kısıtlayıp onları o alanlardan mahrum ediyorlar.Demokrasi havariliği özgürlük çığırtkanlığı yapan bu kesimler kamusal alan uygulaması ile özgürlük ve demokrasi söylemlerinde yalancı durumuna düşüyorlar.Kendisi gibi inanmayan ve düşünmeyen bu başörtülü kesimlerin inancını hiçe sayanların yaptıkları haksızlık ve zulmün büyüklüğünü görmeleri için kendi çocuklarını yada karı kızlarını o insanların yerine koymaları gerekmez mi.Yani Başkası gibi düşünmek olan empati yapmaları gerekir.Empati yapıldığı zaman yaptıkları zulmün ve haksızlığın büyüklüğünü anlayabilirler.İnsan zulüm görenin yerine kendisini haksızlığa uğrayanın yerine kendisini yada kendi aile fertlerinden birisini koymadığı sürece zulmün büyüklüğünü anlayamaz.Empati yapan ve inanan kesimler inanmayanların inançsızlıklarını tehlike görmezken inançsızların inanan kesimlerin inançlarını kendileri için tehlikeli görmesi ne kadar büyük bir zulüm ve evhamdır.Bugün empati yapmayan kurumlar ,kişiler ve fikirler yüzünden nice bayanlar mağdur olmuşlar ve olmaya devam ediyorlar.Allahın emri gereği örtüye bürünen kadınların örtüsünü siyasi ve ideolojik bir simge iddiası ile yasaklıyorlar.Kendileri için özgürlük,hak, adalet ve eşitlik vazgeçilmez değerler olarak görülürken başkaları için hak.özgürlük ve eşitlik tahammül edilemez olarak görülüyor.

Başörtülü memurları başörtülü olarak içeri sokmamak için devlet kapısında duran müdür, üniversite kapısında bekleyen rektör ve memur eşlerini kapıdan içeri sokmamak için kışla önünde dikilen asker empati yapmadığı sürece o kapıda mağdur edilen başörtülü bayanların hayallerinin, umutlarının, hayatının ve geleceğini mahvedip çalındığını anlayamayacaklar.

Mantığı ve anlamı olmayan bir yasağı uygulayanlar başörtüsü yüzünden kapıda bekleyen ve mağdur edilen acaba kendi kızı, karısı veya akrabası olsaydı aynı kararlılıkla yasağı uygulayabilirler miydi..Yada o yasakçı rektör, müdür yada askere denilseydi ki; “kızın ,karın yada kız kardeşin başını örtmediği taktirde kışlada,üniversitede ve memuriyette yeri yoktur.
Acaba böyle bir tercih karşısında o yasakçılar inançlarının zıddına olan bir hareket tarzını kabul edip itaat mi edeceklerdi? Yoksa inancını savunup başını örtmeyi red mi edecektiler. Vicdan ve insaf sahibi olan herkes bilir ki; inancının zıddına hareket etse inancıyla çelişecek. İnancının gereğini yapsa o yasak yüzünden mağdur olacaktır.

İşte bugün empati yapmayanların yaptıkları zulüm bundan ibarettir. İnancı gereği örtünen yada hareket edenlerin inançlarını hiçe sayarak inançlarının zıddına hareket etmeye zorlayarak inancıyla çeliştirmeye; inancının gereğini yaptığı takdirde ise elinden geleceğini, hayallerini ve özgürlüklerini alarak mağdur etmektedirler.. Bu empati yoksunlarına ve İnanç ve menfaat edindiği şeyleri muhafaza etmek uğruna insanlığın ve ahlakın dinamiklerini mahvetme zihniyetli bütün odaklara karşı yekvücut olmak bütün akıl ve vicdan sahibi insanların vazifesidir. Adına kanun, kamusal , devlet ne denilirse denilsin milyonlarca insanın inancına ve yaşayışına müdahale eden ve onları tehlikeli gören zihniyete karşı insanlık ittifak etmeli ve zulüm ortadan kaldırmalıdır.Her asırda milyonlarca tabisi olan ve insanlığa güzel ahlak,fazilet erdem hakikat ve adalet getiren ilahi bir dinin emirleri ve hükümleri o toplum için asla tehlikeli olamaz.iktisadi ve içtimai hayata getirdiği sükunet ve huzur ; siyasi ve idari hayata getirdiği adalet ve hakikat ortada olan bir din ve emirleri tehlikeli olamaz.Allahın emri olan örtü ne ekonomiyi batırır,ne yolsuzlukları artırır,ne hırsızlıkları çoğaltır ,ne enflasyonu artırır,ne anarşiyi azdırır nede cinayetleri kabartır.Sosyal ve içtimai hayata zararı olmayan sadece siyasi ve ideolojik kesimlerin tahammülü olmayan bir örtü onların zalim ve insafsız keyifleri için yasak edilemez.


Konular