İnsanın dengesini bozan benlik duygusu!

İnsanın dengesini bozan benlik duygusu!

Ayet-i kerime şu ikazı yapmaktadır:- Yaptığın iyilikleri Allah'tan, kötülükleri ise nefsinden bil!.. (Nisa-79)
İşte bu ikaz insanı dengede tutar, benlik ve enaniyet duygusuna düşmekten kurtarır. Nasıl mı kurtarır? Çünkü Allah'ın kendinde tecelli ettirdiği iyilikleri nefsine almıyor ki, kibre yönelsin, gurura sapsın, benlik tuzağına düşsün... Ayrıca yaptığı yanlışları, hataları da nefsinden biliyor, kendi kusuru ve hatası olarak görüyor. Bu sebeple hep tövbe, istiğfar halinde oluyor, şımarma ve haddini aşmaya nefsinde gerekçe bulamıyor. İşte bu sağlam anlayış insanı dengede tutuyor. Dengesini böyle kurmayıp da iyilikleri hep kendinden bilen insan ise bir de bakıyorsunuz ki, kibir, gurur örneği haline geliyor, itici ve iddiacı bir tip ortaya çıkıyor.

Böyle itici ve iddiacı bir tip haline gelmemek için irşat eserlerinde bizlere misaller veriliyor, ibret alacağımız örnekler sunuluyor. İki tanesini arz etmek istiyorum bugün ibretlerinize. Bakalım yaşanmış olaylar ne mesaj veriyor bizlere...

Yaptığı iyilikleri hep kendi nefsinden bilen bir adam, kendisini çevredekilerin en büyüğü olarak görmeye başlar. Bu gibi üstünlük duyguları içinde iken de mescide girer. Efendimiz (sas) adamın içindeki benlik duygusunu keşfetmekte geç kalmaz da sorar:

- Buraya gelirken içinden ne gibi duygular geçirdin, anlatır mısın?

- Bu cemaatin içinde benden değerli biri yoktur, diye düşündüm.

- Senin farkın nedir ki, kendini bu cemaatin en değerlisi olarak gördün? Adam, kendine göre yaptığı iyilikleri hayal eder. Bunları kendi yaptığı için büyük olduğu yorumunu yapar. Ama bu yorum kabul görmez. Çünkü insanın iyiliklerini kendine mal etmeye hakkı yoktur. İyiliği yapma imkanını da, şevkini de veren Allah'tır. Bunu nefsine mal etmesi ise bir duygu sapmasıdır. İşte bu duygu sapmasından Allah'a sığınan Efendimiz, orada ellerini açar:

- İhfazna ya Rab! der... Bizi böylesi benlik duygusundan koru!.. Derler ki: - Sen de mi Allah'a sığınıyorsun böyle duygulardan? Efendimiz, şöyle açıklar durumu:

- İnsanın kalbi, Allah'ın kudret parmakları asındadır. Çevirmesi bir an meselesidir. İnsan niyetini değiştirirse Allah da onun kalbini değiştiriverir, bir de bakarsınız ki, 'ben.. ben..' diyerek kendini herkesten üstün görmeye başlayan bir kibir örneği çıkmıştır ortaya! Evet, iyilikleri hep Allah'tan, kusur ve yanlışları nefsinden bilecek insan ki, kibir örneği haline gelmesin, ben bu cemaatin en üstünüyüm.. gibi iddialara yönelmesin. Mütevazı bir insan mütekebbirin teki durumuna düşmesin... Gazali Hazretleri çok kimselerin ayağının kaydığı bu benlik duygusuna kapılanlardan bir ibretli örnek daha verir bizlere. Kimsesiz bir adam sıcak çölde yürüyordu. Önünde ise başında bir bulutun gölge yaptığı bir başka zat gidiyordu. Yaklaşıp boynunu bükerek:

- Ben dedi, kimsesizin biriyim. Ne olur yanında yürüsem de başında giden bulutun gölgesinden ben de istifade etsem?

Adam olur diyerek birlikte yürüdüler. Ama yavaş yavaş benlik duyguları kıpırdamaya, ben gölgesinde adam barındıran büyük biriyim.. demeye başladı. Bu sırada yol kenarındaki bir çeşmenin başına sapıp su içerek dinlendikten sonra tekrar yoluna devam etti. Ancak artık başında bulut yoktu. Geriye dönüp baktı ki, 'ben.. ben..' demeye başladığı andan itibaren kendini terk eden bulut, çeşme başında kalan iddiasız adamın başında gölge yapmakta, kendisiyle birlikte gelmemektedir...

Anlaşılan odur ki, Rabb'imiz benlik duygusuna sapan insanları sevmiyor, onlara ihsan ettiği nimetleri geriye alıyor, nefsine mal etmeyen mütevazı kimselere veriyor... Bu sebeple de ayetinde peşinen ikazını yapıyor: - Sende tecelli eden iyilikleri Allah'tan, kötülükleri de nefsinden bil!.." Bil de haddini aşma, benlik iddiasına taşma, kibirli kimse durumuna düşme!..


24/05/2005
Zaman Gazetesi, Ahmet Şahin


Konular