2.Semâ'nın Mübahlığı Hakkında Ulemanın İhtilafı

Semâ'nın Helâl Olup Olmadığı Hakkında Âlimlerin ve Mutasavvıfların Görüşleri

Semâ bir başlangıçtır. Semâ'nın meyvesi olarak kalpte bir hâl meydana gelir. Buna vecd adı verilir, vecd de azaların harekete geçmesini sağlar. O hareketler intizamlı bir şekilde olmazsa böyle bir harekete ızdırab adı verilir veya intizamlı bir şekilde olursa ona da tasfik (el çırpma) ve raks adı verilir. Bu bakımdan biz önce semâ'nın hükmüyle işe başlayalım.

I. Derece
Biz bu husustaki mezheplerin ve meşreplerin hakikatini izah edici sözleri nakledecek, sonra bunun mübah olduğuna dair delil leri zikredecek, sonra da haram olduğunu iddia edenlerin delille rine cevap vereceğiz.
Mezheplerin Görüşleri

Kadı Ebu Tayyib Taberî, İmam Şafiî, İmam Mâlik, Ebu Hanife, Süfyan es-Sevrî ve bir topluluktan birtakım tabirler hikâye ederek bu tabirlerle bu zatların semanın haram olduğu görüşünde olduk larını istidlal etmiştir.

İmam Şafiî Âdâb'ul-Kaza adlı eserinde şöyle der: 'Teganni bâtıla benzer ve mekruh bir lehviyattır. Fazlasıyla teganni yapan bir kimse sefih (akılsız) sayılır. Şahitliği reddedilir'.

Kadı Ebu Tayyib şöyle demiştir: 'Kişinin mahremi olmayan bir kadından nağme dinlemesi, hiçbir durumda -ister kadın açıkta, ister perdenin arkasında bulunsun, ister hür olsun, isterse cariye-Şâfiî ulemasına göre caiz değildir'.

Kadı Ebu Tayyib, İmam Şâfiî'nin 'Cariyenin sahibi onu dinle mek için halkı bir araya topladığı zaman sefih sayılır ve şahitliği reddedilir! dediğini nakletmiştir.

Yine rivayet olunduğuna göre İmam Şafiî, Kaval'a üflemeyi mekruh görerek demiştir ki: 'Bunu zındıklar, halkı Kur'an oku maktan alıkoymak için icat etmişlerdir'.

İmam Şâfiî (r.a) dedi ki: 'Haberden anlaşılıyor ki, dama (nerd)2 oynamanın keraheti, lehv aletlerinin herhangi birisiyle oynamanın kerahetinden daha fazladır. Ben satranç ile de oyna mayı sevmem. (Satranç ile şartsız oynamak Şâfiî mezhebine göre mübahtır). Halkın oynadığı her oyunu kerih görürüm. Çünkü oyun, dindarların ve mürüvvet sahiplerinin sanatı değildir'.

İmam Malik ise teganniyi yasaklayarak şöyle demiştir: 'Kişi bir cariyeyi satın aldığı zaman o cariyenin muganniye (şarkıcı) olduğunu görürse, eski sahibine iade edebilir!' Bu görüş aynı zamanda İbrahim b. Sa'd hariç bütün Medinelilerin görüşüdür.

Ebu Hanife de teganniyi kerih görür, teganni dinlemeyi günah sayardı. Süfyan es-Sevri, Hammad, İbrahim Nehâî, Şa'bî ve diğer Kûfe âlimleri de İmam-ı Âzam'ın görüşündedirler. İşte buraya kadar söylediklerimizin hepsini Kadı Ebu Talib Taberî nakletmek tedir.

Ebu Talib el-Mekki ise, bir cemaat âlimden teganni dinlemenin mübah olduğunu naklederek şöyle demiştir: Ashab-ı kiramdan Abdullah b. Cafer, Abdullah b. Zübeyr, Muğire b. Şu'be, Muaviye ve başkaları da şarkı dinlemişlerdir'. Ebu Talib el-Mekki devamla 'Sahâbe ve tabiînden selef-i salihînin çoğu bunu yapmıştır' dedik ten sonra şunları da ilave etti: 'Hâlâ da bizim Mekke'de Hicaz aha lisi senenin en faziletli günlerinde şarkı dinlemektedirler. Mesela Allah Teâlâ'nın kullarını zikrini yapmaya davet ettiği teşrik gün leri gibi belli günlerde semâyı dinlerler. Mekkeliler gibi Medine halkı da zamanımıza kadar şarkı dinlemeye devam etmektedirler. Biz Kadı Ebu Merva'a yetiştik. Onun birkaç cariyesi vardı. Halka şarkı okurlardı. Onları sûfîlere şarkı söylemek için tahsis etmiştir'.3

Ebu Tâlib der ki: 'Ata b. Ebi Rebah'ın iki cariyesi vardı. Onlar söylerler, Ata'nın arkadaşları da onları dinlerdi'.

Sâlim'in oğlu Ebul-Hasan'a şöyle denildi: 'Sen nasıl semâ'yı münker görürsün? Oysa Cüneyd-i Bağdadî, Sırrî es-Sakatî ve Zunnûn-i Mısrî dinlerlerdi'. O zat cevap olarak dedi ki: 'Ben nasıl semâ'yı inkâr ederim? Zira benden daha hayırlı kimseler onu hem dinlemiş ve hem de caiz görmüşlerdir. Cafer-i Tayyar'ın oğlu Abdullah dinlerdi. Ben ancak semâ içinde yapılan oyun ve lehvi inkâr ediyorum!'

Yahya b. Muaz şöyle demiştir: 'Biz üç şeyi kaybettik. Artık on ları görmüyoruz ve onların hergün eksildiğini görüyoruz: Haramdan korunmakla beraber güzel yüzlülük, diyanetle beraber güzel söz, vefakarlıkla beraber güzel arkadaşlık'.

Ben bazı kitaplarda bu sözün Haris el-Muhasibî'den hikaye edildiğini gördüm. Bu sözde Haris el-Muhasibî'nin zühd ve tak vasına ve dindeki çalışma ve gayretine rağmen semâi caiz gördüğüne delil vardır.
Ebu'Talib el-Mekki der ki: İbn Mücahid, semâ' sız hiçbir davete icabet etmezdi'.4

Birçok kimseden hikâye ediliyor ki, bu zat şöyle demiştir: -Biz bir davette bir araya geldik. Bizimle beraber Meni'nin torunu Ebu Kasım, Ebubekir b. Ebî Dâvud ve İbn Mücahid, emsalleriyle beraber bulunuyorlardı. Semâ hazırlandı. Bunun üzerine İbn Mücahid, Meni'nin torununu, Ebubekir b. Ebî Dâvud'u dinlesin diye kışkırttı. Ebubekir b. Ebî Dâvud dedi ki: Babam, Ahmed b. Hanbel'den onun semâ'ı kerih gördüğünü rivayet etti. Babam da bundan dolayı şarkı dinlemeyi kerih gö rürdü. Bu bakımdan ben de babamın mezhep ve meşrebi üzerinde yim ve kerih görürüm! Bunun üzerine Meni'nin torunu Eb Kasım dedi ki:
- Benim dedem Meni ise, İmam Ahmed'in oğlu Salih'den rivayet etti ki, Salih'in babası (İmam Ahmed) İbn Habbaze'nin5 şarkısını dinlerdi.
Bunun üzerine İbn Mücahid şöyle dedi: 'Sen babanı bir tarafa bırak'. Meni'nin torununa da 'Sen de dedeni bir tarafa bırak' dedi. Şimdi sorarım: 'Ey Meni'nin torunu Ebubekir? Şiir okuyan hakkındaki fikrin nedir? Haram mı?'
- Hayır!
- Güzel sesli ise, şiir okuması kendisi için haram mı?
- Hayır!
- Acaba okuyup uzatırsa, uzaması gerekeni kısaltır, kısalması gerekeni uzatırsa haram olur mu?
- Ben bir şeytanla başa çıkamıyorum. Nerede ikisiyle başa çıkayım?

Ebu Talib el-Mekki der ki: Ebul-Hasan Askalanî, Allah'ın veli kullarmdandı. Şarkı dinler ve dinlediği anda da cezbeye kapılırdı. Bu zat hakkında bir kitap yazdı. Teganniye hücum edenlere bu kitabında hücum etmektedir. Böylece evliyadan bazıları teganniyi inkâr edenler aleyhinde kitaplar telif etmişlerdir.

Bir şeyh şöyle dedi: Ben (Ebu Abbas), Hızır'ı gördüm. Kendisine 'Arkadaşlarımızın hakkında ihtilaf ettikleri şarkı dinlemek hakkındaki fikriniz nedir?' diye sordum. O da cevap olarak dedi ki: 'Teganni, kaygan ve dalgasız bir taştır ki, onun üzerindE ancak âlimlerin ayakları yer tutar!'

Mümşâd Dineverî şöyle der:6 'Ben Hz. Peygamberi (s.a) rü yamda gördüm ve 'Ey Allah'ın Rasulü! Şu semâ'da senin hoş görmediğin birşey var mı?' dedim. O da şöyle buyurdu: 'Hiçbir şeyini inkâr etmiyorum. Fakat onlara söyle; onu Kur'An ile açsınlar ve Kur'an ile kapatsınlar'.

Tahir b. Bilâl el-Hemedanî el-Verrak şöyle anlatır:
Ben, deniz kenarındaki Cidde camiinde itikafta bulunuyor dum. Birgün mescidin bir kenarında şiir söyleyip dinleyen bir topluluk gördüm. Kalben onların yaptıklarından hoşlanmadım ve kendi kendime dedim ki: 'Allah'ın mabed-lerinden birinde nasıl bunlar şiir okurlar' O gece Hz. Peygamberi rüyamda gördüm. Onların toplandığı cami köşesinde oturuyordu. Yanında Hz. Ebubekir Sıddîk vardı. Baktım ki, Ebubekir birşeyler söylüyor. Hz. Peygamber da onu dinliyor. Adeta Ebubekir'in sözüyle vecde gelen bir kimse gibi elini göğsüne koyuyor. Bu manzaradan sonra kendi kendime dedim ki: 'Şiir dinleyen bu kimseleri bir daha hor görmek benim için uygun değildir. İşte Hz. Peygamber dinliyor. Ebubekir de söylüyor'. Bu esnada Hz. Peygamber (s.a) bana dönerek şöyle dedi: 'Bu haktan bir parçadır'.

Cüneyd-i Bağdadî şöyle demiştir: 'Şu topluluğun üzerine üç yerde Allah'ın rahmeti iner: a) Yemek zamanında. Çünkü onlar ancak muhtaç oldukları zaman yerler, b) İlim müzakeresi ha linde. Çünkü onlar ancak sıddîkların makamları hakkında müza kere edip konuşurlar, c) Semâ anında. Çünkü onlar ancak vecd ile dinlerler ve ancak hakikate varırlar'.

İbn Cüreyc semâ'ı ruhsatlı görüyordu. Kendisine 'Acaba ruh satlı gördüğün bu semâ kıyamet gününde senin sevaplarının içinde mi, yoksa günahlarının içinde mi olacaktır?' denilince, şöyle dedi: "Ne sevaplarımın ne de günahlarımın içindedir. Çünkü lağva benzer. Lağv hakkında ise Allah Teâlâ şöyle demektedir: 'Allah sizi yeminlerinizdeki lağvdan ve yanılmadan dolayı so rumlu tutmaz(Bakara/225)"

İşte buraya kadar teganni dinlemek hususunda nakledilen görüşleri zikrettik. Taklidde hakikati arayan kimse, ne kadar delil bulmaya çalışırsa, mutlaka onun gözüne bu sözlerin çarptığı görü lecektir. Böylece o hayretler içerisinde kalacak veya kendi isteğiyle birtakım sözlere meyledecektir. Bütün bunlar kusur ve acizliktir. Belki kişinin hakkı özel yolundan araması uygundur. Bu da ancak haram ve helâlin kaynaklarında araştırma yapmak sûretiyle mümkün olur. Nitekim ilerideki bahislerde bunu zikredeceğiz.





2) Nerdeşir, nerd dedikleri bir oyundur. Bu oyunu Sâsâni padişahlarından Şapur b. Erdeşir icad etmiştir. (Ahterî)
3) İsmi Muhammed b. Osman'dır. Aslen Medineli olan bu zat Mekke'de
otururdu. H. 241 senesinde vefat etmiştir.
4) İbn Mücahid veya kelâmcılarm şeyhi Ebu Abdullah b. Mücahid olabilir. Bu
zat H. 324 senesinde vefat etmiştir.
5) Adı Muhammed b. Abdullah b. Yahya b, Zekeriyya'dır. Künyesi Ebubekir el-Bağdadî'dir. Kendisi şairdi. Ahmed b. Hanbel'in oğlu Salih der ki: 'Ben semâyı severdim, babam ise kerih görürdü. İbn Habbaze bir gece benim yanımda babam uykuya dalmcaya kadar durdu. Ondan sonra şarkıya başladı. Babamın evin üst katındaki hareketini hissettim. Üst kata çıkınca İbn habbaze'nin şarkısını dinlediğini, sanki orada raksedercesine gezdiğini müşahede ettim7. (Bkz. İthaf'us-Saadet'ilMuttakîn)
6) İsmi Muhammed b. Hüseyin, künyesi Ebu Ali olan bu zat Cüneyd-i Bağdadî'nin talebesidir. Kuşeyrî'ye göre H. 399 senesinde vefat etmiştir.