35.Kıyamet Günü, Dehşeti ve İsimleri

Ey miskin! Şânı büyük o gün için hazırlan! O gün ki zamanı uzun, sultanı kahir, vakti yakındır. O günün dehşetinden gök delinmiş, yıldızlar dökülmüş, pırıl pırıl parlayan güneş sönmüş, dağlar yerinden yürütülmüş, on aylık gebe develer terkedilmiş ve vahşi hayvanlar hasrolunmuştur!

Yine o gün denizler fıkır fıkır kaynar, ruhlar bedenlerle birleşir, cehennem alevlendirilir, cennet yaklaştırılır. Dağlar kumlar gibi dümdüz olur, yer dehşetli bir sarsıntı ile yarılır ve içindeki ağırlıklar dışarı çıkar.

Yine o gün insanların grup grup, amellerinin karşılığını görmek üzere çıktığını görürsün. O gün yer ve dağlar yayılır. İşte o günde kıyamet kopar, gök yarılır. Gök o günde zayıftır. Melekler göklerin etrafında dururlar. Rabbi'nin arşını o gün sekiz melek taşır, O günde siz rabbinize arzolunursunuz. O gün hiçbir şeyiniz gizli kalmaz. O gün dağlar yerinden yürütülür. Yeryüzü dümdüz olur, yeryüzü dağların altından çıktığından dümdüz görürsün. O gün ki kürre-i arz şiddetle sarsılır. Dağlar hurdahaş olup fezaya serpilmiş zerreler haline gelir. O gün ki insanlar fezaya yayılmış çekirgeler, dağlar da atılmış pamuk gibi olur. O gün emzikli kadın emzirdiğinden gafil kalır. Her gebe dehşetten yükünü düşürür. İnsanlar sarhoş olmadıkları halde onları sarhoş görürsün. Rabbinin azabı şiddetlidir. O gün yer, başka bir yerle değiştirilir. Gökler, başka göklerle değiştirilir. Hepsi vâhid, kahhar olan Allah'a hesap vermek için görünürler. O gün dağlar zerreler haline ve dümdüz bir saha haline gelir, orada ne bir ağaç, ne de bir tümsek görürsün.

O gün dağları, bulutların yürüdüğü gibi yürür gördüğün halde onları sâbit sanırsın. O günde gök yarılır. Kırmızı deri gibi sarı bir gül rengini alır. İşte o günde ne bir insan, ne de bir cinin günahı sorulmaz. O gün âsi bir kimse konuşmaktan menolunur. O günde cürümden sorulmaz. Kişi hemen perçeminden tutulur. O gün her nefis, yapmış olduğu hayrı önünde hazır görür. Yapmış olduğu şer ile arasında uzun bir mesafe olsa da onu da hazır bulur.

O gün her nefis ne hazırladığını bilir. Daha önce gönderdiğini veya geciktirdiğini görür. O günde diller konuşmaz, azalar konuşur.

O günün bahsi peygamberlerin efendisini ihtiyarlatmış tır. Hz. Ebubekir (r.a) Hz. Peygambere 'Ey Allah'ın Rasûlü! Seni ihtiyarlamış görüyorum!' deyince,

Hz. Peygamber cevap olarak şöyle demiştir:
Hûd suresi ile arkadaşları beni ihtiyarlattı.199
Hûd sûresinin arkadaşları Vakıa, Mürselât, Nebe ve Tekvir sûreleridir.
Ey kurrâ! Senin okumandan nasibin ancak Kur'an'ı çiğnemen, onunla dilini kıpırdatmandır. Eğer okuduğunun hakkında düşünen bir kimse olsaydın, muhakkak ki peygamberlerin efendisi'nin saçını beyazlatan bir hükümden senin ödünün patlaması gerekirdi. Sen dilinin kıpırdanmasıyla kanaat ettikçe, Kur'an'ın meyvesinden mahrum kalırsın. Kıyamet bahsi de Kur'an'da zikredilen bahislerden biridir. Allah Teâlâ, kıyametin bazı dehşetlerini, isimlerini ve manalarını, insanların bilmeleri için anlatmıştır. İsimlerinin ve isimlerin çokluğundan maksat, onları tekrar etmek değil, akıl sahiplerini uyarmaktır. Öyleyse kıyametin isimlerinin her birinin altında bir sır, sıfatlarının her birinin altında bir mânâ vardır. Bu bakımdan o isim ve sıfatları öğrenmeye gayret et!

Biz şimdilik kıyametin sadece isimlerini zikredeceğiz:
Yevm'ul-kıyâme (kıyamet günü), yevm'ul-hasre (hasret günü), yevm'un-nedâme (pişmanlık günü), yevm'ul-muhasebe (muhasebe günü), yevm'ul-musâele (sual günü), yevm'ul-müsa-baka (müsabaka günü), yevm'ul-münakaşa (münakaşa günü), yevm'ul-münafese (mücahede-i nefis günü), yevm'uz-zelzele (zelzele günü), yevm'ud-demdeme (azabın devam ettiği gün), yevm'us-sâika (ölüm günü), yevm'ul-vâkıa (kıyamet ve şiddet günü), yevm'ul-kâria (felâket ve şiddet günü), yevm'ür-racife (sarsıntı günü), yevm'ür-radife (sûra ikinci üfürüş günü), yevm'ul-gaşiye (insanı örten felâketler günü), yevm'ud-dahiye (inen felâket günü), yevm'ul-âzife (yaklaşan saatin günü), yevm'ul-hakka (emirlerin hakikatları bildirilen gün), yevm'ut-tâmme (örten ve yücelen gün), yevm'us-sahha (bağrışma günü), yevm'ut-telâki (mülâkat günü), yevm'ul-firak (ayrılık günü), yevm'ul-me-sak (sevk günü), yevm'ul-kısas (kısas günü) yevm'ut-tenad (çağırma günü), yevm'ul-hisab (hesap günü), yevm'ulmeâ (dönüş günü), yevm'ul-azap (azap günü), yevm'ul-firar (kaçış günü), yevm'ül-karar (yerleşme günü), yevm'ul-lika (mülâkat günü), yevm'ul-beka (beka günü), yevm'ul-kaza (hüküm günü), yevm'ul-ceza (mücazat günü), yevm'ul-bela (imtihan günü), yevm'ul-bükâ (ağlama günü), yevm'ul-haşr (haşr günü), yevm'ul-vaîd (vaîd ve tehdid günü), yevm'ul-arz (arz günü), yevm'ul-vezn (tartı günü), yevm'ul-hakk (sübut günü), yevm'ul-hükm (hüküm günü), yevm'ul-fasl (hükmü karara bağlama günü), yevm'ul-cem (derleme günü), yevm'ulbaas (dirilme günü), yevm'ul-feth (feth günü), yevm'ul-hızy (rezalet günü), yevm'ül-azîm (büyük gün), yevm'ül-akîm (kısır gün), yevm'ül-asir (zor gün), yevm'üd-din (ceza günü), yevm'ul-yakîn (yakîn gün), yevm'ün-nüşur (yayılma günü), yevm'ul-masîr (dönüş günü), yevm'ün-nefha (üfürme günü), yevm'us-sayha (bağırma günü), yevm'ur-recfe (şiddetli ıztırap günü), yevm'ür-rücce (sarsıntı günü), yevm'uz-zecre (azarlama günü), yevm'us-sekre (sarhoşluk günü), yevm'ul-feza (korku günü), yevm'ul-ceza (üzüntü günü), yevm'ul-münteha (sonuç günü), yevm'ul-me'va (dönüş günü), yevm'ul-mîkat (vakit günü), yevm'ul-mîad (va'd günü), yevm'ul-mirsad (bekleyiş günü), yevm'ul-ğalâk (kitleme günü), yevm'ul-arak (ter günü), yevm'ul-if-tikar (fakirlik günü), yevm'ul-inkidar (bozuntu günü), yevm'ul-intişar (saçılış günü), yevm'ul-inşikak (yarılma günü), yevm'ul-vukuf (duraklama günü), yevm'ul-huruc (çıkış günü), yevm'ul-hu-lûd (ebediyyet günü), yevm'ut-tegabün (aldanma günü), yevm'ul-abus (şiddet günü), yevm'ül-ma'lûm (belli gün), yevmül mev'ud (va'd edilen gün), yevm'ül-meşhûd (hazır olma günü), yevm'ün lâ raybe fîh (şüphesi olmayan gün), yevme tüble's-serâir (içlerin im-tihan günü), yevme lâ teczî nef sun an nefsin şey'en (bir nefsin diğerinin cezasını çekmediği gün), yevme teşhasu fîh'il-ebsar (gözlerin dona kaldığı gün), yevme lâ yuğnî mevlen an mevlin şey'a (hiçbir yardımcının diğerine fayda veremediği gün), yevme lâ temlikü nefsün linefsin şey'en (bir nefsin diğeri için hiçbir şey sağlamadığı gün), yevme yüd'avne ilâ nâri cehenneme da'en (şiddetle cehennem ateşine insanların itelendiği gün), yevme yüs-habûne finnâri alâ vücûhihim (ateşte yüz üstü çekildikleri gün), yevme tükallebü vücûhühüm finnâri (yüzleri ateşte çevrildiği gün), yevme lâ yeczî vâlidün an veledihi (babanın evladı yerinde ceza görmediği gün), yevme yefirrul-mer'u min ahîhi ve ümmihî ve ebîhi (şahsın kardeşinden, babasından ve annesinden kaçtığı gün), yevme lâ yentikûn ve lâ yü'zenü lehüm feya'tezirûn (konuşamadıkları ve özür için izin verilmediği gün), yevme lâ me-radde lehû minallah (onun için Allah'tan koruyucu olmadığı gün), yevme hüm bârizûn (onların kabirlerinden belirdiği gün), yevmehüm alennâri yüftenûn (ateşle imtihan edildiği gün), yevme lâ yenfe'u mâlün ve lâ benûn (mal ve evladın fayda vermediği gün), yevme lâ tenfuz zâlimine ma'ziretühürn ve lehümül-lâ'ııe ve le-hüm sû'üddâr (zâlimlere mazeretlerin fayda vermediği, onlara lanet ve kötü yurt günü), yevme tereddü fîh'il-meâzir ve tüble's-se-râir ve tuzher'üd-demâir ve tükşefül-estar (mazeretlerin redde-dildiği, kalplerin denendiği gizlilerin açığa çıktığı, perdelerin kalktığı gün), yevme tahse'u lil-ebsar ve teskün'ül-esvat ve
yekıllü fîh'il-iltifat ve tebrüz'ul-hefiyyat ve tezher'ul-hatîat (gözlerin korktuğu, seslerin kesildiği, sağa sola bakmanın azaldığı, gizlilerin belirdiği, hataların göründüğü gün), yevme yüsâk'ul-ibâd ve mahüm'ül-eşhad ve yeşib'üs-sağîr ve yeskur'ul-kebîr (kulların beraberlerinde şahidler olduğu halde sevkolunduğu, küçüğün ihtiyarladığı ve büyüğün sarhoş olduğu gün).

işte o günde teraziler kurulur, defterler açılır, cehennem görünür. Hamîm kaynar, ateş figanlar koparır, kâfirler ümitsiz olur, ateşler alevlendirilir, renkler bozulur, diller konuşamaz olur insanın azalan (hayır veya şerle) konuşur.

Ey insanoğlu! Kerîm olan rabbin hakkında seni aldatan nedir? Kapıları kapattın, perdeleri çektin. Mahluklardan gizlendin. Fısk ve fücur işledin. Âzalarının senin aleyhinde şahidlik ettikleri zaman ne yapacaksın? Azap, bütün azap biz gafiller cemaatine! Allah bize peygamberlerin efendisini gönderdi. O peygamberle açıklayıcı kitabını gönderdi. Ceza gününün sıfatlarından yukarıda saydığımız vasıflarla bize haber verdi. Sonra gafletimizi bize bildirerek şöyle buyurdu:

nsanların hesap vakti (kıyamet günü) yaklaştı. Onlar ise hâlâ gaflet içinde yüz çevirmektedirler. Rablerinden kendilerine gelen her yeni ikazı mutlaka eğlenerek dinlerler. Kalpleri eğlencededir. O zulmedenler, aralarında şu konuşmayı gizlediler: 'Bu da sizin gibi bir insan değil mi? Şimdi siz göz göre göre sihre mi kapılacaksınız?' (Enbiya/1-3)

Sonra rabbimiz bize kıyametin yaklaştığını haber vererek şöyle buyurmuştur:
(Kıyamet) saati yaklaştı. Ay yarıldı. (Kamer/l)

Onlar onu uzak görüyor(lar). Bize ise onu yakın görüyoruz. (Mearic/6~7)

Onun bilgisi Allah'ın yanındadır. Ne bilirsin belki saat yakın olur. (Ahzâb/ 3)

Bizim en güzel hâlimiz, Kur'ân okuyup mânâlarını düşünmemek oldu. Kıyamet gününün vasıflarının ve isimlerinin çokluğuna dikkat etmiyoruz. Onun dehşetlerinden kurtulmak için hazırlanmıyoruz! Bu gafletten Allah'a sığınıyoruz. Eğer Allah bize geniş rahmetiyle yardım etmezse hâlimiz perişan olur.






199) Tirmizî, (hasen-garib olarak)