MÜLKİYETİN DEVAMINDA ÖLÇÜ

Bir kimse satın alma, miras veya hibe yollarından biri ile bir mülke sahip olsa, o mal devamlı olarak kendisinin olur. Uzun bir zamanın geçmesi, sahibi tarafından imar edilmemesi, işlenip ekilmemesi o mal üzerindeki mülkiyete zarar veremez. Mürûr-ı zaman veya ihmalkârlık, sahibinin o mülkten faydalanmayı kendi iradesi ile terk veya gelecek zamana tehir sayılırsa da o mülkü mülkiyetinden çıkarmak şeklinde değerlendirilemez.

Satış veya bağış yolu ile o malı mülkiyetinden çıkardığı şahitler ve belgeler ile işhat ve isbat edilmedikçe mülkiyetin devamına hükmedilir. Mal sahibinin ölmesi ile mülkiyet hakkı mirasçılarının lehine mahfuz tutulur. Zira "Bir zaman sabit olan bir şeyin aksine delil olmadıkça bakası ile hükmolunur". Mürûri zaman, mülkiyeti tahrip ve tebdile sebep olamaz.

Mülkiyet hakkı, her türlü tecavüzden masundur. Sahibinin rızasına aykırı olarak bir mal başkaları tarafından tasarruf edilemez ve ihtiyacı olanlara paylaştırılamaz. Bir kimsenin malı çok olsa, başkalarının da böyle bir mala ihtiyacı bulunsa, karşılıklı rıza esasına dayalı satış veya hibe yollarından başka bir usûlle bu mal sahibinin elinden alınamaz. Tapuyu delecek ve mülkiyeti zedeliyecek bir tasarrufa asla müsade yoktur. Başkalarının ihtiyacı ve hatta ıztırârî, mal sahibinin hakkını iptâle sebep teşkil edemez.
İslâm dininin koyduğu bu sağlam kaaideler ve şaşmaz ölçüler, mülkiyetin ve dolayısıyla insanlar arasındaki huzurun korunmasına hizmet etmiş ve etmektedir de. Beşeriyyetin topyekün selâmeti, İslâm dinini tanıması, öğrenmesi ve ona uygun bir hayat tarzı takip etmesine bağlıdır.