Bir liselinin ürperten itirafları.....

“Neden aileye önem vermeliyiz?” sorusuna geçen ay (12 Kasım) Hürriyet gazetesinde ismi yayınlanmayan bir genç kızın, turizm ve eğlencenin başkenti olarak nitelenen Bodrum’da yaşadıklarını aktararak cevap verebiliriz.
Haberde Bodrumlu gençlerin, aileleriyle aralarındaki kopukluğa dikkat çektikleri ifade ediliyordu. Bakın 14 yaşındaki genç kız neler söylemiş:


“Sigara içiyorum, ablam da. Annemin çenesinden kurtulmak için eve gitmek istemiyoruz.

Yaşıtlarımızın yüzde 90’ına yakını sigara ve alkol kullanıyor, birçoğu hapla başlayarak uyuşturucuyu denedi bile. Sevgilisi olmayan yok gibi, lisede bakire olan kızlara aptal gözüyle bakıyorlar. Namus, ahlak ve özgürlük gibi değerleri öğreten yok.”

Birçok anne-babanın bilmediği, ama gençlerin elinden düşmeyen gençlik dergilerinde “sevgili bulmak, cinsel deneyimler” sıradan bir vaka.

Birçok ünlü sanatçının (!) maceralarını (hatta garip ilişkilerini) zevkli bir halde sunan televizyonlar, dergiler ve gazeteler, bunu gençlere güya yaşanılacak bir hayat gibi aktarıyorlar.

Liseler, sigara, alkol ve uyuşturucunun gölgesi altında. Kız-erkek ilişkilerinin sınırsız bir hüviyete bürünmesiyle birlikte karşımıza sık sık uygun olmayan video ve fotoğraf çekimlerinin yol açtığı adli vakalar çıkıyor.

Uygun olmayan sitelere düşen görüntüleri nasıl temizleyebilirsiniz ki artık? Sonrası bunalımlar, depresyonlar, adliyeler ve yıkılan hayatlar...

14 yaşındaki genç kızın anlattığı daha dehşet verici bilgiler de var. Haberde şöyle deniliyor:

“Para için işadamlarıyla yaşayan liseli kızların ve barlarda yaşlı kadınlarla para karşılığı birlikte olan 16-17 yaşlarında erkek arkadaşlarının olduğunu belirten genç kız,

‘Bir süre sonra bu arkadaşlarımız psikolojik tedavi görmek için İzmir’e, İstanbul’a, hatta İsviçre’ye ve Almanya’ya gidiyor. Tedavi olamayanlar intihar yolunu seçiyor. Olaylar örtbas ediliyor. Sorun ve suçlu sadece gençlikmiş gibi gösteriliyor. Biz suçlu değiliz, ne görüyorsak onu yapıyoruz.’ dedi.”

Gazetenin bu haberine yorum gönderen ve Bodrum’da yaşadığını söyleyen bir okurun görüşleri dikkat çekici. Aynı gazetenin internet sayfasında yer alan mektupta, bu durumun yeni olmadığı belirtiliyor.

Bu gençleri Avrupa ile Türk kültürü arasında sıkışmış biçareler olarak nitelemesi ise işin değişik bir boyutu.

Ortaokul-lise çağındaki çocuğunuzu her saat takip edemezsiniz. Hangi arkadaşlarıyla neyi konuştuğunu, nereye gittiğini, neyi okuduğunu ve dahası eve ders çalışsın diye aldığınız bilgisayardan hangi uygunsuz sitelere girip gezdiğini, chat yaptığını bilemezsiniz.

Gençleri baskı altında da yetiştiremezsiniz. Bir gencin sağlıklı, mutlu ve iyi bir birey olması için bebekliğinden başlayan “iyi bir aile ortamı” içinde olmasını sağlamalısınız.

O halde işe kendimizden, yani ‘anne-babalar’dan başlamak durumundayız. İyi bir çocuk yetiştirmek istiyorsanız, dönüp kendinize bakın ve şu soruları sorun:

“Ben iyi bir insan mıyım, ben doğru bir insan mıyım, ben inandığım dinî değerleri hakkıyla yaşayabiliyor muyum, çocuk eğitimi için yeterince bilgi sahibimiyim.


2 yorum

bu ne allahını seversen

bu ne allahını seversen yaa

14.10.2006 - serdar

ülkemizin gerçeklerinden

ülkemizin gerçeklerinden biri maalesef...

29.11.2006 - manoLya

Konular