Aile yapısı sağlam olmayan milletler ayakta kalamaz

Bugün özellikle Batı’da aile can çekişmektedir. Batılılaşma hevesiyle, manevi değerlerimizi terk edip, meydana gelen boşluğu Batı’nın yaşayışı ile doldurduğumuz için, biz de aynı tehlike ile karşı karşıyayız. Halbuki, sağlam bir aile yapısı olmayan bir milletin, bir devletin ayakta kalması mümkün değildir.

Aile, insanların doğup büyüdüğü, yetişip geliştiği ve terbiye gördüğü önemli bir birimdir. Büyük-küçük, bütün fertlerinin olgunlaştığı bir hayat okuludur. Aile içerisinde bireyler, birbirinin bilgi ve tecrübesinden faydalanır. Bu faydalanma bir ömür boyu devam eder.

İnsanlık aile ile başlamıştır. Yüce kitabımız Kur’an-ı kerimde bildirildiği gibi başlangıçta aile, bir erkek ile bir kadından ibarettir. Hucurat suresi on üçüncü ayet-i kerimesinde mealen: “Ey insanlar! Biz sizleri bir erkek ile bir kadından yarattık. Birbirinizle tanışmanız için milletlere ve kabilelere ayırdık” buyurulmaktadır.

Bu sebeple ilk insan ve ilk peygamber hazret-i Âdem ile eşi hazret-i Havva yeryüzündeki ilahi vahiy ile terbiye edilmiş olan ilk aile fertleridir. İnsan nesli (soyu) bunlardan bugüne gelmiştir.

Tarih boyunca kadına bakış

Tarih boyunca ailede, farklı özellikler, farklı yaşayışlar sergilenmiştir. Peygamber efendimizden önceki topluluklarda genel olarak aile şöyledir:
Yahudilikte aile, baba hakimiyetine dayanırdı (ataerkildi). Hem sosyal hem de dini bir müessese olup, kadının miras hakkı yoktu. Çok evlilik vardı. İsrailoğullarının dışında biriyle evlenmek yasaktı. Boşanma normal görülürdü. Bu sebeple boşanma çok olurdu.

Hristiyanlıkta aile, sadece dini bir müessese idi. Kocanın hakimiyeti esastı. Evlenen kadın ile erkek artık birbirinden ayrılamaz, boşanıp başkasıyla evlenen eş zina etmiş sayılırdı. Çok evlilik olmakla beraber, aileler daha çok tek evliliğe dayanırdı.

Romalılarda aile, sosyal ve dini bir kuruluştu. Ataerkil bir aile tipi hakimdi. Baba, ailenin reisi idi. İlk devirlerde, çocuklarını öldürme yetkisine bile sahipti. Evlatlık müessesesi vardı. Tek evlilik esas olup, çok evlilik yoktu.

Araplarda, Peygamber efendimizden önceki “cahiliye devri”nde aile ataerkildi. Kadın ve çocukların değeri yoktu. Baba, kız çocuklarını öldürme hakkına sahipti. Nitekim kız çocuklarını diri diri toprağa gömerlerdi.
İslamiyetten önce Türklerde aile yapısı ataerkildi; yalnız Roma’da olduğu gibi değildi. Tek evlilik esas olmakla beraber fazla yaygın olmasa da çok evliliğe de rastlanılırdı.

Dinimiz İslamiyette ise, toplumun huzuru ve insan neslinin sağlıklı bir şekilde devamı için, aileye çok önem verilmiştir. Bu sebeple nikâhı helâl kılarak, zinayı ve zinaya yol açan serbest ilişkileri yasaklamıştır. Kadına hiçbir dinin, hiçbir sistemin vermediği değeri vermiştir. Peygamber efendimizin Veda Hutbesindeki nasihatlerinden biri: “Kadınlarınıza eziyet etmeyiniz! Onlar, Allahü teâlânın sizlere emanetidir. Onlara yumuşak davranınız, iyilik ediniz” olmuştur. Başka bir hadis-i şeriflerinde de, “Cennet anaların ayakları altındadır” buyurarak, kadını korumada büyük bir hassasiyet gösterilmiştir.

İslamiyete göre, “ailenin reisi” babadır. Dinimiz, nazik yaratılışlı olan kadını yormamak, zor durumda bırakmamak için ailenin geçimini, nafakasını erkeğe yüklemiştir. Kadını kollayarak onu erkeğin himayesine vermiştir. Nitekim ayet-i kerimede, “Erkekler kadınlar üzerine hakimdirler; kadınların yöneticisi ve koruyucusudurlar.” (Nisa: 34) buyurulmaktadır. Bununla beraber, erkeğin kadın üzerinde hakkı olduğu gibi, kadının da erkeğin üzerinde hakkı vardır. Ailenin mutluluğu ve huzuru, aileyi meydana getiren kadın ve erkeğin, vazife ve sorumluluklarını bilip, uygulamasına bağlıdır.
Aile içinde kadın ve erkeğin birbirlerine sabır ve hoşgörü göstermeleri, aile saadeti için çok önemlidir. Başıboş, kuralsız aile ayakta kalamaz. Ailede disiplini baba sağlar. Baba adaletli davranırsa, ailede huzur olur.

Sağlam bir aileyapısı yoksa...

Köklü, sağlam, milli ve manevi değerlerle teçhiz edilen (donatılan) aileye sahip milletler, her türlü felaketlere karşı göğüs gererler. Sağlam temellere dayanmayan aileler ve topluluklar, en küçük bir zorlama karşısında dağılırlar.

Türk milletinin tarihi boyunca her sahada kazandığı zafer ve başarılarda, Türk ailesinin çok büyük payı vardır. Geçmişteki başarıların devamı için Türk aile yapısı, her türlü kötülük ve tuzaklardan korunmalı, milli ve manevi yapısı kuvvetlendirilerek sağlıklı bir şekilde devamı sağlanmalıdır.

Amerikalı bir sosyolog der ki: Türklerin tarihini tetkik ettim. Dikkatimi bir şey çekti. Türkler kısa zamanda devletler kurup uzun saltanatlar sürmüşler. Sebebini araştırdım, şu kanaate vardım; Türklerde çok kuvvetli bir aile yapısı vardır. Kadınla erkeği birbirine bağlayan kanun gücünden ziyade, din, namus, iffet ve sözdür. Her ne kadar Osmanlı’da bir Türk erkeği ‘üçten dokuza şart olsun’ demek suretiyle karısını boşayabiliyor idiyse de, karakter sahibi bir Türk erkeğinin ağzından bu bir çift sözü çekip alabilmek için dokuz çift manda gücüne ihtiyaç vardı...


Konular