Aile yapımızı masaya yatırıyoruz!

Medya şiddeti körüklüyor

Aile yapımızın emperyalistlerin kullandığı medya ve onun yaydığı kötü alışkanlıklar tarafından bombardıman edildiğini bildiren Özfatura, İslam’ın cemiyet hayatından uzaklaştırılmasıyla beraber, aile içi şiddet, boşanmalar, parçalanmış aileler, dramlar, sevgisiz büyüyen çocuklar, cinnet geçirenlerin arttığını ifade ediyor. Geleneksel aile dayanışmasının yok olmasının artık sıradan ve garipsenmeyen olaylar haline geldiğine dikkat çekiyor. Boşanmalar, şiddet ve hatta aile içi cinsel taciz ve tecavüzlerin arttığına dikkat çeken Özfatura diyor ki: “Boşanma olayları korkunç boyutlara vardı. Toplumsal çöküntünün temelinde ekonomik, kültürel, eğitim yetersizliğinin rolü varsa da, en büyük sebep milli ve manevi değerlerden giderek uzaklaşmak. Türk aile yapısında giderek artan yozlaşma, ahlaki çöküntü, gençliğin uyuşturucu bağımlısı olması ve bunun 10 yaşına düşmesinin en büyük sebebi televole yayınlar. Gençler, idealistler yerine idolları örnek alıyor. Televizyon programlarının yüzde 60’ı şiddet ihtiva ediyor. Her 4 lise öğrencisinden 1’i televizyon bağımlısı.”

Aile yapımızın medya bombardımanı altında olduğunu söyleyen Yeşilay Cemiyeti Genel Başkanı M. Necati Özfatura:

Medya kitle imha silahı gibi

Geçmişe nazaran ailede huzursuzluk, boşanmalar, şiddet ve hatta aile içi cinsel taciz ve tecavüzler artıyor. Boşanma ve benzeri hadiselerde; geçmişe nazaran korkunç bir patlama yaşanıyor. Toplumdaki çürümenin temelinde ekonomik, kültürel, eğitim yetersizliğinin rolü varsa da, en büyük sebep milli ve manevi değerlerden giderek uzaklaşmak.

İslam’ın toplumsal hayattan uzaklaştırılmasıyla beraber, aile içi şiddet, boşanmalar, parçalanmış aileler, dramlar, sevgisiz büyüyen çocuklar, cinnetler gün geçmiyor ki TV ekranlarına ya da gazete manşetlerine çıkmasın. Geleneksel aile dayanışmasının yok olması ne yazık ki artık sıradanlaşan ve garipsenmeyen olaylar haline geldi.

İslami ölçülere uyulduğunda aile yapımızda her şey daha rahat ve daha kolaydı. Geleneksel âile yapımızda herkesin rolü belliydi. Bundan dolayı da fazla sorun çıkmazdı. Teknoloji çağı birtakım kolaylıklarla beraber insanlarımızın teknik vasıtalarla emperyalistlerce daha kolay esir alınmasını da beraberinde getirdi. Bu teknolojiyi kötü yönde kullanan emperyalistler, insanlarımıza istedikleri gibi yön veriyorlar. Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğumuz Yeşilay Cemiyeti Genel Başkanı M. Necati Özfatura diyor ki, "Emperyalistlerin silah gibi kullandığı medya, insanlarımızı adeta hipnotize ediyor. Televole programlarını izleyenler, düşünme yeteneklerini kaybediyor. Lüks tüketim ve Allah’ın (cc) haram kıldığı israf körükleniyor. İnsanlarımız obezite oluyor. Genç kızlar ve erkekler, dizilerdeki aktörler gibi birbirlerini aldatmaya yöneliyorlar. Bu da aile içindeki huzuru yok ediyor. Kanaatsizlik aile içi kavgaları ve huzursuzlukları büyütüyor. Böyle bir aile yapısı ayakta durabilir mi?”

Özfatura, aileyi toplumu meydana getiren hücrelere benzetirken önemini şöyle vurguluyor. “Aile, toplumdaki sevgi, saygı, sadakat, feragat, fedakarlık, sevinç ve sıkıntıları paylaşma, mücadele ve tehlikelere karşı direnmenin asli unsurlarıdır. Aile bozulursa, toplum ve millet olarak çöküntü meydana gelir”

Yeşilay Cemiyeti Genel Başkanı Emekli Kurmay Albay Mustafa Necati Özfatura ‘Alkolizm, uyuşturucu, kumar, zina, şiddet, aile içi cinsel taciz ve tecavüz (enssest)’ gibi ‘kötü alışkanlıklar’ın ‘aile yapımızın temelini yıkan patlayıcı maddeler’ olduğunu bildirirken bunları, aile gibi cemiyeti de imha eden gerçek “kitle imha silahı”na benzetiyor.

İslâm’ın emirleri gözardı edilmemeli

Aileyi Cenab-ı Allah’ın kurduğunu belirten ve bunun için de ailenin mukaddes bir kurum olduğunu ifade eden Doç. Dr. Nedim Urhan, Özfatura’nın sözlerini tasdik ederek bu konuyu şöyle izah ediyor: “Hucurat Suresi’nin 13. ayetinde ise Cenab-ı Allah buyuruyor ki: ‘Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdâr olandır”

“Anne-babaya ‘üf’ bile demeyiniz”

Nedim Urhan Hoca: “İslâm’ın emirlerine uymazsak, ailede ve toplumda huzur olmaz” diyor ve şöyle izah ediyor: “Bakınız, İsra Suresi’nin 23. ve 24. ayetinde Cenab-ı Allah buyuruyor ki: “Rabbin, yalnız Kendisine tapmanızı ve ana babaya iyilik etmeyi buyurmuştur. Eğer ikisinden biri veya her ikisi, senin yanında iken ihtiyarlayacak olursa, onlara karşı ‘Öf’ bile demeyesin, onları azarlamayasın. İkisine de hep tatlı söz söyleyesin. Onlara acıyarak alçak gönüllülük kanatlarını ger ve: ‘Rabbim! Küçükken beni yetiştirdikleri gibi sen de onlara merhamet et!’ de” Cenab-ı Allah, burada anne-babaya nasıl itaat etmemiz gerektiğini anlatıyor.

Burada aileyi Cenab-ı Allah kuruyor. Demek ki bizim, yani aile bireylerinin (kadın ve erkek, anne ve baba) Allah’a, O’nun gönderdiği peygambere, bağlı olmamız gerekiyor. Bunlara bağlılık koptukça, aile sistemi bozuluyor. Aile bozulunca toplumun huzuru bozuluyor.”

Cenab-ı Allah’ın “Anne ve babaya “üf” bile demeyeceksin” emrini unutanların ya da inanmayanların bırakınız üf demeyi hakaret ettiklerini, hatta annesinin kolundaki bileziği almak için kolunu kestiklerini belirten Nedim Urhan Hoca diyor ki: “Aile fertlerinde iman olmazsa çocuklar canavarlaşır. Böyle evlat olur mu? Olmaz. Cenab-ı Allah “üf” demeyeceksin diyor, adam annesinin kolunu kesiyor.”

Gençler anne-babayı takmıyor!..

Aileyle ilgili bir diğer sorun da, gençlerin evlenme sorunu. Nedim Urhan Hoca diyor ki: “Bilindiği gibi yüce İslâm dini meşrû evliliği kolaylaştırıp teşvik ediyor. Peygamber Efendimiz, ‘Mahşerde ümmetimin çokluğuyla övüneceğim’ buyuruyor. Bugün gençlerin çoğu evlilik konusunda, ana-babalarını devre dışı bırakma eğiliminde. Hatta giderek zorlaşan hayat şartlarını bahane göstererek evlilik dışı hayatı tercih edenler bile var. Böylece; gençlerimiz uyuşturucu ve kötü davranışların kirli tuzağına düşmekten kurtulamıyorlar.”

Ekonomik sıkıntıların kaynağı israf

Aile yapımızı bozan faktörlerden birisinin de ekonomik sıkıntılar olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Nedim Urhan, "Ekonomik sıkıntıların kaynağının da israf olduğuna inanıyorum" diyor ve ilave ediyor. Ailede hanımın vazifesi ekonomiyi idare etmek. İsrafı önlemek. İslamiyet ölçüyü koymuş. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: "Bir hanım pilav yaparken bir pirinç tanesini dahi çöpe atması caiz değildir" Niçin? Bereket şifa o pirinç tanesinde ise bir tencere pilav işe yaramayacak. Bir anne besmeleyle mercimek çorbası pişirirse çocuklarına baldan tatlı gelir. Herkes yorganına göre ayağını uzatacak. Dış etkilere, nefsin istek ve arzularına göre hareket eden bir aile bireyleri bir arada duramazlar. Ekonomik denge bozulunca ahlak ve ailede bozulur. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: "İktisat edersen huzur bulursun." Kredi kartları milleti israfa sürükledi. Adam zaruri ihtiyaç diye cep telefonu alıyor. Modası geçince 1 milyara aldığı telefonu 500 milyona satamıyor. Vatanını milletini Allah’ını seven israf etmez.”

Alkollü içki tüketiminde dünyada üçüncü sırada olduğumuzu belirten Doç. Dr. Sefa Saygılı:

İşte ürküten tablo!

Her yıl uyuşturucu yüzünden Türkiye’de 350 bin kişi ölüyor. Çanakkale’de vatan için savaşarak şehit olanların sayısı ise 250 bin kişi. Bu da içki yüzünden ölenlerin, savaşta şehit olanlardan daha çok olduğunu gösteriyor.

Yeşilay Cemiyeti Genel Başkan Yardımcısı olan Doç. Dr. Sefa Saygılı diyor ki: "Şu anda Türkiye, alkollü içki tüketiminde dünyada üçüncü sırada. Devlet İstatistik Enstitüsü verilerine göre ülkemizde 30 milyon tiryaki, 25 milyon alkol dostu, bunların 7 milyonu alkol bağımlısı, 5-6 milyon da ilaç bağımlısı olduğu biliniyor. Ülkemizde kişi başına düşen alkollü içki miktarı 15 litre. Türkiye de alkol tüketiminin en fazla olduğu yaş grubunu genç kuşak oluşturuyor. Ondan sonra çocuk kuşağı geliyor. Yine 839 öğrenci üzerinde yapılan bir araştırmada Lise çağındaki gençlerin; yüzde 47.7’si sigara, yüzde 35.5’i alkol kullanıyor. Üniversite öğrencilerinde ise, sigara tiryakilerinin yüzde 66’sını erkekler, yüzde 57.5’ini kız öğrenciler oluşturuyor."

Nereye gidiyoruz?

Netice itibariyle ne oluyor? Nereye gidiyoruz? Hiç merak ettiniz mi? Toplumumuz ve özellikle gençlerimiz arasında boşanmalar, dağılan ve parçalanan aileler, boşanan eşler arasında perişan bir duruma düşen çocuklar, elem ve üzüntü verici daha birçok olay yaşanıyor. Bu hususta, gençler üzerindeki baskı ve yönlendirmelerden vazgeçerek, evlilik konusunda da onlarla daha iyi bir diyalog içine girmemiz lazım. Bu bağlamda hepimize, her anne-babaya ve bütün toplumumuza büyük görevler ve sorumluluklar düşüyor.

Aile ve toplum uçuruma gidiyor

Doç. Dr. Sefa Saygılı, kötü alışkanlıklardan alkollü içki kullanımının topluma verdiği zararları ilmi raporların verilerine göre şöyle izah ediyor: "Irza tecavüzlerin yüzde 80’i, Trafik kazası yapanların yüzde 61’i, Yangına sebebiyet verenlerin yüzde 16’sını alkollü içki kullanan kişiler oluşturuyor. Bu kişilerin almayanlara göre, 16 kat fazla düştükleri ve 30 kat fazla zehirlendikleri acı bir gerçek. Dünya Sağlık Örgütü’nün 30 ülkeyi kapsayan (ülkemizin de içinde olduğu) araştırma raporunda "ortalama vukuat yüzdeleri" ise şöyle; Cinayetlerin yüzde 85’i, Irza Tecavüzlerin yüzde 50’si, Şiddet Olaylarının yüzde 50’si, Trafik kazalarının yüzde 60’ı, Eşlerini dövenlerin yüzde 70’i, İşe gitmeyenlerin yüzde 60’ı bu suçlarını alkollü iken işliyor. Akıl hastanelerinde yatanların yüzde 40 ile 50’sinde Genel tutuklamaların yüzde 50’sinde alkol temel sebebi oluşturuyor. İntihar olaylarında da alkolün etkisi içmeyenlere oranla 58 kat daha fazla.

Gelecek nesilleri de etkiliyor

Doç. Dr. Sefa Saygılı; "Alkol kullanan kadın ve erkeklerin çocuklarına da zararları olur mu?" şeklindeki sorumuzu; "Alkolizm öyle bir illet ki, alkollü içki kullanan kadın ve erkekler sadece kendilerine değil, sorduğunuz gibi doğacak yeni nesillere büyük zararlar veriyorlar." Saygılı; "Hamile iken içkiye devam eden annelerin çocuklarına vereceği zararları şöyle izah ediyor:

Psikolojik sorunlar: yüzde 89, Konuşma bozukluğu: yüzde 80, Doku bozukluğu: yüzde 80, Saldırgan tavırlar: yüzde 72, Hormonal ve Cinsel bozukluk: yüzde 46, Normalden küçük doğum: yüzde 98, Duyma bozukluğu: yüzde 41, Göz bozukluğu: yüzde 25, Ortopedik arıza: yüzde 33, Dudak ve parmaklarda bozukluk: yüzde 91, Cilt ve tırnak arızaları: yüzde 30, Kalp zafiyeti: yüzde 29.

Bu durumda içkiye devam eden hamile annelerin sağlam çocuk doğurma ihtimali sıfır. Alkol kullanan babaların hesabı ise bizim bu tablomuzun dışında. Yine AMATEM’in raporlarına göre "Her yıl 1 milyon çocuğun içkiye başladığı" ifade ediliyor. Yapılan araştırmalar sonucunda:

"Yaşlılık sebebiyle ölü sperm sayısı yüzde 15 iken içki kullananlarda ölü sperm sayısı yüzde 55. Normal evlilerde, yüzde 9’u çocuksuz iken alkollü içki içenlerde bu oran yüzde 14.

Alkol, ana rahmindeki cenini imha ediyor. Ana rahmindeki çocuk bir zar içinde korunuyor. Bu zarı sadece 3 şey delip geçiyor. Alkol, frengi mikrobu ve kurşun zehri. Alkollü içki ana rahminde imha edemediğini, düşüğe sebep olarak zayi ediyor. Alkol alan kadınların yüzde 50’si düşük yapıyor."

Doç. Dr. Sefa Saygılı diyor ki: "Her yıl uyuşturucu yüzünden Türkiye’de 350 bin kişi ölüyor. Çanakkale’de vatan için savaşarak şehit olanların sayısı ise 250 bin kişi. Demek ki içki yüzünden ölenler, savaşta şehit olanlardan daha çok."

Aileyi bozan alışkanlıklar

İçki, kumar, zina gibi kötü alışkanlıkların kaynağını ve nasıl yaygınlaştığını Doç. Dr. Nedim Urhan’a sorduk. Urhan sorumuza şu cevabı verdi: "İnsanlarda ya Allah korkusu, ahirete ve öldükten sonra dirilişe, yaptığı her türlü kötülüğün hesabını vereceğine dair iman yok, ya da varsa da zayıf. İslami yaşayış noksan. Biz; ‘Haya duygusu imandandır" buyuran bir Peygamberin ümmeti olduğumuzu unutmuşuz. Çünkü insanlar artık utanmıyor. Genç kızlar ve kadınlar örtülmesi gereken yerlerini açıyor. Sokaklar bu tür canlılarla dolu. Anayasanın 52. maddesine rağmen içki fabrikaları kurarsanız, teşvik ederseniz, reklamlarla sevdirirseniz, bu kötü alışkanlıkların önüne geçmek mümkün olmaz. Bir yılda alkollü içkilere 11 katrilyon para ödersiniz. Bu para Türkiye halkının tamamının eğitim ve sağlığa harcadığı paradan daha fazla. Alkolik ya da kumarbaz bir baba bırakın ailesine bakmayı içki bulmak ya da kumar borcunu ödemek için namusunu bile satar."

ATO Başkanı Aygün:

Kumar çağın vebası

Türkiye'de internet üzerinden oynanan kumar ve bahis oyunlarına yönelik bağımlılığın arttığına dikkat çeken Ankara Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Sinan Agün, "internet kumarhaneleri"ni "Çağın vebası" olarak niteliyor. Aileleri sanal kumara karşı uyaran Aygün, devletin kredi kartı ile sanal kumar oynatılmasını önlemek için tedbir almasını istiyor.

ilk aşamada bedava kumar oynatan siteler, daha sonra gençleri kumarın pençesine düşürdüğünü belirten Aygün diyor ki: "Hayat tarzının kalitesinin bir göstergesi olan bilgisayar ve internetin yararlarının yanı sıra birçok zararı var. Sanal kumar, tıpkı alkol, uyuşturucu gibi bir bağımlılık hatta bağımlılığın da ötesinde çağımızın vebası bir hastalık. Maalesef Türkiye'de bu hastalığa yakalananların sayısı hızla artıyor.

Türkiye'de internet üzerinden kumar ve bahis oynayanların sayısı 1.5 milyonu aşmış. İngilizlerin Türkiye'de yaptığı bir araştırmaya göre online kumarhanelerin yıllık cirosunun ise 5 milyar doları aştığı biliniyor. Üstelik sanal kumarhaneciler bu paradan vergi de ödemiyor. Yeni kumar bağımlılarının yüzde 75'ini sanal ortamda kumar oynayanların oluşturduğunu belirten Aygün diyor ki: "Bağımlılar arasında bayanlar ve çocuklar başı çekiyor. Bazı siteler 18 yaşın altındaki çocukları kabul etmediğini söylüyor ancak tıpkı sigara paketlerinin üzerinde yazan yasak gibi göstermelik kalıyor."

İçişleri Bakanı Aksu:

Sanal kumar yasadışı

Meclis’te verilen bir soru önergesine cevap veren İçişleri Bakanı Abdulkadir Aksu, ‘Kumar oynatan İnternet sitelerinin yurt dışı kaynaklı olması ve bulundukları ülkelerde kumar oynamak ve oynatmak fiilinin suç olmaması nedeniyle bu siteler ile ilgili yasal işlem yapılamıyor’ diyor. Aksu, sanal ortamda kumar oynanmasıyla ilgili çaresizliklerini de şöyle ifade ediyor: "İnternet üzerinden oynatılan kumar oyunlarının engellenmesiyle ilgili olarak, Milli Piyango İdaresi, Adalet Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve ilgili diğer birimlerin katılımı ile gerekli çalışmaları yaptık. İnternet üzerinden oynanan kumar ve bahis oyunları yasadışı kabul ediliyor ve bu tür oyunları oynayan ve oynatanlar tespit edildiğinde, haklarında gerekli yasal işlemler yapılıyor."

Boşanmalar çığ gibi artıyor

Türkiye’de 8 yılda boşanmalar yüzde 300 oranında arttı. Devlet İstatistik Enstitüsü’nün resmi rakamlarına göre 1996 yılında mahkemeye başvurarak ayrılan çiftlerin sayısı 29 bin 552 kişi iken, 2004 yılında bu rakam yüzde 300 oranında artarak 89 bin 311’e yükseldi.

Türkiye’de 8 yılda boşanmalar yüzde 300 oranında artış göstermiş. Devlet İstatistik Enstitüsü’nün resmi rakamlarına göre 1996 yılında mahkemeye başvurarak ayrılan çiftlerin sayısı 29 bin 552 kişi iken, 2004 yılında bu rakam yüzde 300 oranında artarak 89 bin 311’e yükselmiş. Bu rakamlara imam nikahıyla yaşarken, ayrılan eşler dahil edilmemiş. Resmi rakamların en az iki misli de bunun tutacağını belirten uzmanlar diyor ki: “Tablo gerçekten ürkütücü boyutlara ulaşmış. Aile yapımız S.O.S veriyor.” Aileyi Koruma Grubu Başkanı Gülsüm Kurt, “Televizyon programlarında evlenenler, mahkemede boşanıyorlar. Yine TV’lere program oluyorlar” Yasemin Çoban ilave ediyor: “Yani milyonların huzurunda evleniyorlar, milyonların önünde rezil oluyorlar. Çünkü evlilikleri manevi değerler üzerine değil, para üzerine kurulu” Doç. Dr. Nedim Urhan ise şöyle diyor: “Pazar günü evleniyorlar, Pazartesi ve Salı günü balayına gidiyorlar. Allah’ın emirlerine uygun evlenmediklerinden, Çarşamba günü boşanmak için soluğu mahkemede alıyorlar.”

Boşanmalar ülke nüfusu gibi hızla artarken, evlenmelerde yüzde 8.5 oranında azalma görülüyor. Devletin resmi kurumu olan Devlet İstatistik Enstitüsü’nün tesbit ettiği istatistiklere göre 1998 yılında evlenen çiftlerin sayısı 485 bin 35 kişi (Yüzdesi: 7.44) iken, 2002 yılında 447 bin 820 kişi evlenmiş (Yüzdesi 6.43) Yani evlenmeler düşüyor. Yeşilay Cemiyeti Genel Başkanı M. Necati Özfatura, “Gençler, ekonomik sıkıntılar, lüks tüketim ve bazı yanlış telkinler yüzünden evliliğin insana kazandırdığı değerlerden habersiz” derken, Doç. Dr. Sefa Saygılı, “Gençlerin evlilikten korkmaması lazım. Çünkü Cenab-ı Allah, ev alana ve evlenene yardım edeceğini bildiriyor” diyor.

Gülsüm Kurt ve Yasemin Çoban’ın önderliğinde bir grup ev hanımı bir araya gelerek “Aileyi Koruma Grubu”nu oluşturmuşlar. Aileyi bombardıman altına alan medyayı çalışma alanı seçmişler. On kişilik bir izleme ekibi kurmuşlar. Porno ve müstehcen yayın yapan televizyonları dilekçe ve telefonlarla RTÜK’e şikayet ediyorlar. AKG Başkanı Gülsüm Kurt, “Televizyonlardaki pornografik görüntüler, çocuklarımızın ve gençlerimizin ruhsal ve bedensel sağlığını bozuyor” diyor. Kurt özetle şunları söylüyor: “Özellikle reklamlarda ve dizilerde inancımıza hakaret ediliyor. Mesela bisküvisiyle meşhur sözde dindar bir kuruluşun reklamında Budizm’in reklamı yapılıyor. Gazetelerde içki reklamı eksik olmuyor. Televizyonlar içki ve uyuşturucuyu teşvik ediyor. Mesela “Sihirli annem” dizisinde ailenin reisi baba köpek şeklinde gösteriliyor. TV yarışmalarında evlenenler hemen boşanıyor. Çünkü gençler gerçekten evlenmek için değil, sadece ödül almak için yarışıyorlar. Bu arada bütün manevi değerler yerle bir ediliyor. Kutsal aile mefhumu yıkılırken, toplumun huzuru kasıtlı olarak dinamitleniyor. Televizyonlarda evlenenler 1-2 ayını doldurmadan, hemen boşanıyorlar.”

İnternet; serseri mayın tarlası gibi

İnternet’i “Serseri mayın tarlası”na benzeten AKG Başkanı Gülsüm Kurt, sözlerine şöyle devam ediyor: “Ailelerin fark etmediği şiddet, uyuşturucu ve cinsel sapıklıklar internet aracılığıyla teşvik ediliyor. TRT spikeri internet aracılığıyla kendini satıyor. Şiddet oyunlarını oynayan çocuklar acımasız oluyor. Mesela ABD’de yasaklanan GTA adlı oyunda kahraman önce adam öldürüyor. Sonra mafya oluyor. Bir sonraki adımda fuhuş yapıyor. ABD’de bu oyun yasaklanırken Türkiye’de böyle bir yasak yok.”

AKG Başkanı Gülsüm Kurt, yeni çalışma dönemiyle ilgili şunları söyledi: “Meclis’te AB uyum yasalarıyla ilgili TCK da değişiklik yapılırken, müstehcenlikle ilgili bir yasa hazırlanıyor. Yasa tasarısında neyin müstehcen olduğu tarif edilmemiş. Biz, müstehcenliğin yasada tanımının yapılmasını, bu tarif yapılırken toplumun manevi değerlerinin göz önüne alınmasını istiyoruz. Bir de bu müstehcenlik yasası, sadece yazılı basını değil, sinema filmleri, televizyon yayınları ve interneti de kapsamına alsın.



Doç. Dr. Nedim Urhan:

Allah’ın ölçülerine uymamız lazım

“Tahrip edilen aile yapımız” dosyasını hazırlarken görüştüğümüz uzmanlara “Huzurlu aile ve huzurlu toplum için önerileriniz nelerdir?” diye sorduk. Yeşilay Cemiyeti Genel Başkanı M. Necati Özfatura “Aslımıza dönmeli, milli ve manevi değerlerimizi gençlere aşılamalıyız” karşılığını verirken, aynı soruya Doç. Dr. Nedim Urhan, şu cevabı veriyor: “- Aile binamızı Allah’ın ve O’nun Sevgili Resulünün, koyduğu ölçülere uyarak kurmamız lazım. O zaman aile de huzurlu olur, toplum da. Arif Nihat Asya’nın Fetih Marşı’nda söylediği gibi oğlumuzu ‘Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın’, kızımızı da ‘Kızım sen de Fatihler doğuracak yaştasın’ diyerek motive etmemiz gerekir.”



M. Necati Özfatura:

Emperyalist oyunu bozalım

Yeşilay Cemiyeti Genel Başkanı Mustafa Necati Özfatura diyor ki: “Emperyalist güçler ülkemizin kaynaklarını sömürmek için psikolojik ve kültürel savaş ile bizi dejenere ediyorlar. Bu savaşta en büyük rolü de medya, sermaye ve misyonerler oynuyor. Misyonerin asıl parolası şudur: “Anadolu Türklere bırakılmayacak kadar zengin ve bizim vaad edilmiş vatanımızdır.” Milletimizi manevi değerlerinden ( yani İslamiyet’ten) koparma stratejisini uyguluyorlar. Bunun için de “Hoş Görü”, “İbrahimi dinler”, “Dinler arası diyalog” gibi sloganlar kullanıyorlar. Uyanık olalım. Emperyalistlerin oyununu bozalım”

Nedim Odabaş:



Ahlak dönüşümü sağlanmalı

Özel televizyonların 1990’lı yıllarda hayatımıza girmesinden beri, toplumsal yapımızda bir çok değişiklik meydana geldi. Amerikanvari yaşam tarzını insanlarımıza dayatan televizyonlar, zihinlerde yaptığı tahribatla ahlak yapımızı çöküntüye uğrattı. Su gibi para harcanan renkli eğlence dünyalarını Televole ve magazin programlarıyla evlerimizin içine taşıyan ekranlar, "Ben de böyle yaşamalıyım” zihniyetinde hiçbir ahlaki kaygı taşımayan bir neslin oluşmasına sebep oldu. Bu konuda dönüşüm sağlayabilmek için yapılması gereken şey, toplumumuzun çimentosu olan ahlakı yeniden diriltmek, ruhlarda oluşan erozyonu durdurmaktır.

(BİTTİ)


Milli Gazete
Selami Çalışkan-Resul Serdar Ataş


1 yorum

kötü alışkanlıklar

bu yazıları birde hikayeyle acıklasalar

13.05.2007 - Ziyaretci

Konular