Huzur Damlaları

[b][color=blue]Huzur Damlaları

* Kalb sünger gibidir. Bulunduğu yerdeki iyi kötü her şeyi alır, emer. Bu kalbin özelliğidir. Bunun için iyi yerlerde bulunmaya, salih insanlarla beraber olmaya dikkat etmeli. Bozuk kitapları okumamalı. İmam-ı Rabbani hazretleri gibi büyüklerin kıymetli eserlerini okumalı. Çünkü iyi ve güzel şeyler kalbi parlatır, habis ve bozuk şeyler kalbi karartır, hasta eder. Son nefeste kalbin aydınlık, parlak olması çok önemlidir. Bunun için kalbde zulmete sebep olacak yerlerden, bozuk kimselerden ve kötü şeylerden uzak durmak, korunmak şarttır.

* Müslüman her haramdan uzak durmalı. Haram demek Allahü teâlâya isyan demektir.

Ahirette Cennetten Cehennemden başka yer yoktur. Ölümün ne zaman geleceği ise bilinmez. Ölmek felaket değildir, ölmeden önce tedbir almamak, ahirette başına gelecekleri bilmemek felakettir. Büyük zatlar diyor ki:


Dün öldü, bugün can çekişiyor, yarın var mı?
Genç olan ölmez mi, ölenler hep ihtiyar mı?


(Ben ölmem) veya (Cehennem ateşi bana zarar vermez) diyen, dilediği kötülüğü işlesin! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Dünya için, dünyada kalacağın kadar çalış! Ahiret için, orada sonsuz kalacağına göre çalış! Allahü teâlâya, muhtaç olduğun kadar itaat et! Cehenneme dayanabileceğin kadar günah işle!) [Eyyühel veled]

* Her işin başı, din gayretidir. Bu gayret varsa kaya bile erir. Muvaffak olmak istiyorsanız, yaptığınızı Allah rızası için yapın, birlik beraberlikten ayrılmayın, yalandan hileden sakının, doğru olun.

* Ahirete giden herkes bir pişmanlık duyacaktır, dünya için kanaat olur, ahiret için kanaat olmaz. Dünya için tevekkül olur, ahiret için tevekkül olmaz. Dünyada pişmanlık nimettir; fakat ahirette pişmanlık felakettir. Kabirden birisi çıkıp dünyaya gelse nasıl yaşar! Herhalde bir anını boş geçirmez, hep ahireti için çalışırdı, günah işlemezdi, kalb kırmazdı... Peki, biz oraya gitmeyecek miyiz, gidince başımıza neler geleceğini, nelerle karşılaşacağımızı dinimiz bildiriyor. Allah’a iman etmeyenler, Peygamber efendimizin getirdiklerine inanmayanlar, beğenmeyenler, din-i İslam’ı kabul etmeyenler, Cehennemde feryat edecektir. Yarabbi bizi tekrar dünyaya gönder, hiç günah işlemeyeceğiz, hep ibadet edeceğiz diyecekler. Onlara; (Zaten oradan geldiniz ya...) denilecektir.

* Bu dinin temeli öğrenmek ve öğretmektir. Ama doğruyu, büyüklerimizin bildirdiği şekilde ehl-i sünnet itikadını öğrenmek ve öğrendiğini öğretmektir. Allahü teâlâ hiçbir şeyi gayesiz ve hikmetsiz yaratmamıştır. Her şeyin bir hikmeti, gayesi vardır. İnsanın bile yaşarken bir gayesi, maksadı vardır. Rabbimizin her yarattığında bir hikmet vardır. Allahü teâlâ insanı maksatsız, gayesiz yaratmadı. Sizi bir gaye için yarattım buyuruyor. (Sizi ibadet için yarattım) buyuruyor. İbadet; Onu tanımak, Onun büyüklüğünü anlamak, kendisinin de çok kötü bir nefsinin olduğunun farkına varmaktır. Kendini tanımak ne kadar artarsa Allahü teâlânın büyüklüğü, o kadar anlaşılır. Kendini beğenen, Müslümanları beğenmez, İslamiyet’i beğenmez, böylece şirke kadar gider.

Dinî öğrenmek ve öğretmek herkese farzdır. Bizden öncekiler bize öğretmek için uğraşmasalardı, bu gayreti göstermeselerdi, bugün biz Müslüman olamazdık. Biz de, bizden sonrakilere temiz bir şekilde ulaştırmalıyız, üzerimizdeki emanet çok büyüktür.

[url]www.dinimizislam.com[/url]
[/color][/b]

Konular