Mehir Terimi ve Kapsamı

Mehir; evlenme sırasında kadına bu adla verilen veya daha sonra verilmesi kararlaştırılan mal veya paradır. Bir fıkıh terimi olarak mehir yerine eş anlamlısı olan; "ecr", "ukr", "nıhle", "saduka", "farîza", "hibe", "tavi" veya "nikah" sözcükleri de kullanılır.
Eski çağlardan beri aile yuvası içinde erkekle kadın arasında kendiliğinden bir görev bölümü anlayışı görülmüştür. Buna göre, erkek dışarıda geçim için kazanç sağlamaya çalışırken, kadın da daha çok evin iç yönetimi, yemeğin hazırlanması ve çocuğun eğitim ve bakımı gibi ev içi hizmetlere yönelmiştir. Bu fıtrî yöneliş sonunda ailenin malî yükümlülüklerini daha çok evin erkeği üstlenmiştir. Mehir, nafaka, evin gerekli eşyasını temin etmek bunlar arasındadır.
Aile yuvası içinde erkeğe malî sorumluluk verilmesinin nedeni Kur'an-ı Kerîm'de şöyle açıklanmıştır: "Erkekler kadınlardan daha güçlü kuvvetlidirler. Bunun nedeni şudur: Allah onlardan kimini kiminden üstün kılmıştır. Bir de erkek, mallarından evin geçimin! sağlamaktadır." (en-Nisa, 4/34)
Evlilikte doğan ilk haklardan olan mehir kitap ve sünnet delillerine dayanır.
Allahü Teala şöyle buyurur: "Aldığınız kadınların mehirlerini yürekten isteyerek ve Allah'ın bir atıyyesi olarak verin. Eğer onlar size gönül rızasıyla bir şey bağışlarsa onu afiyetle yeyin." (en-Nisa, 4/4) Çoğunluk fakihlere göre burada hitap kocalaradır. Kimi bilginler ise hitabın velilere olduğunu söylemişlerdir. Çünkü cahiliyye devrinde mehri kızın velisi alır ve adına da "nihle" denilirdi. Yukarıdaki ayetin, mehrin kadına ait bir hak olduğunu belirlemek için indiği nakledilmiştir. (İbn Kesîr, Muhtasar Tefsir, Beyrut 1402/1981, l, 357; Elmalılı, Hak Dini Kur'an Dili, y.ve t.y., II, 512, 513.) Başka bir ayette ise mehirden şöyle söz edilir: "Eğer bir eşi bırakıp da yerine başka bir eş almak isterseniz, onlardan birine yüklerle mehir vermiş olsanız bile ondan hiç birşey geri almayın." (en-Nisa', 4/20)
Mehrin evlilikte gerekli bir hak olduğu şöyle belirlenir: "Haram olanlar dışındaki kadınlarla evlenmeniz, iffetli olarak ve zina etmeksizin yaşamak ve mallarınızdan onlara mehir vermek şartıyla size helal kılındı. Onlardan yararlanmanıza karşılık kararlaştırılmış olan mehirlerini verin. Mehir miktarını belirledikten sonra karşılıklı rıza ile indirim yapmanızda bir sakınca yoktur." (en-Nisa', 4/24.)
Abdullah b. Abbas (r. anhüma)'dan nakledildiğine göre Hz. Ali, Allah elçisinin kızı Hz. Fatıma ile evlenirken "hutamî zırhı" denilen değerli bir zırhını mehir olarak vermiştir. (Nesaî, Nikah, 76; Ebü Davud, Nikah, 24, 25.)
Diğer yandan bir kadınla evlenmek isteyen bir sahabiye Allah'ın Rasulü mehir olarak bir şeyler vermesini bildirmiş, ancak erkeğin fakir olduğunu görünce, "demirden bir yüzük bile olsa evde araştır ve getir" buyurmuş, erkek bunu da temin edemeyince, onu bildiği Kur'an karşılığında bu kadınla evlendirmiştir. (Nesaî, Nikah, 62; eş Şevkanî, Neylü'l-Evtar, VI, 170)
Mehirle ilgili ayet ve hadislerin topluca incelenmesinden şu sonuca ulaşılmıştır. Hz. Peygamber herhangi bir evliliğin mehirsiz olarak akdeditmesine ruhsat vermemiştir. Eğer mehir vacip olmasaydı, bunu göstermek için arada bir onu terkederdi.
Öbür yandan mehrin kadına ait bir hak olduğu konusunda görüş birliği vardır. Ancak mehrin hükmü, miktarı ve niteliği üzerinde bazı görüş ayrılıkları bulunmaktadır. (bk. es-Sarihsi, el-Mebsut, V, 62; el-Kasani, el-Bedayi,II, 274 vd.; İbnü'l Humam, Fethu'l-Kadir, II, 434 vd.; el-Cassas, Ahkamü'l-Kur'an, III, 86)
Kimi gayri müslim topluluklarda, özellikle Musevîlerde drahoma denilen mehir benzeri bir meblağ evlenen eşler arasında cereyan etmektedir. Ancak drahoma evlenen kadının kocasına verdiği veya vermeyi üstlendiği bir meblağ veya maldır. Mehir ise bunun aksine erkeğin kadına önem ve değer verdiğinin bir sembolü olmak üzere verilir. Bir İslam toplumunda mü'min bir kadınla cinsel temas ya nikahsızlık nedeniyle had cezasını gerektirir, ya da evliler arasında olmuşsa mehri gerekli kılar. Bu, kadına duyulan saygının bir sonucudur.
Mehir, nikah akdinin rükün veya şartlarından olmayıp, evlilik sonunda ya önceden belirlenmekle ya da hiç konuşulmaması durumunda kendiliğinden meydana gelen haklardandır. Bu, yüzden mehirsiz akdedilecek nikah geçerli olur ve kadın emsal mehre hak kazanır. Allahü Teala şöyle buyurur: "Kendileriyle cinsel temasta bulunmadığınız veya kendilerine mehir tayin etmediğiniz eşlerinizi boşamışsanız, bunda size bir sakınca yoktur." (el-Bakara, 2/236.) Bu ayette cinsel birleşmeden veya mehir tesbitinden önce kadını boşamanın geçerli olduğu belirlenmektedir. Boşama ancak sahih evlilikte söz konusu olduğuna göre, ayet nikah sırasında mehrin konuşulmasının bir rükün veya bir şart olmadığını gösterir.
Hz. Peygamber (s.a.s)'in bir mehir belirlenmeden evlendirdiği sahabiler de olmuştur. Nitekim Ukbe b. Amir (r.a.)'ten nakledildiğine göre Allah'ın elçisi bir sahabiye "Seni filanca kadınla evlendireyim mi?" diye sormuş, erkeğin "evet" demesi üzerine aynı soruyu kadına da sormuş, kadının da kabul etmesi üzerine onları evlendirmiştir. Burada evlilik akdi yapılırken mehirden hiç söz edilmediği görülür. Ancak bu sahabinin, sonradan vefatından önce eşine, Hayber gazvesinden kendisine ganimet olarak isabet eden payını mehir olmak üzere verdiği nakledilmiştir. (Ebu Davud, Nikah, 30, 31)
Malikî mezhebine göre ise mehir nikahın bir rüknü olup, onsuz nikah akdi geçersiz olur. Bu duruma göre, Malikiler dışında çoğunluk fakihlere göre mehir konuşulmaksızın yapılacak evlilik akdi geçerli olur ve kadın zifaftan sonra emsal mehre hak kazanır.