GENÇLİĞİN ETRAFINDAKİ TUZAKLAR

AIDS virüsü, yetkililerin ifadesine göre virüslerin en kurnazıdır. İlim adamları henüz bir ilaç keşfedemediler.

İnançlı olan ilim adamları çareyi İslam’da görüyor, ilahi devayı gündeme getiriyor. Ve AIDS’in İslam ülkelerinde çok daha az oluşunu örnek gösteriyor, delil sayıyor.

Amerikalı AIDS uzmanı Prof. Panzer: “ İslam dini AIDS’e kalkandır. İslam ülkelerinde yayılışını İslam ahlakı önlüyor. Artık lüt kavmini ve İslam’ı anlamanın zamanıdır” demiştir. (20.05.1996 - Türkiye)

Bugün bizde AIDS’i körükleyen bazı çevrelerdeki inanç zayıflığıdır.

İslam dini:

- “Açık olsun, gizli olsun fuhşiyata sakın yaklaşmayın” (En’am: 151)

- “Zinaya yaklaşmayın. Hiç şüphesiz o, çok çirkin bir şeydir ve kötü bir yoldur.” (İsra: 32) diyor.

Hz. Peygamber (A.S.) da:

- “Bir toplulukta fuhuş yapılır da bu çirkin işi işleyenler çekinmeden bunu anlatır hale gelirse, o toplumda taun hastalığı ve daha önceki toplumlarda görülmeyen hastalıklar ortaya çıkar.” (İbn-i Nace, Fiten: 22) buyurarak mucizevi ikazda bulunmuştur.

Meşhur artist A. Perkins, AIDS’ten ölmeden evvel şöyle demiştir:

- Bu hastalığı Allah’ın bir intikamı gibi gören çok insan var. AIDS virüsü Allah’ın vazifeli bir memurudur. Hatta azmış insanları ıslah etmek için vazifesini yapmaya devam edecektir” (23.05.1994 – Zaman)

AIDS tedavisi henüz olamayan bir hastalıktır. Laf olsun, dostlar alışverişte görsün diye değil, ciddi ve koruyucu tedbirler alınmalıdır.

Kendini ve sevdiği bir kimseyi AIDS’e kurban vermek istemeyen, üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmelidir.

İslam, inananlar için bu konuda da sigortadır. İslam’ın koyduğu yasaklar, Allah’ın koruluğudur. Yasağı çiğneyen elbette zarar görecektir. AIDS, Allah’ın yasağını çiğnemenin acı faturasıdır.

AIDS gibi korkunç bir hastalığı sadece 1 Aralık gününde hatırlamak ve anlatmak yeterli değildir.

Bazı çevrelerdeki İslami bilgilerin noksanlığı AIDS’i körüklediği bir gerçektir.

TV’lerde AIDS’e davetiye çıkaran programlar, insanları isyan ettiriyor.

Yetkililer camilerde AIDS hutbesi okutmaklar vazifesini yaptığını zannetmemelidir. Fuhuş ve eğlence merkezleri bir tarafa bırakılarak çare yanlış yerde aranmamalıdır.

AIDS’in çaresi İslam’dır. İslam’ı yaşamaktır. Dr. Ayhan Yiğit: “Düzenli ve ahlaklı toplumlarda AIDS tehlikesi olmaz. İslam kurallarına uyan toplumlarda daha az hastanın olduğu bir gerçektir. Bu hastalığın önlenebilmesi için İslam’i vecibeler tam manasıyla yaşanmalıdır” demiştir. (10.01.1995 – Zaman)

Amerika Cleveland Hastanesi doktorlarından Conrad Simpfondorfer şöyle demiştir:

“Türk hastalarının kalplerindeki Allah’a olan sonsuz inancın, onlara hastalıkları ile mücadele etmeleri için büyük güç verdiğini ifade etmiştir” (21.11.1986 - Tercüman)

İnsan hayatında inancın önemli bir rolü vardır. AIDS’ten korunmak ta en büyük etkendir.

İslam dini AIDS’e yol açan zinayı, homoseksüelliği, içkiyi, uyuşturucuyu, kirli ortamları kesin olarak yasaklamıştır.

Amerikan kanser derneğinden Dr. Michael Thun: “Sünnet olmanın gelecekte başka faydaları da ortaya çıkacaktır. Sünnet AIDS’in yayılma hızını düşürüyor. Yaptığımız araştırmalara göre sünnet AIDS’e karşı koruma sağlıyor” demiştir. Görülüyor ki, İslam’ın sünnet olma emri de koruyucu bir tedbirdir. (Mayıs 2002 – zafer dergisi)

Harvard Üniversitesinden Araştırmacı Uzman Edward G. Gren Washington Times’a verdiği demeçte aynen şöyle diyor: “HIV virüsü hedef hücreleri olan Langerhan hücrelerini arar ve yerleşir, bu hücreler ile HIV virüsü arasında anahtar-kilit ilişkisi vardır.” Kuzey Afrika Gelişim Topluluğu AIDS ölçme ve derecelendirme komitesi başkanı Dr. Jimmy Gazi sünnet olmamış bir erkeğin, sünnetli bir erkeğe göre hastalıklı bakterileri tutma oranının çok yüksek olduğu ve bunun da sünnet derisinin varlığından kaynaklandığını açıkladı. Bu da cinsel temasla AIDS virüsü kapma riskinin daha yüksek olması anlamına geliyor.



Çare Nedir ?



Yetkililer konuyu halka iyi anlatmalı, AIDS olup da ölümü bekleyenlerin fotoğraflarını, sözlerini insanları koruma açısından belirli yerlere asmalıdırlar.

Eşler birbirine ilgi göstermelidir ki, eşler başka yerlerde tatmin yolu aramamalıdır. Ailenin sıcak ve huzurlu ortamı korunmalıdır. Gençlere haramlar, yasaklar iyi anlatılmalı temiz bir hayat yaşamaları sağlanmalıdır.

Çare çoğu zaman yanlış yerlerde yanlış kişilerde aranıyor. Camide AIDS hutbesi okutuluyor. “Ey cemaat, zina yapmayın AIDS belası sizi mahveder” cami cemaati zina etmez, her an fuhşa yakın olan flörtü, seks özgürlüğünü savunanlardan kim duyar.

Çarenin ikincisi de ailedir. Çünkü aile ocağının, eş ve çocukların vereceği mutluluğu ve sıcaklığı hiçbir ortam veremez. Onun için ailenin önemi büyüktür. Anneye babaya da büyük sorumluluk düşmektedir. Bir yetkilinin ifadesiyle:

“Asrın vebası olarak bilinen ve şu ana kadar çaresi bulunamayan AİDS hastalığından korunmanın tek yolu, “sağlam değerlerle yüklü aile yapısının muhafaza edilmesidir.” Diyen Başbakanlık Müşaviri ve Aile Araştırma Kurumu eski Başkanı Dr. Necmettin Türinay, “Batı da ciddi boyutlara ulaşan AİDS hastalığının bizde o kadar fazla görülmemesinin tek sebebi bizim sağlam bir aile yapımızın olmasından kaynaklanmaktadır. Fakat ne acıdır ki, televizyon ve basın sapık ilişkileri özendiriyor. Halbuki bunlar bir takım hastalıkların tezahürü olarak kabul edilmelidir” dedi.

Bu durumda ana ve babaya ciddi görevler düştüğünü ifade eden aile Aratırma Kurumu eski başkanı Başbakanlık Müşaviri Dr. Necmettin Türinay, “Annaler kız çocukları ile babalar da erkek çocukları ile sıkı bir arkadaşlık kurmalı, onların dertlerini dinlemeli, onları konuşturmalılar. Anne-babalar artık eskisi gibi çocukları ile yeterince ilgilenmiyorlar. Eskiden ebeveynler çocukları ile daha fazla ilgilenir, onların daha sosyalleşmelerini ve topluma kazandırılmalarını sağlarlardı. Çocuklar daha kişilikli yetişirlerdi. Televizyonların ve basının bu tür yayınlarına karşı babanın çocuklarının her şeyiyle ilgilenmesi gerekir. Erkek çocuk oyun oynarken eğer anne rolünü üstleniyor, kız çocuk da baba rolünü üstleniyorsa, ana-baba bunun önünü bir an önce almalıdır. Şu hiçbir zaman unutulmamalıdır; AIDS Batı’da sınırsız özgürlüğün bir ürünü olarak ortaya çıktı ve bu hale geldi” diye konuştu. (15-12-1992- Zaman)

Dini duyguların, iffet ve namus anlayışının zayıflaması aile ocağını söndürür. Aileye, inancımıza ve ahlak anlayışımıza ne kadar önem verirsek o kadar asrın belasından uzak kalırız. Düzenli aile hayatını alkolle, uyuşturucu ile ve meşru olmayan ilişkilerle bozacak olursak, asrın vebası hayatımızın zevkini kaçıracaktır.

Gayri meşru hayat yaşadıktan sonra AİDS’e yakalanan ve bu cezayı hak ettiğini söyleyen AİDS’linin hasta yatağında neler söylediğine kulak verelim:

Yıllar boyu sosyete içerisinde gayr-ı meşru bir hayat yaşadıktan sonra henüz çaresi bulunmayan ve adeta fuhuşun cezası olan asrın hastalığı AIDS’e yakalanan

“Murtaza Ergin, bu hastalığın kendisine bir nevi ceza olduğunu belirterek, “Tüm insanlara sesleniyorum; ben yaşadığım hayatla adeta hak ettim. Siz sakın kendi hanımınızdan başka kimseyle münasebette bulunmayın” dedi.

Ailenin, eş ve çocuklarının vereceği mutluluk ve sıcaklığın yerini hiçbir sıcaklığın dolduramadığını da belirten Murtaza Ergin, şöyle devam etti: “Dünyada fuhuş, flört, adeta normal duruma getirildi. Bu son derece yanlış. Ne yazık ki bunu, şu halden AİDS olduktan sonra anlayabiliyorum. İnsanlar evlenip kendi ailelerini kurmalı ve sağlıklı nesil yetiştirmeliler. Bu kadar şeyi yaşadıktan sonra geriye dönüp bakınca sonra adeta kahroluyorum. Üzüntümden yerin dibine girmek istiyorum. Bir kabus yaşıyorum ben. Her gece yüzlerce defa gözlerimi kapayıp, “Ne olur Allah’ım! Çocukluğuma geri dönebileyim” diye yalvarıyorum. Çocukluğumu bir defa daha yaşayabilmek için her şeyimi verirdim.

Çocuk olup annemin sıcaklığını hissetmek istiyorum. Annem beni kucaklasın, gözlerimden öpsün istiyorum”

Zaman zaman şuurunun gidip geri geldiğini, bu yüzden konuşmada güçlük çektiğini söyleyen Murtaza Ergin, geçmiş senelerde yaptıklarıyla bu cezayı hak ettiğine inandığını belirterek, “AİDS benim için bir talihsizlik oldu. Ama biraz da ben hak ettim. Benim durumumda bir çok AİDS’li var ama isimleri basında çıkmasın diye saklanıyorlar. Bu hayatın içine girdikten sonra böyle bir son bir nevi ceza oluyor.” Şeklinde konuştu.

AIDS olduktan sonra, bir çok samimi dostunun kendisine sırt çevirdiğini de belirten Murtaza Ergin şunları söyledi: Benim bu duruma düşmemde bazı gazetelerin de büyük rolü oldu. Bir çok hareketim magazin basınında abartılarak ve özendirilerek yazıldı, adeta desteklendik. Hasta olduktan sonra ise kimse yanıma uğramaz oldu. Evim var ama oraya gitmiyorum. Çünkü gidenim yok, gelenim yok. Evimde tek başıma hayalet gibi oturuyorum.

Artık gazetelere konu olmak istemiyorum. Gazetesiz bir dünyada yaşamak istiyorum. Allah devlet ve milletimize zeval vermesin. Kendim bu hastalığa düştükten sonra, bir takım insanların daha düşmesini istemiyorum. Ve onlara acıyorum. Sonlarının nasıl olacağını bilmiyorlar. Adeta dünya sarhoşluğundalar ” (28-05-1992 Zaman)

İbret alınacak bir başka olayı da Haseki Hastanesi AİDS Kliniği Şefi Dr. Özcan Nazlıcan anlatıyor. (28-11-1993 Türkiye)

Haseki Hastanesi AİDS Kliniği , iki genç insanın hatalar üzerine kurulu “hazin” sonlarına şahitlik ediyor bugünlerde: Gençliğini sefahat bataklığında harcayan ve AİDS’e yakalanan İ.Ö ile aynı hastalıktan muzdarip karısı, bir yandan geleceklerinin, diğer yandan 4 yaşındaki çocuklarının kaygısı ile yaşıyorlar. Zayıflıktan yakınarak 3 yıl önce hastaneye başvuran ve korkunç gerçekle yüz yüze gelen İ.Ö bir Romen fahişeden kaptığı AİDS’i eşine de bulaştırdı. Tedavileri sürmekte olan çift, herkesin kendilerini terk ettiğini ve yapayalnız kaldıklarını belirterek, “Allah kimseyi bizim durumumuza düşürmesin” diyorlar. Aynı hastanede tedavi gören genç çift, haberin yayılmasından sonra bütün yakınlarının kendilerini terk ettiğinden yakınarak, “oğlumuz için bu hastalığı yenmeye karar verdik. Her gün Allah’a dua ediyoruz. Biliyoruz ki, Allah’tan ümit kesilmez. Ama ne olur insanlar bizim hatalarımızı tekrarlamasın” diyorlar.

Başkaları ile ilişki ciddi bir iştir. AİDS başka ülkelerde sınırsız özgürlüğün mahsulüdür. “Beden bizim” diyerek sokaklarda pankart taşıyanlar, bekarete karşı çıkan kokanalar bu işin sonunu bilmiyor. Cinsel özgürlük sapıklıktır. Sapıklığın da bedeli ağırdır. Frengi,bel soğukluğu, asrın vebası AİDS, cinsel özgürlüğün acı meyveleridir.

Pansiyonlar, barlar, pavyonlar, diskolar, kafeler, eğlence merkezleri iyi denetlenmelidir. Sıtmayı önlemek için sivrisinekleri öldürmek mücadele değildir. Bataklığın kurutulması lazımdır. AIDS’i önlemek için uyuşturucu kültürü, fuhuş, cinsi sapıklık, alkol, nikahsız yaşama, müstehcenlik ve inançsızlık, ahlaksızlık gibi konularda mücadele etmek gerekir.

Mücadelede AIDS’lilerin verdiği mesajları, bir deri bir kemik kalmış resimleri ne güzel malzeme olur.

AIDS’in tedavisi yoktur. Çare korunmaktır. Bunun için:

- Alkolden, fuhuştan uyuşturucudan uzak durulmalıdır.

- Fuhuş yapanlardan, yapılan yerlerden, eşcinsellerden,

- Başkalarına ait özel eşyaları kullanmaktan,

- Öpüşmekten, tokalaşmaktan, AIDSli ile arkadaşlıktan ve evlenmekten uzak durmak gerekir.

- Evlilik öncesi flörtten, çok eşlilikten kaçınmak, cinsel özgürlük aldatmacasından kaçınarak tek eşliliğe, eşler arasındaki sadakate ve sıcacık aile ortamına sığınmak gerekir.

- Daha önce bu yollardan geçmiş sıcak aile ortamını arayan ülkeler taklit edilmekle elde edebileceğimiz bir şey yoktur.

Kur’an’da bir uyarı var:

- “Mü’minler arasında fuhşun yayılmasını arzu edenlere, dünyada ve ahirette can yakıcı bir azap vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz” (Nur: 19)


1 yorum

zina ve aids

sa
Allah razı olsun ,çok güzel bir paylaşım,siteme koyuyorum.

18.06.2007 - mucahid

Konular