Boyalı Eşek Sezonu Açıldı.

Hani adamın biri sattığı merkebi boyayıp yeniden satmış ya, dikkat kesilirseniz, seçim zamanları bizim memleketi de böyle sahtekâr tüccar tıynetinde ve boyalı eşek sûretinde yığınla poli­tikacının kaplayı­verdiğini görürsünüz.. Az-uz boyalı eşek satılmadı göz göre göre yıllardır şu diyâr-ı garîbanda! Görün­düğü gibi olmayan, olduğu gibi görünmeyen; doğru ile yalanı, hak ile bâtılı birbirine boca eden, özü başka sözü başka, cerbezenin nâmeşrû veledi olan propaganda silahıyla beyinleri iğdiş etme telâşındaki spastik ucûbelerin cirit attığı zamanlardır seçim zamanları. Bu boyalı eşek sezonlarında en çok ne mi lâzım bize?.. “Ferâset” ve “basîret” elbette...

Ferâseti kuvvetli bir büyü ğüme sezon açılışı ile alâkalı yorumunu sorduğumda bakın neler söyledi: “Bunların cedd-i emcedleri de böyleydi; yeni yetme müftüleri hayrette bırakacak, Cumhuri­yet çocuklarının dudaklarını uçuklatacak duâlar edip, halkın içinde dindar rolleri kesip, köprüyü geçtikten sonra mukaddes tanımaz bir kisveye bürün­müşlerdi. Açıktan şeytana lânet okuyup gizlide ona itaat etmekte onların da üstüne yoktu...”

Boyalı eşeklerin bu hâli çoklarının ayağının kaymasına sebep oldu. Bin dört yüz sene evvelinden Hz. Ali (kv)’nin Ercüze isimli kasidesinde esefle işâret ettiği “ulemâi’s-sû’” diye bir sınıf türedi bu sayede. Nice ak sakallı hocalar nifak perdesi arkasında saklanan ve fakat sûret-i haktan gözükmekte oldukça mâhir politikacıların zebûnu oldular geçmişte. İş bununla kalsa neyse, bir de bu bedbaht zevât tesir ve nüfuzları üzerlerinde cârî olan yığınların da nazarlarını ve akıllarını ifsâd ederek, peşlerine sâirfilmenam illetine müptelâ hastalar gibi yaptığından habersiz sürüler taktılar...

Bu basîretsizliğin ve boyalı eşek ticaretinin vahim ve dehşetli bir misâlini bu sadedde hatırlatalım: Daha düne kadar, Makyavelli’nin Hükümdar’ının Türkiye versiyonu, “Dün dündür bugün bugündür” şeytanlığının “baba”sı, bir kısım safderun tarafından din nâmına “kurtarıcı” olarak görülmedi mi?.. Başka bir kısım safderun da bu hâli iyi okuyamayıp hiç alâkası olmadığı ve olamayacağı hâlde bu şahsı, pâk ve temiz bir îman ve Kur’ân hizmetinin programı olan Risâle-i Nûr eserleriyle alâkası varmış gibi göstermediler mi?.. Birinci kısmın bedbaht müntesipleri bu ferasetsizlikle nûrânî bir davaya ihânet ettiler; ikinci kısım ise bu oyuna gelerek halkın bir kısmının nazarını Kur’ân’ın parlak bir tefsirinden soğuttular ve birkaç kendini bilmezin ahmaklığını tüm nur talebelerine teşmil ederek hâlis bir camiayı da rencide ettiler. Birinci kısım mı daha çok darbe vurdu İslâm’a, ikinci kısım mı? Karar sizin...

Kur’ân ve bayrak öpmeler, annesinin teyzesinin başındaki örtüyü dillerine pelesenk etmeler, dudak ucuyla millete âyetler okuyup, ezandan bayraktan dem vurmalar ne kadar profesyonelce yapılırsa yapılsın artık boyanın altındaki eşekleri görmeye mani olmamalı. Çünkü bu şahısların bu hâllerini çürütecek, kapalı kapılar ardında irtikâp ettikleri yığınla cürümleri gün yüzüne çıktı; kıyıya vuran kokuşmuş bir leş gibi burunları acıtıp mideleri allak bullak ediyor epeydir.

Ferâset ve basîret kuvvetini artıran yegane ilâç îman. Boyalı eşeklere eskisi kadar itibar ve iltifat edilmemesi kalplerde taze bir ümidi filizlendiriyor ve “Bu sezon son sezon olsun!” temennilerine kuvvet veriyor çok şükür.

Bu hâl o kadar bâriz ki, boyalı eşek tüccarlarının yüzlerinde şu ibare açıkça okunuyor: “İşler kesat! İflâs kapıda!”

Vakit / 28.07.2002


1 yorum

yorum yapmaya bile gerek

yorum yapmaya bile gerek yok.gayet açık

22.09.2009 - aytekin06

Konular