Giriş

Hamd, O Allah'a mahsustur ki, şeytanın hilelerini kullarından uzaklaştırmak suretiyle onlara olan minnetini büyütmüştür.

Orucu, dostları için kale ve kalkan yapmak suretiyle şeytanın umduğunu red ve zannını boşa çıkarmıştır. O Allah ki dostları için, orucun hürmetine cennetin kapılarını açmıştır.

Onlara 'şeytanın ancak kalplerdeki gizli şehvetler yoluyla geldiği' hakikatini bildirmiştir. Yine onlara bildirmiştir ki, şehvetleri yok etmek suretiyle itminana kavuşan nefis, hasmının belini kırmak için galip bir kahraman ve yenilmez bir kuvvete sahip olmuştur.

Sünnet'in kurucusu ve insanların rehberi Hz. Muhammed'e, onun üstün akıl ve delici basiret sahibi olan ashâbına salât ve selâm olsun! Yâ rabbi! Onları daima emin kıl!

Oruç, sabrın yarısıdır.1

Sabır, imanın yarısıdır.2

Hz. Peygamber'in bu hadîsleriyle orucun, imanın dörtte biri olduğu açıklık kazanmaktadır.Allah'a nisbet edilmesi itibariyle de oruç, diğer İslâmî rükûnlardan fazilette de ayrılmaktadır.

Çünkü Allah Teâlâ, Hz. Muhammed Mustafa'nın kendisinden hikâye buyurduğu bir hadîs-i kudsî'de şöyle buyurmaktadır Her hasene (sevab) on misliyle yazılır; tâ yediyüz misline kadar çıkar. Ancak oruç, ise benimdir ve ben onun karşılığında kulumun mükâfatını veririm.3

Allah Teâlâ (c.c) Kur'an'da da şöyle buyurmaktadır:
Ancak sabredenlere mükâfatları hesapsız verilecektir. (Zümer/10)

Oruç ise, sabrın yarısıdır. Onun sevabı takdir ve hesap ölçülerinin üstündedir.

Orucun faziletini bilmek hususunda Hz. Peygamber'in şu hadîsi zannedersem kâfidir: Nefsimi kudret elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, oruç-lunun ağız kokusu, Allah nezdinde misk kokusundan daha hoştur. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: 'Kulum ancak şehvetini, yiyeceğini ve içeceğini benim için terketmektedir. Bu bakımdan oruç benim içindir ve onun mükâfatını ben veririm'.4

Cennetin Reyyan adlı bir kapısı vardır. Sadece oruç tutanlar o kapıdan cennete girebilirler.5

Oruçlu bir kimseye, orucun mükâfatı olarak Allah'ın rahmeti ile karşı karşıya geleceği va'd olunmuştur. Oruçluya iki türlü sevinç vardır: a) İftar ettiği zaman sevinir, b) Allah'a kavuştuğu zaman sevinir.6

Herşeyin bir kapısı vardır. İbadetin kapısı da oruçtur!7

Oruçlunun uykusu da ibadettir.8
Ebu Hüreyre'nin rivayet ettiğine göre, Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Mübarek Ramazan ayı geldiği zaman, cennetin kapıları açılır, cehennem kapıları kilitlenir. Şeytanlar bağlanır ve bir tellâl şöyle bağırır: Ey hayrı arayan kimse! Gel! Ey şerri arayan vazgeç.9

Vekî 'Yeyin, için, âfiyet olsun. Geçmiş günlerde takdim ettiğiniz sâlih amellere karşılık olarak...' (Hakka/24) ayetinin tefsirinde 'Geçmiş günlerden maksat oruç günleridir, çünkü müslümanlar o günlerde yemek ve içmeyi bırakırlar' demiştir.

Hz. Peygamber (s,a), iftihar mertebesinde dünya hakkındaki zâhidlik ile orucu eşit göstererek şöyle buyurmuştur:
Gerçekten Allah Teâlâ, meleklerine karşı âbid bir genç ile iftihar ederek şöyle buyurmaktadır: 'Ey şehvetini benim için terkeden genç! Ey gençliğini bana bahşeden genç! Sen benim nezdimde meleklerimin bâzısı gibisin' '10

Yine Hz. Peygamber (s.a) oruçlu hakkında Allah Teâlâ'nın şöyle buyurmuş olduğunu nakletmektedir:
Ey meleklerim! Kuluma bakınız! Şehvetini, lezzetini, yeme-sini ve içmesini benim için bırakmıştır.11

'Artık işledikleri sâlih amellere mükâfat olarak kendileri için göz aydınlığından ne hazırlanıp saklandığını kimse bilmez' (Secde/17) ayetinin tefsirinde; 'onlar, oruçlarına karşılıktır' denilmiştir.

Çünkü Allah Teâlâ, başka bir ayetinde şöyle buyurmaktadır:
Sabredenler sınırsız ve hesapsız sevap alırlar. (Zümer/10)

Anlaşılıyor ki, oruçluya ecri, sayı ile değil, oluk oluk ve yığın halinde verilecektir. Böyle olması da uygundur. Çünkü oruç ibadeti ancak Allah için yapılır ve ona nisbetle şereflenir. Her ne kadar bütün ibadetler Allah için iseler de, oruçtaki hususiyet daha fazladır. Nitekim Allah Teâlâ Beyt'i (Kâbe'yi) nefsine nisbet etmekle şereflendirmiştir. Oysa sadece Beyt değil, bütün kâinat Allah'ındır. Orucun bu özelliği iki mânâdan ötürüdür.
A) Oruç, nefsi yemekten, içmekten ve şehvetten alıkoymak ve bunları terketmekten ibârettir. Bu ise, esasında gizli bir şeydir.Başkasına görünecek bir mahiyette değildir.Halbuki diğer ibadetlerin yapılışını herkes görmektedir. Oruç ise, ancak Allah tarafından bilinir. Çünkü oruç, mücerred sabır ile yapılan bâtınî bir ameldir.
B) Oruç, Allah düşmanını kahretmek için bir vesiledir. Çünkü şeytanın saptırma vesilesi şehvetlerdir. Şehvetler ise, ancak yemek ve içmekle gelişir. Bu sırra binaen Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:
Gerçekten şeytan insanın içinde kanın deverân ettiği gibi, deverân etmektedir. Bu bakımdan açlık ile şeytanın deverân ettiği yolları daraltınız.12

Yine bu sırra binaen Hz. Peygamber (s.a), Âişe validemize şöyle der:
- Cennet kapısını vurmaya devam et.
-Ne ile?
-Açlıkla...13

Daha ileride Mühlikat bölümünde, yemeğe karşı 'Oburluk ve İlâcı' kısmında açlığın fazileti beyan edilecektir.
Özel olarak oruç şeytanın hilesini mahvetmek ve yollarını kapatmak ve akış istikametini daraltmak için olduğundan dolayı, Allah Teâlâ'ya nisbet edilme özelliğini elde etmeye müstahak olmuştur. Allah'ın düşmanının helâkinde, Allah'ın dinine yardım vardır. Allah'ın dinine yardım eden de Allah'ın yardımına mazhar olur.

Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
Eğer siz Allah'a (Allah'ın dinine) yardım ederseniz, Allah da size yardım eder ve sizin ayaklarınızı sâbit kılar.
(Muhammed/7)

Bu bakımdan kulun var kuvvetiyle çalışması gerekir. Akabinde hidâyetle onu mükâfatlandırmak da Allah Teâlâ'ya düşer.
Biz bizim yolumuzda cihâd edenleri yollarımıza hidâyet edeceğiz. (Ankebut/69)

Bir kavim kendi durumlarını değiştirmedikçe Allah onların durumlarını değiştirmez. (Ra'd/11)

Değiştirmekten maksat şehvetlerin çoğalmasıdır. Bu bakımdan şehvetler, şeytanların yaygın merasıdır. Otlak olduğu müddetçe, şeytanlar orada eksik olmazlar. Şeytanlar oraya devam edince, kul için Allah'ın celâli belirmez ve kul daima Allah'ın mülâkatından uzak olur.

Bakınız Hz. Peygamber ne buyurmaktadır:
Eğer şeytanlar, Ademoğulları'nın kalplerini dolaşıp durmasaydılar, muhakkak Ademoğulları göklerin âlemini temâşa edip gayba muttali olacaklardı.14

İşte bu sebepten oruç, ibadetin kapısı ve insanlar için de bir kalkan olmuştur.

Orucun fazileti bu denli büyük olduğundan, onun zâhirî ve bâtınî şartlarını ve rükûnlerini zikretmek suretiyle beyan etmek gerekir.

Nitekim biz bu hususları üç bölümde açıklamaya çalışacağız




1) İbn Mâce, (Ebu Hüreyre'den)
2) Ebu Nuaym, Hilye; Hâtib, Tarih, (İbn Mes'ud'dan hasen bir senedle)
3) Buharî ve Müslim, (Ebu Hüreyre'den)
4) Buharî ve Müslim, (Ebu Hüreyre'den)
5) Buharî ve Müslim, (Sehl b. Sa'd'dan)
6) Buharî ve Müslim, (Ebu Hüreyre'den)
7) İbn Mübârek, Zühd, (Ebu Derdâ'dan zayıf bir senedle)
8) İbn Menbeh (veya Münebbih), (İbn Muğire'den)
9) Tirmizî, İbn Mâce ve Hâkim, (Ebu Hüreyre'den) Tirmizî Garîb olduğunusöylemiştir.
10) İbn Adiy, (İbn Mes'ud'dan zayıf bir senedle)
11) Irâkî böyle bir hadise tesâdüf etmediğini kaydetmiştir. Zebidî ise, Talha'nın, İbn Seniyye'den rivayet ettiğini söyler.
12) Buharî ve Müslim, (Safîyyeden)
13) İmam Irâkî, bu hadisin aslına rastlamadığını kaydetmiştir.
14) İmam Ahmed, (Ebu Hüreyre'den bir benzerini...)