DİNE YABANCI GENÇLİK

İstikbalimizin ümit kaynağı ve geleceğimizin garanti belgesi durumundaki gençlerimiz, tıpkı karılmış alçı gibidir. Onun şekillenmesi için bir kalıp mesabesinde bulunan anne ve baba, çocuğa iyi bir örnek olmak ve onun faziletli bir şekilde yetişmesi için çok çalışmak mecburiyetindedir. İhmal edilen bir nesil, menfi telkinlerin tesiri altında bozulmakta, yabancı kültürleri benimseyerek millî harsları hor görmeye cür'et etmektedir. İleriyi gören, millet ve memleketini düşünen kimse-ler, bu ciheti dikkatten uzak tutmamak ve gereken çalışmayı yapmak zorundadırlar.

Memleketimizi silahla mağlup edemeyen düşmanlar, yetişmekte bulunan gençleri çok değişik usullerle ve iblisin aklına gelmeyen yollarla, yabancı kültür potasında eritme düşüncesindedirler. Bu hedefe ulaşmak için, Hıristiyanlık propagandası yapan filmler hazırlanmakta, ededî üslup ile yazılmış olup ebedî hayatımızı tehlikeye düşürecek senaryolar sahneye konulmakta, iman ve

İslâmdan uzak bir gençlik yetiştirmek gayreti gösterilmektedir. Çocuğun kalbini ve dimağını boşaltmadan kendi mefkûrelerini yerleştiremiyeceğini bilen İslâm düşmanları, dinî bilgiden yoksun bir gençlik yetiştirmeyi gaye edinmiş bulunmak-tadırlar.

Fıtrî Kabiliyetini geliştirmekte mükeltef olduğumuz gençlerimiz, terbiye ve tahsillerine ihtimam gösterilecek olursa, memleketimizin bakâsı ve yükselmesi için hizmet ederler. Bu sahada gösterilecek ihmâl, onların inançsız ve idealsiz olarak yetişmesine yol açar. İmandan mahrum ve her türlü menfî cereyana müsait bulunan bir gençlik, hangi milletin ağına düşerse onun potasında erir ve yabancı kültürünün çarpık kalıplarında şekillenir.
İslâm dinini kabul edecek ve onun esaslarına uygun bir hayat tarzını benimseyecek istidat üzerine yaratılmış bulunan çocuk; iman nurundan ışık, Allah sevgisinden ısı ve ibadetlerden feyiz alarak yetişirse; benliğinde meknuz bulunan fıtrî kabiliyet filizlenmeye, derûnî bir kökleşme ve dışa dönük bir gelişme göstermeye başlar. Toprak, su ve ışıktan mahrum bulunan bir çekirdek, nasıl çatlayıp filizlenemez ise, müsait bir vasat bulamayan çocuk da İslâmî şuurdan uzak kalır ve "bi-yolojik insan" olmanın ötesinde bir varlık gösteremez.

Anne ve babanın müsbet telkinleri ile gelişen bu istidat, hoyrat eller tarafından köreltilir veya yanlış bir aşı tatbik edilecek olursa, menfi bir tesir altında kalan çocukta ters bir gelişme olur. Bu ciheti belgeleyen bir hadis-i şerifte "(Anadan) doğmuş bir çocuk, (İslâmî) fıtrat üzerine doğurulur. Sonra onun ebeveyni onu yahudileştirir veya onu Hiristiyanlaştırır yahut onu Mecusileştirir"(9) buyuruImaktadır.

Bu hadis-i nebevîde genç nesillerin muharref dinlere sapmasının, bâtıl düşüncelere saplanmasının veya hak din olan İslâm'dan uzaklaşmasının başlıca sebeplerine işaret olunmaktadır. Hadis-i şerifte sade-ce ana ve babadan bahsolunması, sınırlama değil, sorumlulukta başta gelen âmili belirtme maksadına dayanmaktadır. Bu cihet dikkate alındığı zaman, başkaca zararlı mihrakların da bulunabileceği anlaşılmış olur. Çocuklarımızın İslâm'dan uzaklaşmasında müessir olan âmilleri şöyle sıralayabiliriz:

a) Anne ve babaların çocuklarına yeterli dinî bilgi vermeyişi: Gayri müslim olmaları itibariyle, Hıristiyanlığı ve Yahudiliği öğreten ebeveyn ile, İslâm dinini öğretmeyen müslüman anne ve babanın yaptığı zarar, netice itibariyle, birbirinden farklı değildir. Çünkü Nasrânî veya Yahudi ebeveyn, çocuğunu gayri müslim olarak yetiştirmiş, vazifesini yapma-yan müslüman anne ve baba da yavrusunu dinden ve imandan habersiz olarak büyütmüştür. "Kara" ile "siyah" lafızları arasında, mefhum yönünden, nasıl bir fark yok ise, Yahudileştirilen veya Hıristiyanlaştırılan çocuk ile Müslümanlıktan habersiz olarak yetişen çocuk arasında da bir fark yoktur.

b) Yabancı milletler tarafından yurdumuzda açılan kolej ve benzeri eğitim müesseselerinde çocuk okutma hevesi: Bu gibi kuruluşlar, misyoner teşkilâtının denetimi altında bulunmakta ve Hıristiyanlığı yayma maksadı ile faaliyet göstermektedirler. Çocuğumuzun yabancı dil öğrenmesini temin hevesi ile yapılan isabetsiz tercih, onun İslâm dinine yabancı kalmasına ve millî harslarımızla bağdaştırılması imkânsız bir kültürün tesiri altında şahsiyetini kaybetmesine sebep olmaktadır, bu hevesin cazibesine kendini kaptıran ailelerin çocukları; ya Hıristiyanlaştırılmakta veya İslâmî bilgilerden mahrum brakılmaktadır. Tevfîk Fikret Bey'in oğlu Haluk'un Robert Kolej'de Hıristiyaniaştırılmış bulunduğu efkâr-ı umumiyenin meçhulü olmayan bir gerçektir.

Memleketimizdeki Millî Eğitim Teşkilâtı'na bağlı okullarda ve güvenilir ellerde tahsile devam eden bir çocuk, vatanını aşk derecesinde sevecek, tarihi ile iftihar edecek, ecdadına saygı duyacak, aziz bir milletin ahfadı olduğundan dolayı şeref duyacaktır. Böyle sağlam temeller üzerine kurulan ve sağlıklı bilgilerle mücehhez bulunan bîr çocuk, milletinin dertlerini kalbinin derinliklerinde hissedip çare arayacak ve bu memleketin muasır milletler seviyesine yükselmesi için büyük bir gayret sarf edecektir.

c) Müslüman bulunmayan bir erkek ile evlilik: Kadının İslâm dininden soğumasına ve uzaklaşmasına zemin hazırlayan bu evlilik, Allah ve Resulü tarafından yasaklanmış bulunmaktadır. Böyle bir izdivaçtan doğacak çocuklar, babanın telkini ve çevrenin tesiri ile, İslâm'a yabancı olarak yetişirler. Müslüman olmayan bir erkek ile hayatını birleştiren bir kadın, dininden cüdâ düşmüş ve kendisinden doğacak çocuğu Hıristiyan kültürüne feda etmiş olur. Bu tehlike ve zarara set çekmek için, yüce dinimiz, müslüman kadınların gayrî müslim erkekler ile evlenme-sini kesin olarak yasaklamış, müslüman bir erkeğin Yahudi veya Nasranî bir kadınla izdivacını, -yasaklamamış ise de- kerih görmüştür.

d) Din düşmanlığını esas alan iktisadî doktrinlere veya içtimaî cereyanlara kendini kaptırmak: Dinü malumâtı kıt ve tecrübesi az bulunan bazı gençler, İslâmdan soğumakta ve dinî esaslara cephe almaktadır-lar. Temelsiz bir fikre körü körüne bağlanan, benimsediği tezin antitezini tetkik edemediği için "sentez" yapma yeteneğinden mahrum bulunan bir kimse, "insancıl" gibi görünen ve fakat "İslâmcıl" olmayan yabancı bir kültürün tesiri altında kalarak dinden uzaklaşmaktadırlar.

e) Sesli veya yazılı neşir organlarında "öcü"yü "cici" gösteren propagandalar: Hümanizm'in cazibesine kendini kaptırmış zavallıların yaldızlı konuşmaları, masonik mihrakların samimiyetten uzak içtimâiyatçılıkları, dinini öğrenmemiş bazı kimseleri "beynelmilelcilik" cereyanlarına itmektedir Salonlarda uçurulan "balonlar", körpe dimağları din ve imandan soğutmakta; midesini ve kasasını doldurmaktan başka idali olmayan konfor müptelâlarının alâyişine kapılan genç kuşaklar, nefsanî heveslerin peşinden koşarken, dini vecibelerden habersiz olarak yetişmektedirler.

Uyanmaya vesile olur ümidi ile, sözlerimizi bir âyeî-i kerime meâliyle noktalamak istiyoruz: "Ey iman edenler! Eğer küfr(-ü inkâr) edenlere itaat ederseniz sizi ökçelerinizin üstünde (gerisin geri küfre) çevirirler de (dünyada da âhirette de) büyük zarara uğrayanların hâline dönersiniz" (10).

(9) Feyzü'i-Kadîr, c. 5, s. 33.
(10) Sûre-i Âl-i İmrân, 149.