Sarhoşluk Verici Şeylerden Sakınmak

"Ey îman edenler! İçki, kumar, (tapmaya mahsus) dikili taşlar, fal okları ancak şeyta­nın amelînden birer murdardır. Onun için bun(lar)dan kaçının ki muradınıza eresiniz"
(Sûre-i Mâide: 90).

Değerli Gençler!
Allah Teâlâ insanları halketmiş, onların hayat ve sıhhatlerine elverişli gıdalarla yeryüzünü bir nimet sofrası halinde döşemiş ve faydalanmalarına müsa­ade etmiştir. Fakat insanın sağlığına zarar verecek şeyleri de haram kılmıştır.
Kur'ân-ı Kerimin yasakladığı şeylerden biri de içkidir. İçerisindeki alkol nisbeti düşük veya yüksek olsun, hangi ismi alırsa alsın, serhoşluk verici her şey bir içkidir ve aynı zamanda "HARAM"dır.

İçki, insanın başından aklını alan, sağlığını mah­veden ve tedrici olarak ölüme sürükleyen bir zehir­dir. Bu sebeple esirgeyenlerin en merhametlisi bulu­nan Rabbimiz, "Bundan kaçının ki felaha eresiniz" buyurmuştur.

İçki her fenalığın anası, her kötülüğün mayası ve sağlığımızın en büyük düşmanıdır. Şer kapılarının anahtarı ve insanlığın baş derdi, serhoşluk veren içkilerdir.

Hapsanedeki mahkumların, sanatoryumdaki mağ­durların, tımarhanedeki mecnunların pek çoğu, içki mübtelâsı olmaları yüzünden bu acıklı duruma düş­müş bulunmaktadır.

İçki, insan vücudundaki dokuların gelişmesini engeller ve yavaş yavaş ifsat ederek ölüme sürük­ler.

İçki, insan vücudunun hastalıklara karşı muka­vemetini azaltır ve -bilhassa- hazım cihazı hastalık­larına karşı mukavemetsiz bir hâle sürükler, hastalıkların iyileşmesini geciktirir, sinir ve akıl has­talıklarına sebep olur.

Sayılamayacak derecedeki zararlarından dolayı, âlemlere ve âdemlere rahmet olarak gönderilen Re­sûlullah (s.a.v.), ümmetlerini uyarmakta ve "İçkiden sakınınız. Çünkü o, her şerrin anahtarıdır" buyur­maktadır (Feyz'ül-kadir c. 1, s, 154).

Yukarıdaki âyet-i kerime meali tetkik süzgecinden geçirilecek ve üç boyutlu bir incelemeye tâbi tutula­cak olursa bazı hakikatler anlaşılmış olur. Şöyle ki:
a) Cenab-ı Hak, içkiye "MURDAR" adını ver­miştir. Akl-ı selim sahibi bir mü'min, bu ilâhi beyan karşısında tiksinti duyar. Zirâ Allah'ın murdar adını verdiği bir şeyden akıl, mide ve ruh tiksinmiş olur.

b) İçki, şeytanın amelinden bir iş olarak vasfedil-miştir. Çünkü ondan şerden ve zarardan başka bir şey gelmemektedir. Kim şeytanın kölesi olmaktan hoşlanmazsa içkiden uzaklaşmak zorundadır.

c) İçki ile ilgili her iş haram olduğundan dolayı sadece içmek yasaklanmakla kalmamış, içkinin ta­mamından uzaklaşmak emredilmiştir.

d) İçkiden uzaklaşmak, felâh ve kurtuluşa sebep olarak gösterilmiştir. Fert ve cemiyet olarak kurtulu­şa ermek, içkiden ve içki ile ilgili her işten uzak­laşmaya bağlıdır.

e) İman ehlinin ne derece içkiden uzak durması gerektiğini ihtar eden bir hadîs-i şerifte şöyle buyrul-maktadır: "Zinâ eden, zinâ ettiği vakit (kâmil) mü'min olarak zina edemez. Hırsız, çaldığı sırada (olgun) mü'min olarak hırsızlık yapamaz. Şarap içen kimse, onu içtiği zaman mü'min(-i kâmil) olarak içemez" (Buhârî c. 6, s. 241; Müslim c. 1, s. 54).

Muhbiri sâdıkımız Hz. Muhammed (s.a.v.), bu manâyı teyit eden diğer bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmaktadır: Allah'ı şahit tutuyorum, Allah için
şahitlik ediyorum! Andolsun ki Cebrâil bana şöyle dedi: "Yâ Muhammed, içkiye devam eden kimse puta tapan gibidir" (Feyz'ül-kadir c. 1, s. 526).

Faziletli Gençler!
Puta tapanlarla birlikte azap görmek istemezse­niz, etrafınızı kuşatan alkol bağımlısı bahtsızların teşkil ettiği çemberi aşmalısınız. Ayyaş felsefesi olan konuşmaların tesirinde kalmayınız ve Allah Teâlâ'ya kul, Resûlüllah'a ümmet olmanın icaplarını yerine getirmeye çalışınız.

Akılların muallimi ve dini hükümlerin mübelliği bu­lunan Resûl-i âlîşân Efendimizin diğer bir hadisinde şu uyarı yapılmaktadır: "İçki, kötülüklerin anası (ve esası)dır. Kim onu içerse, kırk gün namazı kabul olunmaz. O karnında iken ölecek olursa cahiliyet (devri) ölümü ile ölmüştür" (Feyz. 3.1, s. S. 526).

İnsan vücudundaki hücrelerin kırk günlük bir ha­yatı vardır. Bu kadar bir zaman geçince, hücrenin ortasındaki çekirdek, müstakil bir hücre haline gel­mekte ve yenilenmektedir. Bu müddet içinde alkolün tesiri altında kalmış bulunan bir vücut ile eda oluna­cak namazlar makbul olmaz. Borç ödense bile bu namazlar ile Rabbimizin rızası kazanılmaz. İçki içen kimsenin, varsayım olarak namaz kıldığını farzetsek bile, ibadeti Allah katında makbul ve mahbub ola­maz.

İçki masasının başına dost gibi oturup kavga ve -hatta- cinayetle düşman olarak kalkanlar az değil­dir. Ayıldığı zaman kederinden bayılsa bile nedame­ti ne beşeri hukuk müvacehesinde, ne de maşeri vicdanda bir fayda vermemektedir.
Şeytanın içki vasıtasıyle insana yaptığı zararı Allah Teâlâ bir âyeti kerimede şöyle açıklamakta­dır: "Şeytan, içkide ve kumarda ancak aranıza düş­manlık ve kin düşürmek, sizi Allah'ı anmaktan alı-koymak ister Artık siz (hepiniz) vaz geçtiniz değil mi?" (Sûre-i Mâide 91).

İçki mübtelâları Allah'ı zirretmek şöyle dursun, O'nu hatıra bile getirmek istemezler. Allah'ı zikir ile kadehteki "zehir" birbirinin zıddı olan duyguları kamçılamaktadır. Zikir, ruhta heyecan ve şevk mey­dana getirir. İçki ise, nefiste isyanı ve behimî zevki körükler. Bu menfi duygunun akla ve ruha yaptığı tesir sonunda birçok kimsenin, içkiye başladıktan sonra namazı bıraktıkları görülmektedir.

Ferdin sağlığını tahrip eden, hısımları hasım hâli­ne getiren ve insanları Allah'a kulluktan uzaklaş­tıran içkinin Allah resûlünce lanetlendiğini görüyo­ruz. İçkiye alışan ve bulaşan kimselerin Peygam­berimiz (s.a.v.)in lanetine hedef oldukları hadîs-i nebeviyi meâl olarak tetkikinize sunuyorum:

"Resûlüllah (s.a.v.), şarap (ile ilgili) hususta on (şahs)a; (üzümü) sıkana, sıktırana, içene, taşıyana, kendisi için taşınılan kimseye, sakisine (garsonuna), satıcı­sına, bedelini (kazancını) yiyene, satın alana, ken­disi için satın alınana lânet etmiştir" (Tuhfet'ül-Ah-vezi c. 4, s. 516-517).

Aklı ve vücudu tahrip ederek insanları tedrici ola­rak deliliğe sevkeden, cinayetlere ve dengesizlik­lere sürükleyen içki, ferdi ve toplumu zararlara uğ­rattığı için, müskiratla ilgili her iş lanetlenmiş bulun­maktadır. Zirâ içen olmazsa içiren olmayacak, üzü­mü sıktıran olmazsa ezip suyunu çıkaran bulunma­yacak, satın alan olmaz ise bayiliğini yapan çıkma­yacak, taşıtan olmazsa hamallığını yapan bulun­mayacaktır.

Bu gibi faaliyetleri yapanlar, birbirine destek ol­makta ve kollektif suç işlemektedirler. İslâm'da men­faat temini, mutlak manâda bir kazanç anlayışına dayanmamaktadır. Mefsedetleri defetmek, menfaat celbinden önce dikkate alınacaktır. Bu ölçüye ters düşen bir kazanç anlayışına heves edilmeyecektir.
Bir topluluk, ibni Abbas (r.anhüma)ya şarap alıp satmaktan sual etmişler. O, "Sizler müslümanlar mı­sınız?" diye sormuş. Onlar, "Evet" deyince ibn-i Ab­bas şöyle konuşmuş: "Şu muhakkaktır ki, şarap sat-mak, onu satın almak ve şarap (adı verilen müski-rat)da ticaret yapmak iyi olmaz ve bu davranışlar müslümanlara yakışmaz" (Müslim c. 6, s. 102).

Allah Teâlâ'nın haram kıldığı şeyler arasında hü­küm bakımından bir fark yoktur Domuz alıp satmak ne kadar haram ise içki satmak da o derece ya­saktır. Allah Resulünün uyarısına kulak vermeyip içki bayiliği yapan bir kimse, murdar bir işle elini kir­letmiş olur. Bu ciheti tesbit eden bir hadîsi nebe­vide şöyle bir hatırlatma yapılmaktadır: "Kim içki sa­tarsa, artık domuzların kasaplığını da yapsın" (Feyz'ül-kadir c. 6, s. 93).

Milletimizin Ümmîd-i İstikbali Bulunan Gençler!
İçkinin hiçbir şeyinden fayda ummayınız. İçki ba­ğımlısı hâline gelmiş emsalinizin tesiri altında kalma­yınız ve serhoş felsefesi olan konuşmalara kulak vermeyiniz. Allah Teâlâ'nın İsm-i Celâline benze­yen parmaklarınızla içki kadehini tutmayınız. Boyalı bayanlar aracılığı ile sizi içki masasının başına çekmek isteyenler olacaktır. Onlara aldanmayınız ve kanmayınız.

Allah Teâlâ nefsimizi ve neslimizi paranın hara­mından, kadının yamanından ve alkolün dumanın­dan korusun.




ONYEDİNCİ ÖĞÜT BITTI