SOKAKTA ÖLÇÜ

İnsan ömrünün mühim bir kısmı, zaruri sabeplerle, sokakta geçmektedir. Kişi kendi evinde veya iş yerinde alıştığı hareket serbestliğini, sokağa çıktığından itibaren, sınırlamak zorundadır. Zira yollar, halkın tamamının faydalanacağı yerlerdendir. İnsanların hareket ve hürriyetlerini engellemiş olmamak için, sokakta bulunduğumuz sırada ölçülü ve düşünceli davranmamız gerekmektedir. Bu mükellefiyetleri şöyle sıralayabiliriz:

Gözü harama kapamak, karşılaştığımız müslümanlara selam vermek ve verilen selamı almak, halka eza verecek şeyleri kaldırmak, iyiligi tavsiye edip kötülüğü engellemek (1). "(Geçmiş ümmetlerden) bir kimse, bir yere giderken, yol üzerinde bir diken dalı buldu ve onu alıp geri tarafa bıraktı. Allah Teâlâ onun bu hareketini (hayır olarak) kabul buyurdu ve günahlarını yarlığadı (2).

İnsanlara faydalı olmayı şiâr edinen bir mü'min, İslâm nazarında hayırlı bir şahıstır. Böylesine bir şerefe erişmek isteyen kimse, yolda tesadüf ettiği hastaya, yaşlı kimselere, gözü görmeyen ve gücü yetmeyen zavallılara yardımcı olmalıdır.

Yolda giderken tevazu hali içinde yürümeli, halkı tedirgin edecek derecede acele etmemeli, "Yürüşünde mutedil ol, (konuşurken) sesini alçalt" (3) fermanını hatırdan çıkarmamalıdır.

Sokakta giderken, sebepsiz olarak ve ciddiyetle bağdaşmıyacak derecede etrafa bakmamalıdır. Göz, görmek için verilmişse de, etrafı gözetlemek için ihsan edilmiş değildir. Çünkü sağa sola bakarken gözün bakılması haram olan bir yere ilişmesi ihtimali vardır. Beşeriyyetin mücessem ahlâk örneği bulunan Peygamberimiz, yolda yürürken, etrafa bakınmazdı (4).

Bizden daha ileride yürümekte bulunan bir kimseyi, ismini yüksek bir sesle bağırarak durdurmaya çalışmamalıdır.Böyle bir davranış, hayvanları sevk-u idare etmekte takip edilen bir usuldür (5). Zira koyun ve keçi gibi varlıklar, arkalarından bağırmakla idare edilirler. Medeni bir insanın hareketi, bedevilikten farklı ve uzak olmalıdır.

Halkın gelip geçeceği yollar üzerine oturmamalıdır. Dinlenmeye ihtiyacı varsa mescitlere gidip oturmalı, zikir ve fikir ile meşgul olarak yorgunluğunu gidermelidir. Yollarda oturmak veya yayaların yürüdüğü kaldırımlar üzerinde toplanıp konuşmaya dalmak, geçecek insanların sıkıntı çekmesine sebep olur.

Şahsımıza ait hak ve hürriyetler, diğer kimselerin hak ve hürriyetlerinin başladığı noktada son bulur. Böyle bir zaruret varsa, onu yolları işgal ederek değil, müsait bir yerde telafiye çalışmalıdır. Çünkü karşılaştığımız mecburiyetler, başkasının hakkını iptale sebep olamaz. Bu hususla ilgili nezaket ve muaşeret kaidelerini bir âyeti kerime meâliyle tamamlamak isteriz: "O çok esirgeyenin (has) kulları, ki onlar yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürürler. Kendilerine beyinsizler (hoşa gitmeyecek) laflar attığı zaman selam (etle) de (yip geçe) rler" (6).

(1) Bakınız: Buhârî, c. 7, sh. 127. (E) Müslim, c. 8, sh. 34.
(3) Sûre-i Lokman, 19.
(4) Feyzü'l-Kadir, c. 5, sh. 161.
(5) el-Eşbah ve'n-Nezair, c. 2, sh. 327.