Şirk ve İnkârdan Sakınmak

"Yeryüzünde yürüyen hayvanların Allah katında en kötüsü, şüphesiz ki kâfirlerdir. Artık onlar iman etmezler." (Sûre-i Enfâl 55).
Kalbi iman nuru ile aydınlanmış bulunan gençler!

Şirk, Allah'a ortak tanımak ve ondan başka ma­bud varmış gibi bâtıl bir inanca saplanmaktır. İnkâr, âyet ve hadislerle sabit mukaddesleri ve iman esas­larını, ameli vazifelerle ilgili sarih hükümlerin tama­mını veya bir kısmını kabul etmeyip reddetmektir.

Tek olan, eşi ve benzeri bulunmayan Cenabı Hakk'a eş ve ortak tanımak, Allah Teâlâ'nın zât ve sıfatları ile alâkalı "vahdaniyet" ilkesini hiçe saymak olur. Yüce Rabbimiz "ihlâs" sûresinde zât-ı ilâhisini "ehad" (tek) olarak tavsif etmiştir. Bu inancı redde­den kişi, Kur'ânı tekzip ve Allah Teala'yı yalanlamış olacağından, bâtıl bir yola sapmış ve inkâr batak­lığına saplanmış olur.


İnkârcılık; kişinin küfre nisbet olunmasına, hayatı boyunca işlediği amellerin sevap harmanının mah­volmasına ve sahibinin "idamı ebedi"ye mahkum olmasına sebep olur.

İNKARCILIĞIN ZARARLARI:
Şirk ve inkar öyle bir suçtur ki, bu sapık inanca saplanan kişinin dünyası zindan ve âhireti hüs­randır. Onun kalbine yerleşen bu "bâtıl akide", devamlılık arzettiği için ebedi hayatın hapsanesi bulu­nan cehennemde müebbet hapse mahkum olacak­tır. Bu iddiamızı kitabı ilâhinin bazı âyetleriyle isbat etmek istiyorum.

1- "... Bâtıla iman ve Allah'a küfredenler (yok mu?) İşte onlar hüsranda kalanların ta kendileridir." (Süre-i Ankebût 52).

2- "O küfredenler (yok mu?), ne malları, ne evlatları Allah yanında onları hiçbir şeyden asla kurtaramaz. İşte onlar, (evet) onlar ate­şin yakacağıdır" (Sûre-i Âl-i İmrân 10)

3- ("O inkar edip kâfiri olanlar (yok mu?) eğer yeryüzünde bulunan her şey ve onun bir o kadarı daha onların olsa da kıyamet günü­nün azabından (kurtulmak için) onu feda etse­ler yine kendilerinden kabul olunmaz.Onlar
İnkârcılık; kişinin küfre nisbet olunmasına, hayatı boyunca işlediği amellerin sevap harmanının mah­volmasına ve sahibinin "idam-ı ebedi"ye mahkum olmasına sebep olur.

İNKARCILIĞIN ZARARLARI:
Şirk ve inkar öyle bir suçtur ki, bu sapık inanca saplanan kişinin dünyası zindan ve âhireti hüs­randır. Onun kalbine yerleşen bu "bâtıl akide", de­vamlılık arzettiği için ebedi hayatın hapsanesi bulu­nan cehennemde müebbet hapse mahkum olacak­tır. Bu iddiamızı kitab-ı ilâhinin bazı âyetleriyle isbat etmek istiyorum.

1- "... Bâtıla iman ve Allah'a küfredenler (yok mu?) İşte onlar hüsranda kalanların ta kendileridir." (Süre-i Ankebût 52).


2- "O küfredenler (yok mu?), ne malları, ne evlatları Allah yanında onları hiçbir şeyden asla kurtaramaz. İşte onlar, (evet) onlar ate­şin yakacağıdır" (Sûre-i Âl-i İmrân 10)

3- ("O inkar edip kâfiri olanlar (yok mu?) eğer yeryüzünde bulunan her şey ve onun bir o kadarı daha onların olsa da kıyamet günü­nün azabından (kurtulmak için) onu feda etse­ler yine kendilerinden kabul olunmaz. Onlar
İnkârcılık; kişinin küfre nisbet olunmasına, hayatı boyunca işlediği amellerin sevap harmanının mah­volmasına ve sahibinin "idamı ebedi"ye mahkum olmasına sebep olur.

İNKARCILIĞIN ZARARLARI:
Şirk ve inkar öyle bir suçtur ki, bu sapık inanca saplanan kişinin dünyası zindan ve âhireti hüs­randır. Onun kalbine yerleşen bu "bâtıl akide", de­vamlılık arzettiği için ebedi hayatın hapsanesi bulu­nan cehennemde müebbet hapse mahkum olacak­tır. Bu iddiamızı kitabı ilâhinin bazı âyetleriyle isbat etmek istiyorum.

1- "... Bâtıla iman ve Allah'a küfredenler (yok mu?) İşte onlar hüsranda kalanların ta kendileridir." (Süre-i Ankebût 52).

2- "O küfredenler (yok mu?), ne malları, ne evlatları Allah yanında onları hiçbir şeyden asla kurtaramaz. İşte onlar, (evet) onlar ate­şin yakacağıdır" (Sûre-i Âl-i İmrân 10)

3- ("O inkar edip kâfiri olanlar (yok mu?) eğer yeryüzünde bulunan her şey ve onun bir o kadarı daha onların olsa da kıyamet günü­nün azabından (kurtulmak için) onu feda etse­ler yine kendilerinden kabul olunmaz. Onlar
için pek acıklı bir azap vardır." (Sûre-i Mâide 36).

4- "Ayetlerimizi inkâr ile kâfir olanlar (var ya) onları muhakkak ki ateşe atacağız. Deri­leri piştikçe, azabı tadıp durmaları için, on­ları başka derilerle (yenileyip) değiştireceğiz. Şüphesiz ki Allah mutlak galiptir, yegane hüküm ve hikmet sahibidir." (Sûre-i Nisa 56).
İnkarcıların sapık ve çarpık akideleri iliklerine ka­dar işlemiş ve yerleşmiş olduğundan azapları de­vamlı olacaktır. Derileri yanıp yanıp da kömür haline gelince taze deriyle değiştirilip devamlı olarak azap olunacaklardır.

İnkarcıların Amellerinin Değersizliği:
İmanı olmayan insanların yaptıkları işler, tıpkı sıfır gibidir. Sıfırlar ne kadar çok olursa olsun, ister yan­yana isterse alt alta yazılsın, değer ifade eden bir rakam elde edilemez. Fakat birden dokuza kadar olan rakamlardan biri, sıfır dizisinin önüne getirile­cek olursa haşmetli bir sayı meydana gelir. Bu hu­susu açık ve seçik olarak gözlerimizin önüne seren bir ayet-i kerimede şöyle buyrulmaktadır:


"Rablerini küfr-ü inkâr edenlerin misali şudur: Yaptıkları işler fırtınalı bir günde rüzgarın şiddetle savurduğu bir küle benzer. Kazandıklarından hiçbir
şeyi ellerine geçiremezler. İşte bu, (Haktan) uzak sapıklığın ta kendisidir" (Süre-i İbrahim 18).
Bu ilahi hükmü teyit eder durumdaki diğer bir ayet-i celilede şöyle buyrulmaktadır:
"O küfredenler(e gelince): Onların amelleri (etrafında dağlar ve tepeler görünmeyen) dümdüz ve engin çöllerdeki bir serap gibidir ki susayan onun bir su olduğunu sanır. Nihayet o, buna vardığı zaman onu bir şey olarak bulamamıştır..." (Sûre-i Nur 39).
Vâha'daki suların atmosfere yansıması ile çölde oluşan serap, susayan çöl yolcusunun aldan­masına, o tarafa doğru gidip yorulmasına ve hara­retinin artmasına sebep olur. "Ona ulaşıp susuz­luğunu gidereceğim" düşüncesiyle seraba doğru koşar ve fakat yaklaştıkça o aldatıcı parıltı kaybolur. Aynen bunun gibi, iman nurundan mahrum bulunan insan da yaptığı işlerin bir değeri olduğunu zanne­der. Fakat ahirete vardığında yaptığı amellerin bir değerinin olmadığını anlayarak pişman ve perişan olur. Ne çare ki o gün duyulacak nedametin kişiye hiçbir faydası olmayacaktır.
Değerli Gençler!

İman, temel; yapılan işler ise, binanın duvarları gibidir. Temelsiz bir binanın payidar olması mümkün değildir. Hafif bir sarsıntıda çatlamaya ve çökmeye maruz kalacaktır. Bahsimizi bir ayeti kerime meali ile noktalamak istiyorum:

"Şüphesiz ki Allah, kendisine eş tanınmasını yarlığamaz. Ondan başkasını, dileyeceği kimseler için yarlığan. Kim Allah'a eş tutarsa muhakkak pek bü­yük bir günah ile iftira etmiş olur" Sure-i Nisâ 48).




BİRİNCİ ÖĞÜT BITTI