Kur'an'a göre zina

Birileri zinaya ceza gelecek diye bir telaşlandı bir telaşlandı ki, sormayın gitsin. Oysa onlar, bu ülkede tüm özgürlükler yok edilse dahi genelde günah işleme, özelde zina yapma özgürlüğünün rejimin garantisinde olduğunu bilmezler mi?

Konuşup yazarken İslâm’ın bu konudaki hükümlerini doğru bilseler ya? Ne gezer. En ciddi mevzularda dahi esip yağarken ehline müracaat etme ya da kaynağa bakma ihtiyacı duymazlar. Özetle hem “bilgisiz” anlamında cahiller, hem de “haddini bilmez” anlamında.

İnsanlıkla yaşıt doğruların öbür adı olan İslâm şeriatlarının tümünde zina günah sayılmıştır. Karşılıklı rızaya dayalı olsun olmasın, nikah sözleşmesi dışındaki her cinsel birliktelik zina kapsamına girer.
İslâm’ın son vahyi de zinayı şiddetli yasakladı. Fakat bu yasak damdan düşer gibi gelmedi. Önce zinanın psikolojik, sosyolojik ve ekonomik kaynaklarını ele aldı ve kurutmaya çalıştı. Evliliği özendirdi. Fuhuş sektörünü finanse eden kara ve haram parayla mücadele etti. Ortadan kaldırma yönünde irade beyan ettiği kölelik müessesesinin pençesinden kurtardığı genç kadın ve erkekleri himaye altına aldı. Fertlerde sağlam bir vicdan inşa etti. Aileyi toplumun temel taşı ilan etti. Ortaya model insanlar çıkardı.


Kur’an, bu konuyu da her toplumsal sorun gibi zamana yayarak tedricen halletme yolunu benimsedi. İlk nazil olan ayet Nisa 15 ve 16. ayetlerdi. Zaniyenin evde tutulması, zaninin hırpalanması ve horlanması hükmünü getiriyordu. Bunlar vahyin zinayla mücadele sürecinde ilk müeyyidelerdi. 15. ayetin sonu “Allah bu konuda bir yol gösterinceye kadar” diyordu. Bunun anlamı zina konusundaki nihai hükmün daha sonra geleceğiydi. Nisa 25. ayet kölenin zina cezasının hürün yarısı olduğunu ifade ederek, köleleri seks işçisi olarak kullanan bir geleneğin sorumlusunun mağdur olan köleler değil, onları köleleştiren efendiler olduğunu tescil etti. Bu aynı zamanda geleceği bildirilen nihai hükmün ikiye bölünebilir bir müeyyide olduğunu da zımnen ifade ediyordu.


Ve ilahi terbiyenin takdir ettiği sürenin sonunda nihai müeyyide geldi. Nur suresinin 2. ayeti bu müeyyideyi 100 değnek olarak ifade etti. Bu arada zina iftirasının da zinaya yakın bir suç teşkil ettiği tescillendi ve bu iftirada bulunana 80 değnek cezai müeyyide getirildi.


Allah Rasulü’nün dilinde 7 büyük günahtan biri olan zina, farklı kapsam ve tanımla da olsa daha önce de kerih görülüyordu. Hatta Yahudi kültür ve hukukunun egemen olduğu Yesrib’te (Medine) Yahudiler zinayı cezalandırıyorlardı. Fakat bunu dürüst ve adil bir biçimde yapmıyorlardı. Tevrat’ta zinanın cezası taşlama olduğu halde yoksullar ve kölelere bu cezayı uyguluyorlar, varsıllar ve soyluların sadece yüzünü boyayıp teşhir ile yetiniyorlardı.


Allah Rasulü hicretten hemen sonra kendisine getirilen bir zina davasını muhtemelen Medine Sözleşmesi’ne bağlı kalarak Yahudilerin hukukuna göre recmine hükmetmişti. Yine muhtemelen Kur’an’ın bu konudaki nihai hükmü gelmezden önce kendisine getirilen bir (bir yoruma göre iki) zina vakasını da bir önceki şeriatın hükmüyle karara bağlamıştı.


Bu bir (ya da iki) zina vakasının en belirgin özelliği zina eden kişinin kendi vicdanını teskin için cezalandırılmasını ısrarla istemesiydi. “Tahhirni ya Rasulallah!” (Beni temizle ya Rasulallah!) diye defalarca yalvarıyordu zina yapan kişi. Allah Rasulü gönderiyor yine aynı ricayla geliyordu. Bunun nedeni, İslâm’ın günahkar muhataplarında dahi yeryüzünde ender görülen böylesine aktif bir iman inşa edebilmesiydi.


Zani Maiz cezanın infazı sırasında kaçmıştı. Fakat buna rağmen kalabalık takip ederek bir tür lince tabi tutmuştu. Rasulullah bundan hoşlanmadı ve “Keşke bıraksaydınız!” dedi. İnfazdan sonra zaniyi itirafa ikna eden Hezzal isimli şahsa kızgın bir şekilde “Yaptığını beğendin mi?” diye çıkışan da yine Nebi idi. Hz. Ömer “Allah’ın gizlediğini kendisi de gizleseydi ya” diyecekti. Bu olayı nakleden kaynaklar bu zina vakasının ordu seferdeyken nazik bir anda vuku bulduğu için sıra dışı bir durum olduğunu söyler. Bu doğruysa bu cezayı da istisnai saymamız gerekir ki Rasulullah’ın “ibret-i alem bir ceza”dan (nekkele bihi) bahsetmesinin gerekçesi de bu olsa gerektir. Eğer ayrı bir vaka olarak yorumlanırsa Gamidli kadın da Maiz gibi ısrarla cezalandırılmayı istemişti.


Bunlar neyin göstergesi? İslâm’ın, günahkârların yatak odalarına sokulmaya meraklı olmadığının. Yatak odalarına meraklı olanlar kimler? Ne bileyim ben. Onu da gidin, Müslim Gündüz’ün yatak odasının kapısını baltayla kıranlara sorun.

03/09/2005
Arif Çevikel


Konular