Ateşlediğiniz duygularınız, her türlü yanlışı göze aldırır!..

Geçtiğimiz yazda yanıma gelen masum bir genç hem heyecanlı hem de aceleciydi. Önce iki yanına baktı, kimsenin olmadığını görünce, "Mahrem sorumu hemen sorayım" diyerek gençlik sorusunu sordu:
- Ben dedi, henüz okulumu bitirmedim, ilgi duyduğum kız da bitirmedi. İkimiz de birbirimize yakın yerlerde kalıyor, duygularımızın da birleştiğini görüyoruz. Hiç olmazsa telefonla konuşalım, dedik. Ancak bu konuşmalar o kadar fazla oldu ki, masrafımızı ödeyemeyecek hale geldik. Telefonu bırakıp da masrafsız yüz yüze konuşalım dedik. Bu defa da mahremiyet engeli çıktı karşımıza. Bu mahremiyet engelini kaldırmak için ailelerimizden habersiz dinî nîkah yaptırmayı düşünüyoruz, bu caiz olur mu?..

- Bence, caiz olur mu? diye sormayın da, caiz olsa dahi isabetli olur mu? diye sorun. Böyle bir teşebbüs bize fayda getirir mi, sonunda başımıza büyük bir dert çıkarır mı diye sorun. Şimdi bunun zamanı mıdır? diye sorun.

- İkimiz de şimdi bunun zamanıdır diye düşünüyor, çok istiyoruz yüz yüze konuşmayı.

- Elbette çok isteyeceksiniz. Telefon görüşmeleriyle ateşlediğiniz duyguların sahibi iki gencin yüz yüze, göz göze buluşmaktan başka akıllarına ne gelebilir?.. Sonunda bu görüşme ve konuşmaları da kâfi bulmayıp bir de gizli nikâhla aradan mahremiyeti de kaldırmaktan başka ne çare düşünebilirler?.. Ama, siz şu anda bundan başka bir şey düşünemez olsanız da, tecrübeli yaşlılar sizin ne kadar zamansız ve yararsız bir yanlışa yöneldiğinizi görür ve istikbalinize mal olacak bu hatanızın size maliyetini söyleyebilirler. Ama siz bu ikazlara razı olur musunuz onu bilemem.

- Razı olacağımdan dolayı size geldim, buyurun siz cevabınızı verin, ikazınızı yapın...

- Öyle ise hoşuna gitmeyecek cevap dinlemeye kendini hazırla!.. diyerek acı söyleyen dost edasıyla sıralıyorum gencin geleceğine mal olacak olumsuzluklarını:

- Henüz okul bitmemiş, diploma alınmamış, bir ekmek sahibi olacak işe, mesleğe girilmemiş, mutlu olmanın vazgeçilmez şartı olan ekonomik imkanlar hazırlanmamış, ailelerin bu konudaki izni ve desteği sağlanmamış, yani bütün şartlar aleyhte, tam manasıyla ortalık kış! Siz bütün bu olumsuz şartlara rağmen çiçek dikmek istiyorsunuz. Kış çiçeğinizi soldurur, soğuklar da yaprak açtırmaz dondurur. Eninde sonunda duyacak olan aileleriniz de bu hevesinizi söndürür... Ne olacak sizin haliniz bunca olumsuzluklar karşısında?.. Bunları hiç düşünmediniz değil mi?.. Neden düşünmediniz? Çünkü bir araya gelerek ateşlediğiniz duygularınız, karşılaşacağınız bu dağ gibi engelleri düşündürmez!.. Şunu bir daha açıkça ifade edeyim ki, duygu ateşine benzin dökme etkisi yapan tenhalarda yüz yüze, göz göze buluşmayı sürdürürseniz, bu ateş geleceğinizi de yakar, derslerinize kilitlenmesi gereken zihniniz, birbirinize duyduğunuz ilgiye kilitlenir, başarısız gençler damgasını yemeye mahkum hale gelebilirsiniz...

- Ne zaman konuşacağız öyle ise?.. Biz çok istiyoruz baş başa buluşmayı?..

- Önce okulunuzu bitirin, halk tabiriyle ekmeğinizi elinize alın, mutlu olmanın ekonomik şartlarını elde edin, yani bir işe, bir göreve atanacak vasfa sahip olun. Daha açık ifadesiyle bir baltaya sap olun. Kapanın elinde kalmayacak kadar değer kazanın. Hayatınızın zekatı sayılan hizmet borcunuzu da hatırlayın!.. Aileleriniz o zaman sizi kendi halinize bırakmaz, sizden önce bu konuyu gündeme getirirler... Şunu da ilave etmeliyim ki, benim bu sözlerim ameliyat haberi vermek gibi baştan dayanılması güç acılar verir; ama sonunda ikinize de şifalı olur. İstikbalinizi kazanır, başarılı bir geleceğe kanat çırparsınız. Şartlarını yerine getirdiğiniz mutluluğu o zaman hem de ailecek yaşarsınız. Çünkü o zaman kışınız bitmiş baharınız başlamış olur. Açılan çiçekler solmaz...

Derin bir sessizlik içinde dinleyen masum gencimiz, ben bunları hiç düşünmemiştim, diye söylenerek ayağa kalktı:

- Gerçekten de acı bir ameliyat haberi gibi geldi bana. Bakalım ben bu ameliyata dayanabilecek miyim? Bana dua edin... diyerek vedalaşıp ayrıldı.

Bilmem siz nasıl bakıyorsunuz benim bu yaşlı bakışıma?

- 'Dağ meyvesi acıdır fakat şifalıdır!' diyerek bana hak mı veriyorsunuz, yoksa, 'bırakın gençleri, alevlenen duygularının gereğini yaşasınlar, okulları, gelecekleri

(http://www.zaman.com.tr/webapp-tr/haber.do?haberno=568295)


Konular