Sağlık köşecilerinin cinsel içerikli önerilerinin ne kadarı gerçek

Gün geçmiyor ki cinsel gücümüzü artıran yeni bir gerçek bulunmasın. Adını sanını yeni duyduğumuz likopen mi dersiniz karoten mi, kapsaisin mi verelim yoksa Çin pirinci ekstresi mi uygun olur acaba…

Medyanın yeni “in”lerinden sağlıkçı köşe yazarları veya havalı titreleriyle “yaşam guru”ları bizlerin yıllardır boğuştuğu sorunları sağ olsunlar iki başlıkta toplayarak dertlerimize derman oluverdiler. Nihilistik takıntılarınızın olsa olsa iki kaynağı olabiliyor son tahlilde. Siz ya şişmansınız zayıflamanız gerek ya da seksüel sorunlarınız var. Bunu bir kez belledikten sonrası ise kolay. Her şeyi yiyerek zayıflayabilme yolları veya bir arkadaş birlikteliğinde gece gündüz yataktan kalkmadan- boş oturmamak kaydıyla elbette- fiziksel ve ruhsal rahatsızlıklarınızı gidermeniz işten bile olmuyor.

Her gün öpüşürseniz dişçiye gitmeniz gerekmiyor. Öpüşmek tükürüğün dişlerden yemek kalıntılarını temizlemesini desteleyip çürüklere ve plağa neden olan asit düzeylerinin düşürülmesini sağlamakta. Seks baş ağrılarını gerçekten geçirmekte. Bir sevişme süreci, beyindeki kan damarlarını daraltan gerilimleri gevşetebiliyor. Bol bol sevişmek tıkanık burunları açıyor. Seks doğal bir antihistamin çünkü. Astma ve alerjiyle mücadeleyi destekliyor. Yapabileceğiniz en güvenli sporlardan.

Neredeyse vücuttaki her adeleyi çalıştırıp güçlendiriyor. 20 tur yüzmekten daha eğlenceli üstelik.
Hafif depresyon için anında etkili olan bir tedavi. Kan akımına endorfinlerin salgılanması yoluyla zevk hissi üretiyor ve kendinizi iyi hissetmenizi sağlıyor.

Bu bilgiler nerede mi yazıyor? Kaç dakika mı uygulamak lazım? Son İngiliz verilerine göre Türklerin ortalama süresi üç dakika mı? Ama siz de çok şey soruyorsunuz...

Yanıtlarımız ancak bilimselliği kesin ispatlanmış olan noktaları özetlemekle kalacak İlk kural kadın ve erkek cinselliğinin düşünce ve sonuç açısından birbirinden mutlak farklı olduğu.

Viagra konusunda basit bir örnekle açıklamaya çalışalım. Amerika’daki bir çalışmada iktidarsızlık nedeniyle başvuran 166 erkeğe tedavi olarak Viagra, 163 üne ise boş tabletler verilmiş. 12 haftalık tedavi sonucunda Viagra grubundaki hastaların %74 ünün, boş tablet kullananların ise %16 sının yakınmaları geçmiş. Viagra kullananların bir ayda başarılı ilişki ortalaması 5.9, diğer grubun ise 1.5 civarında seyretmiş.

Kadınlarda yapılan bir araştırmada ise çeşitli eğitim düzeylerindeki ikiye ayrılmışlar, bir kısmına viagra verilmiş, diğer kısmı ise boş tabletleri (placebo) yutmuş, bilmeden elbette. Sonra hanımlar oturtulup erotik filmler seyrettirilmiş. Cinsel organlarının kan akımında artma olup olmadığı ölçülmüş. Viagra alanlarda kan akımı gerçekten çok artmış. Tabii saf araştırmacılar işin erkeklerdekiyle aynı olduğunu sanmış önce. Malum ya erkeklerin aslında cinsel istek duyması için kan akışında artma bile çoğu zaman gereksiz. Hele bir de artarsa…

Oysa denek grubu hanımların bütün kanı cinsel organlarda gezse bile hiç biri cinsel isteğinde en ufak bir artma olmadığını itiraf etmiş.

Araştırma grubunun ön raporu: “kadınlara viagra değil beyni etkileyen ilaç gerekli”.
Bir erkek olarak şaşırmadığımız önemli bir itirafı da not edelim. Deneklerden psikiyatri profesörü olan bir hanım “şirket elemanları bizi üfürükten bir hapla uyarılabilecek kadar basit görme cüretini gösteriyor diye inadına uyarılmadım” demiş.

Artık dünya ilacın tıbbi etkileriyle uğraşmayı bitirip işin sosyolojik yönüne doğru kayma yolunda. Amerika ve Avrupa’da en güncel tartışma konusu sağlık sigortalarının ilacın parasını ödemesinin gerekip gerekmediği. Ne de olsa bir tableti 10 dolar. Viagra tedavisi zorunlu bir hastalık için mi kullanılıyor yoksa estetik ameliyatlar gibi insanların yaşamını daha kaliteli hale getirerek mi yararlı oluyor.

Psikiyatristler ve yaşlı insanlarla uğraşan geriyatristler ise son dönemde dağılma tehlikesini daha fazla hisseden ileri yaş ailelerin dramını anlamaya çalışıyor.

Ülkemizde ise durum tam tahmin ettiğiniz gibi. Tüm dünyada ilacın salgın kullanımından sonra reçete sayısı giderek azalırken üç katına çıkaran tek milletiz vesselam. Viagraya bağlı ölüm sıklığında ise lideriz. Ama lütfen Türk insanını değil onu seksin olumlu etkileri konusunda bilgilendiren guruları sorgulayın. Bu yıl piyasaya viagradan üç kat güçlü bir ilacın sürüleceği muştusunu da biz verelim.

Sonuçta kabul etmek gerekir ki Türkiye gibi gündemi çok hızlı değişen bir ülkede bile sağlık konusu medyada kendine bütçede verilen paydan çok daha fazla yer buluyor artık. Tıp alanı bir çok kişi için bilinmeyenlerle dolu, kendine ait bir dili olduğu için okuyarak öğrenmek zor, hastalıklar yaşamımızın bir parçası.

Ama medyanın ve tıp çalışanlarının da bu konuya artık televole standartlarını terk ederek hak ettiği ciddiyetle yaklaşmasının zamanı geldi. Önce tıp çalışanlarının ünlü olmak, reklam yapmak uğruna medyayı kullanma aymazlığını bırakması gerek belki de. Bilimsel sorumlulukla yazılan ve olası sonuçları dikkate alınarak basılan yazılarla ülkemizin en ihmal edilmiş konularından biri olan sağlık eğitiminin basın yoluyla verilmesi ele geçebilecek en büyük şans.

Medya ise şüphesiz haber değeri standartlarını gözeterek sağlık haberlerini eğitici yayınlarla da desteklemeli ve kamuoyunu karşılıksız umutlara ve heyecana sürükleyen haberlerden kaçınmalı.
Reyting derdiyle verilen bilgilerin Güzin Abla’nın deneyimleri kadar bile samimiyeti ve inandırıcılığı olamıyor çünkü.

Sağlıcakla kalınız…

Dr. Serdar Günaydın


Konular