Televizyon Herşeyimizi Çaldı.

İnsanın dünyevi ve uhrevi hayatının en belirleyici en mühim unsurların başında zaman gelmektedir. Zamanın kiymetini en iyi farklı şeylerle imtihan edilenler bilirler bazen saniyeler saliseler insana çok şeyler kazandırabilir veya kaybettirebilir.Bu kazanacağı şey bazen para bazen mevki bazen bir hayat bazen de bir umut bazen dünyanın içindeki her şeyden kıymetli olabilecek bir tebessüm ve mutluluktur.. Zamanın sırrı imtihan noktasında da ne kadar büyük ehemmiyet taşıdığını insan için ne kadar büyük ve kıymettar olduğunu bize Peygamber Efendimiz şu hadisinde belirtmektedir. İki şey vardır ki çoğu insanın bunların kıymetini bilmezler.Bunlar boş vakit ve sağlıktır.Hastalık gelmeden sağlığın, ölüm gelmeden hayatın zamanın kıymetini bilin diyerek zamanın her dakikasının ve saniyesinin bizim lehimizde veya aleyhimizde bir ile on ile yüzle veya trilyonlarla çarpımından ortaya çıkacak olan saatlerin nerelerde kullanıldığının neticeleri olan mükafatlar yada mücazatlar olarak bize hesap gününde geri döneceğine dikkatleri çekmiştir.

Bu değerli zamanlar asrımızda maalesef teknolojinin elinde ,sefih medeniyetin cazibedarlığı elinde,nefsin elinde lehimize dönmüştür zamanımızı ve vaktimizi en zaruri kıymetli işlerden elini çektirerek en fuzuli ve gereksiz yollarda ve işlerde istimal etmeye sebebiyet veren şeylerin başında renkli çekici ve cazibedar ve meraklı teknolojik nimetlerden olan televizyon gelmektedir.

Televizyon ülkemizdeki maalesef sosyal ve içtimai hayata erdem fazilet ahlaka ve insanlığa katkı sağlamaktan ziyade ahlaki ve dini dinamiklere zarar verip aksine ahlakı seyyieye hizmet etmektedir. İnsanların zamanlarını emeklerini ömür sermayesini nefis ve şeytan lehine,insanın aleyhine kullanarak insan hayatını sinsice gizlice güldürerek ağlatarak meraklandırarak hissettirmeden almakta yada çalmaktadır. Altın,elmas hükmünde olan o saatleri bozuk para hükmüne çevirmekte bizden çaldığı o saatlerin içine ahlaksız edepsiz hakikatsiz değersiz görüntüleri kelamları fikirleri yerleştirerek bizleri asıl gayemiz olan uhrevi vazifelerden,ulvi gayelerden uzaklaştırarak zamanımızı gasp eden en büyük bir hırsız, en kötü bir dost hükmüne geçmiştir.

Televizyon bizi Allah’a hakiki kulluktan, onun adını tesbih, tazim etmekten onun sanatlarını inceleyip tefekkür etmekten alıkoyarak her bir sahifesinde binler hikmetler, sırlar, faziletler ve saadetler bulunan bir İslam tarihi, bir sahabe hayatı, bir peygamber, evliya hayatı ve bir hadis kitabini bir iki saat okuyup malumat sahibi olmaktan,ilim sahibi olmaktan iman sahibi olmaktan alıkoyarak içinde ihaneti, dinsizliği, fıskı, fücuru ahlaksızlığı, alçaklıkları ,oyunların oyalamacıların olduğu zulumat dolu sefih medeniyetin çirkin bozuk insanlık din aleyhine işleyen film karelerine insanları özelliklede evde kalan kadınları mahkûm etmekte, her hatmedilen bir filme şarkıya mukabil bir duayı hadisi ayeti zarureti diniyeyi öğrenmekten hatmekten alıkoymakta hayatımızdan kalbimizden nebevi hikmetli ilahi düsturlarla çevrilmiş değerleri ve hükümleri yavaş yavaş pembe içi pis dışı süslü, içi necis dışı renkli sefih hayatlara günahlara isyanlara tetbil ettirmekte güldürerek meraklandırarak hüzünlendirerek heyecanlandırarak uyutarak imanı ve inancı yavaş yavaş kalpten çıkararak imanımızı, dinimizi çalan bir hırsızdır.

Televizyon toplumun temel taşı olan aileyi,insanın sığınağı olan istinat noktası olan imanız ve dini bozarak hikmeti abesiyete, hakikatleri vehimlere marazlara, zanlara çevirerek ahlaki değerleri ahlaksızlığa, insandaki güzel seciyeleri kişiliksiz değersiz gayesiz amaçsız insanlar yığınağına,ahlakı haseneleri, ahlakı seyyielere ,sıdkı kizbe ,yardımlaşma ve dayanışmayı rekabete,mücadeleye,rızayı ilahiyi, menfaate, çıkara ,dürüstlüğü sadakati aldatmaya ,merhameti merhametsizliğe,saygıyı saygısızlığa,gençleri sarhoşluğa ,güçlüleri zulme,muhtaçları hırsızlığa,iffetlileri iffetsizliğe,namusluları namussuzluğa,çocukları haylazlığa tebdil eden film kareleri ile bilinçaltına şuurlara kalplere vicdanlara bütün ahlaksızlıkları insanlığın ve dinin düşmanı olan seyyieleri pompalayarak hapishanelerin kabristanların ve hastanelerin dolması sürecini hızlandırarak helaket ve felaketlerin birer temsilcisi hükmüne geçerek asayişimizi ve ahlakımızı çalan acımasız ve gaddar bir hırsızdır..

Televizyon ailemizden sonra bize en yakın kişiler olan ve nerdeyse peygamber efendimizin deyimiyle birbirine mirasçı olacak kadar birbirine yakın olan iyi ve kötü günde, yokluk ve varlıkta mesuliyet ve sorumluluklarımızın olduğu grupların başında gelen komşularımızı elimizden alarak ,birbirinin halini bilmeyen, işitmeyen iyi gününü, kötü gününün bilmeyen sevgisini, muhabbetini esirgeyen ,altında ve üstünde oturan kimdir merak etmeyen, hali nedir düşünmeyen, muhabbetini ve zamanını komşusuna değil de evindeki sahte yalancı samimiyetsiz, aldatıcı, oyalayıcı, hayra iyiliğe, doğruluğa, güzelliğe çağırmayan etrafına çevresine insanlara yabanileştiren televizyonlara sarfederek toplumdan, komşudan ahbaplardan uzaklaştırarak küçük ev dairesine kendini mahkum edenler televizyon yüzünden kendilerini hakiki, samimi, nurani, ebedi ve daimi dostlukları muhabbetleri kazanabileceği komşulardan mahrum ettiler .O Televizyonlarda icra edilen dizilerin sahte riyakarane, yalancı aldatıcı, oyalayıcı ve bir fındık kabuğunu bile doldurmayacak abes fuzuli kelamları ve laklaklarını dostluklarını ,komşularının hakiki samimi rızayı ilahi maksatlı, nezih ve nurani sohbetlerine tercih ettiler.onlar için tvler ne kadar dost olarak görülseler de bizler için komşularımızı ve komşular arasındaki yardımlaşma ve dayanışmayı ve komşularımızı,bizden çalan dessas bir hırsızdır.


Televizyon bize ailemiz ve yakınlarımızla paylaşmadığımız çünkü aynı ortamlarda bulunmaktan dolayı etkileşim içinde olmamız icap eden ve büyük yardımlaşma ve dayanışma fedakarlıkların iyi kötü günlerin destekçisi olacak ve kardeşlik bağı gibi sağlam olabilecek olan arkadaşlık ve kardeşlik bağı ile bağlandığımız dost ve ahbaplarımızı elimizden alarak o arkadaşlarımızı sadece dünyanın zevkleri ve lezzetleri peşinde koşturarak ,hakiki vazifesini kulluğunu ve dünyaya geliş asıl gayesini unutturarak kurduğu sahte, yalancı, aldatıcı oyunları ile oyalayarak merak ve sevgi hissiyatlarını okşayarak bütün zamanını merakını ulvi hakiki gayelerden amaçlardan hedeflerden sufli, adi, basit aşağı oyunlara filmlere ve dizilere çevirterek o yolda sarf ettirerek uhrevi hayattan, dünyevi hayata, uhrevi gayelerden ,dünyevi gayelere,ilmi hakikatlerden, sufli meyyilere yüzünü döndürerek bizlerden kopardılar.Arkadaşlarımızın artık bizim bir ulvi sohbet davetimize, bir kulluk davetimize bir kutsi bir ubudiyet davetimize ayıracak vakitleri yoktu çünkü onlar islamı değil,namazı ve ibadeti değil takımını milyonlarca takımdaşları ile beraber televizyon başında desteklemeye söz vermişti.Davetlerimizi ve ısrarlarımızı nazikçe geri çevirdiler, çünkü onlar içinde islamın tasvip etmediği,insanın ahiretine hiç faidesi olmayan içinde kan vahşet çirkeflik yalan zina kumar ve savaşın olduğu heyecanlı bir mafya dizisine randevu vermişti çok önemliydi o randevuyu kaçırmamalıydı .Yoksa merak duygusu onu asla affetmezdi.En aziz ve zelil dostu televizyona ve onun zülumatlı, meraklı, elim dehşetli oyunlarına nefsi ve şeytan namına söz vermişti ama Rabbine Kalu Bela’da verdiği kulluk sözünü hiç hatırlamıyordu.Çünkü televizyon hatırlatmıyordu, çünkü televizyon ömrü ,arkadaşları ve imanı dostlukları akıl ve kalplerden merak duygusu ve gadabiye,asabiye ve şeheviye duygularını kullanarak arkadaşlarımızı ve dostlarımızı çalan maharetli ve sinsi bir hırsızdır.

Televizyon toplum ve içtimayi hayatın temel taşı olan ve bütün toplumları ayakta tutan iffet haya namus ve şerefleri sanat ve sinema çağdaşlık adı altında elimizden kalbimizden alarak zina fuhuş , flört ile içki ile deyyusluk ile şehvet ile aldatma ile sadakatsizlik ile süslenmiş filmleri ve dizileri bütün aile fertlerinin kalp ve akıllarına yerleştirerek,evleri zina hanelere fuhuşhanelere ev sahibi yaptırarak ,evlerde yavaş yavaş utanma, sıkılma, arlanma ve çekinme duygularını kaldırarak bütün ailenin hep beraber rezil ve iğrenç film karelerini beraber utanmadan sıkılmadan çekinmeden izleme seviyesine getirerek ailelerin iffetini, namusunu şerefini, hayasını ,izzetini iffetsizliğe, aldatmayı boşanmaya, zinayı fuhşa sadakatsizliğe ,aldatmalara tebeddül ettirip din ve aile aleyhine toplum ve içtimai hayatın lehine sanat adı altında ailelerden, muhabbeti,, merhamet ve hürmeti ve namusları çalan bir hırsizdır.


Bu dehşetli ve sinsi renkli ve aptal kutu ve lağım kapısı olan televizyon haramisi ruhumuzu benliğimizi, kişiliğimizi, dinimizi, imanımızı, dostlarımızı, namusumuzu, şerefimizi ahlakımızı ve komşularımızı yağma etmeye devam ettikçe hem onlar, hem bizler bu dünyadan zelil ve rezil bir surette imanımız bize yoldaş olmadan dilimizde fikrimizde kalbimizde Rabbe ait hiçbir iz ,alamet, işaret, kulluk nişanesi olmadan ahirete gidebileceğimizi bana ihtar eden.Yakınımdan bir ibretlik vaka duymuştum, Şöyle ki: Adam son nefesinde sekerat anının dehşetini yaşıyor arkadaşı ona merhameten başka bir dindar arkadaşını çağırıyor başında Kur-an okusun diye ,arkadaşı soruyor: ölmek üzere olan nasıl birisidir namaz, niyaz ,hamd şükür, tesbih ve tazim varmıydı sorusuna arkadaşından olumsuz cevap alınca gönülsüz bir şekilde hatır için gidiyor başında Kur’an okumaya başlıyor ve ona kelimeyi tevhidi telkin ediyor Kelimeyi Tevhid fikri Allah olmayan,ömrü dünyanın oyun ve oyalamacılarıyla geçiren bu adam kelimeyi tevhid yerine başını kaldırarak her defasında şöyle diyor maç kaç kaç kaldı ,maç kaç kaç kaldı……! Bu dehşetli ve ibretlik olay karşısında Kur’an okuyan genç Allah’a sığınıyor ve orayı terk ediyor.Gelin sizlerde helaket ve felaketinize zemin hazırlayıp sizi son nefeste Kelimeyi Tevhidden mahrum edebilecek Allah’a kulluktan abd olmaktan alıkoyacak olan televizyonlu hayattan tecerrüt edin ve televizyonsuz bir hayata hicret edin.Fikriniz ne ise son nefesinizde zikriniz o olur.VESSALAM.M.KAKCA


Konular