Fiiller

Allah Teâlâ'dan başka ne varsa, cümlesi O'nun fiiliyle mey-dana gelmiştir ve adaletinden feyizlenmiştir. O varlıkları en güzel ve en gelişmiş şekilde var etmiştir. Allah Teâlâ fiillerinde hikmet sahibidir. Kazâ ve kaderlerinde âdildir. O'nun adaleti, kullarının adaletiyle kıyas edilemez.'. Çünkü kul, başkasının mülkünde tasarruf ettiği zaman, kendisinden zulüm sâdır olur. Buna göre Allah'tan zulmün sudûru tasavvur olunamaz. Çünkü Allah Teâlâ başkasının mülkünde tasarruf etmez ki, bu zulüm olsun. Allah'tan başka, insan, cin, melek, şeytan, gök, arz, hayvan, bitki, cansız şeyler, cevher, ârâz, bilinen ve görünen her ne varsa hepsi, sonradan, Allah'ın kudretiyle yaratılmıştır. Bütün bunlar yoktan var edilmiştir.
Allah Teâlâ ezel'de tek başına idi ve kendisinden başka hiçbir varlık yoktu. Bundan sonra kudretini göstermek ve geçmiş iradesini uygulama sahasına çıkarmak için mahlukâtı yarattı. Bunları muhtaç olduğu için değil, ezelî iradesinin tahakkuku için yaratmıştı. Yaratmak ve icad etmekle mükellef olmak, O'nun için vâcib ve zarurî bir vazife telâkki edilemez. O bunları ancak fazilet ve ihsanıyla yapmıştır. Nimet vermek ve ıslah etmek de onun için zaruri ve yapılması gereken bir vazife değildir.

Bu bir lûtf-u ilâhîdir, Bu bakımdan fazilet, ihsan, nimet ve minnet O'na aittir. Çünkü O, kullarının üzerine çeşit çeşit azaplar göndermeye ve onları birçok elemlere ve hastalıklara müptelâ etmeye kadirdir. Eğer böyle yapacak olsa bu çirkin bir fiil ve zulüm değil, aksine adaletin tâ kendisi olurdu.

Allah Teâlâ mü'min kullarının ibâdet ve tâatlarını lütuf ve keremiyle mükafatlandırır. Yoksa bu, Allah için zorunlu ve zaruri bir vazife değildir. Çünkü hiçbir kimsenin ve hiçbir varlığın Allah'a herhangi bir ödevi yükletmesi düşünülemez.

Allah'tan herhangi bir zulmün sudûr etmesi tasavvur olunamadığı gibi, herhangi bir varlığın Allah üzerinde bir hakkının bulunması da vacip olamaz. Taat ve ibadetlerde kulları üzerindeki hakkı sadece akıl yoluyla değil peygamberlerinin bildirmesiyle de vacip olmuştur. Allah Teâlâ peygamberler gönderdi ve onların doğruluklarını apaçık mucizelerle teyid ve takviye etti. Onlar da Allah'ın emrini, yasağını, va'dini ve vaîdini halka tebliğ buyurdular. Böylece halka da getirmiş oldukları ilâhî hükümlerde peygamberleri doğrulamak ve tasdik etmek vazifesi düştü.