ibadet hayatımızı kemiren virüs: tembellik

Osman Arpaçukuru


Hayatı mahveden beden yorgunluğu değil, kafa yorgunluğudur. Bu yorgunluk yaşamımızda büyük bir problemin de nedenidir: Ertelemek ve geciktirmek. Bunun altında yatan temel neden ise tembellik olarak kendini gösteriyor. Erteleme ve geciktirmenin, işleri tembellikle yapmanın sonucu ise; gerçekleşmediği için işin ortaya çıkabilecek güzel sonucundan mahrum olunmasının yanı sıra gerçekleşmemesinin yol açacağı eksikliğin olumsuzlukları ve yapılan işten haz ve zevk alınmamasıdır.


Tembellik, bir isteksizliğin ve hareketsizliğin belirtisi olarak karşımıza çıkıyor. Bu, ölçüsüzlük ve itaatsizlik olarak da açıklanabilir. Çünkü bu tür insanların tutum ve davranışları belirli standartlara ve ölçülere uymamaktadır. Tembellik sadece kişinin hataları ile değil; başta aile ve okuldaki eğitim, terbiye ve ilişkilerin sonucunda ortaya çıkabilmektedir.


Hz. Peygamber (s.a.v.) birçok hadisinde tembellikten Allah'a sığınmış ve böyle yapmalarını ashabına tavsiye etmiştir. Bu hadislerden birinde şöyle anlatılır: "Hz. Peygamber (s.a.v.) bir gün mescide girdi. Orada ensârdan Ebû Ümâme (r.a.) ile karşılaştı. Ona: "Ey Ebû Ümâme, niçin seni namaz vakti dışında mescidde oturmuş görüyorum?" diye sordu. "Peşimi bırakmayan bir sıkıntı ve borçlar sebebiyle ey Allah'ın Resûlü" diye cevap verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.): "Sana bazı kelimeler öğreteyim mi? Bunları okursan, Allah, senden sıkıntını giderir ve borcunu öder." buyurdu. Ebû Ümâme: "Evet, ey Allah'ın Resûlü, öğret!" dedi "Öyleyse," dedi, "akşama çıktın mı sabaha erdin mi şu duayı oku: "Allah'ım! Üzüntüden ve kederden sana sığınırım. Acizlikten ve tembellikten sana sığınırım, korkaklıktan ve cimrilikten sana sığınırım. Borcun galebe çalmasından ve insanların kahrından sana sığınırım." (Ebû Dâvud, Salât 367 (1555))



Bir işe başlamanın tek yolu, o işe hemen, şimdi başlamaktır. Olaylara şimdi gözlüğüyle bakılabilirse, o işin yapabilmesi insan için daha kolay bir hâl almaktadır. Ancak, "başka bir gün", "bir ara", "sonra" gözlükleriyle bakıldığında, çoğunlukla o iş sonuçsuz kalmakta hatta o işe hiç başlanılmamaktadır. Kendinizi bir işe karşı tembel hissettiğinizde kendinize şunu söyleyin ve buna inanın: "Bu işi yapmak için, hemen şimdi hazır durumdayım. Ertelemekle elime bir şey geçmez. Hazırlık sürecini ve enerjisini de işi yaparken kullanacağım. Haydi, bismillah, başlıyoruz." Bir işi yapmaya başlamak için beklemeyin, o anda yapın; tembelliğe fırsat vermeyin, hayatınıza girmesi için kapı açmayın.




Hayatın her alanında olduğu gibi, insan, Allah'a karşı kulluk görevlerinde de tembellikle karşı karşıyadır. Aşağıda insanı ibadet hayatında tembelliğe iten belli başlı nedenler ve bu nedenlerin nasıl giderileceği ele alınmaktadır.
İbadetleri Yerine Getirmede Tembellik Etmek




Bu dünya hayatında bize ayrılan zaman oldukça sınırlı olduğu hâlde çoğumuz işlerimizi sonsuza değin zamanımız varmışçasına erteleriz. Şimdi yapılması gereken işlerin, belirsiz günlere ertelenmesi, felaket olarak nitelenebilir. Gerçekten bu yaşamın aksamasına ve düzenin bozulmasına hatta sosyal bir karmaşaya yol açabilecek bir sorundur. Bir doktorun, ameliyat masasında yatan hastaya karşı üşengeç bir tutum geliştirdiğini, bir itfaiyenin tembellik gösterdiğini ve yangın mahalline saatler sonra vardığını, hiç kimsenin işleri olması gerektiği zamanda ve biçimde yapmadığını bir düşünün… Hele söz konusu iş, "ibadet" hayatı, Allah'a karşı görevler, kulluk olunca durum daha vahim bir hâl alıyor.




İbadetleri yerine getirmede tembellik etmenin, normal yaşamda gösterilen tembellikten daha büyük bir ayıp ve kusur, manevî bir hastalık olduğu açıktır. Zira burada âlemlerin yaratıcısına karşı görevlerde bir üşengeçlik; insanın ebedi âhiret hayatına yönelik bir tehdit söz konusudur. Büyük Mutasavvıf Ebû Abdurrahman es-Sülemî, ibadetlerde gösterilecek tembelliği "Nefsin Ayıpları" isimli kitabında (s .17) şu şekilde bir sıralamaya tabi tutmuştur: İnsanın daha önce yapıyor olduğu ibadetleri yerine getirmede tembellik etmesi, ibadetleri yerine getirmede tembellik etmesinden daha büyük ayıptır. İbadetleri yerine getirmedeki tembellik ve kusurunu umursamaması ise, bu ikisinden daha kötüdür. Bu tembelliğini farkında olmaması, ondan çok daha ileri bir ayıptır. İbadetleri yerine getirmede tembellik etmesine rağmen Allah'a karşı görevlerini en güzel biçimde yerine getirdiğini sanması ise, bir insanın yapabileceği en büyük ayıp ve en çirkin iştir.




Tembellik, insanı, yapması gereken sorumluluk ve işlerden ya bütünüyle alıkoymakta veya başka bir zamana ertelemesine, geciktirmesine yol açmaktadır. Ayrıca yapılan işlerde nitelik ve kalitenin de düşmesine sebep olmaktadır. Zira üşenerek, istemeye istemeye yapılan işin, o iş için belirlenen standartlarda olmayacağı açıktır. Bunun ibadet hayatındaki adı ise münafıklıktır ki, Allah onları, bu tutumlarını da açığa vurarak şöyle yermektedir: "Şüphesiz münafıklar Allah'a oyun etmeye kalkışıyorlar; hâlbuki Allah onların oyunlarını başlarına çevirmektedir. Onlar namaza kalktıkları zaman üşenerek kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar, Allah'ı da pek az hatıra getirirler." (Nisa, 142)


İbadetlerde Tembelliğin Nedenleri



İnsanın ibadet hayatındaki tembellik en başından itibaren bulunabileceği gibi sonradan da ortaya çıkabilir. Canlı, neşeli ibadet günlerinin ardından insanın aynı ibadetleri isteksizce yapması, daha önce büyük bir heyecan ve istekle yaptığı ibadetlerde daha sonra gevşeklik göstermesi bu türden bir tembelliktir.


Peki, insan ibadetlerinde niçin tembellik eder? Onları üşene üşene yerine getirir? İnsanı Allah'a karşı kulluk görevlerinde tembellik yapmasına neden olan etkenlerin öne çıkan birkaçı şunlardır: 1- Tembellik, tokluğun, çok yemenin mirasıdır. İnsan çok yediğinde bedeni hantallaşmakta, üzerine bir ağırlık çökmekte ve duyular canlılığını kaybetmektedir. Ayrıca mide dolunca insanın nefsâni melekeleri kuvvetlenmekte ve kalbe egemen olmaktadır. 2- Bir diğer neden; insanın ibadetleri yaptığı ve bunda başarılı olduğu dönemlerde Rabbine az şükretmesidir. Hâlbuki nimetlerin şükrü azalınca, o nimeti elinde bulunduran kişi, onu hakkıyla değerlendirip, kıymetini bilemez ve ondan dolayı sorumluluklarını yerine getiremez. Derken bu durumun farkına da varamaz ve kötü fiillerini güzel görmeye başlar. Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: "O hâlde, işlediği kötü, çirkin fiillerin cazibesine kapılıp sonunda onları güzel gören biri, şeytanın adamlarından başkası olur mu?" (Fatır, 8) 3- Bir diğer neden de; insanın, dünyevîleşmesi, dünya hayatının zevk ve menfaatlerine kendini kaptırmasıdır. Dünyanın geçici haz ve faydalarının ardınca sürüklenmesidir. Halbuki insan, dünyevî zevk ve düşkünlüklerinden kopmadıkça, ahiret işlerine kendini verememektedir. İç dünyasını Allah'ın dışındaki her şeyden temizlemedikçe, Allah'a ihlâs ve samimiyetle yönelememektedir. Çünkü nefis, yapısı itibariyle asla Hakk'a ilgi duymaz ve Hakk'ı sevmez. Nefsin bu özelliğinden dolayı Yahya b. Muaz şöyle demiştir: "Kim nefsânî arzularını terk ederek Allah'a yaklaşmaya çabalarsa, Allah iyi ameller işlemesini sağlayarak o kişiyi kötülüklerden korur." 4- Kişinin Allah'ın kendisine sunduğu nimetler hakkındaki bilgisinin sığ ve yüzeysel olması; bu nedenle Allah'ın ona olan büyük nimet ve lütuflarını azımsamasıdır.


İbadetlerde Tembellikten Kurtulmanın Yolu


Uyanık, kalbi diri bir insan bu tembelliğin farkına varması uzun sürmez. Hemen önlem alma, kendine musallat olan tembellikten kurtulma yolunda çaba gösterirse bu hâl ondan gider. Aksi takdirde bu durum artarak ilerler ve en sonunda ibadetten tiksinme ve uzaklaşma sınırına varır. Eğer ibadetlerinde tembel insan hâlâ içinde bulunduğu durumun farkına varamazsa, bu kötü huy insandaki ilerlemesini sürdürür ve insanın yoldan çıkmasına neden olur. Yoldan çıkan insan bütün bu olumsuz durumuna rağmen kendini Allah'a karşı güvende hisseder. Bu güven duygusuyla açıktan, alenen günah işlemekten sakınmamaya başlar. Böylece hem Allah'ın hem de müslümanların gözünden düşer, aşağılık biri olur.



İbadet hayatındaki tembelliğinin farkına varan insan, kendisinde ortaya çıkan tembelliğinin nedeni araştırarak işe başlar. Bu nedeni bulduğunda onu ortadan kaldırmak suretiyle tembelliğinden de kurtulabilir. Aşağıda tembellikten kurtulmanın temel araçları verilmiştir. Bunlar mutasavvıf âlimler tarafından tavsiye edilen yöntemlerdir.


1- İbadetleri yerine getirmede tembellikten kurtulmanın yollarından biri, az yiyip içmek, nefsi aç bırakmaktır. Nefis, aç kalınca zayıflamakta, zevk ve düşkünlüklerini terk etmektedir. Bunun ardından nefis uysallaşmakta, yola gelmektedir. Yahya b. Muâz şöyle demiştir: "Açlık öyle bir gıdadır ki, Allah onunla hakikatten hiç sapmamış olanların (sıddîk) bedenlerini kuvvetlendirir." Allah dostlarında biri kendini örnek vererek, açlığın ibadetle ilişkisini şöyle anlatır: "Canım, ibadetin en tatlı ve en zevklisini, karnım açlık ve susuzluktan sırtıma yapıştığı zaman bulur." Elbette İslam bizden nefsimizi helak edercesine bütünüyle kendimizi yemekten içmekten alıkoymayı yasaklamış; bize dengeli ve orta yollu olmamızı emretmiştir. Bu konuda Hz. Peygamber'in (s.a.v.) tavsiyesi şöyledir: "İnsanoğlu midesinden daha kötü bir kap doldurmamıştır. Halbuki kendisini ayakta tutacak birkaç lokmacık ona yeter. Eğer mutlaka yemesi gerekiyorsa; o hâlde midesinin üçte birini yemek, üçte birini içmek, üçte birini de nefes almak için ayırmalıdır." (Tirmizî, 2380; İbn Mâce, 3349)

2- Seherlerde uyumamak, sürekli olarak Allah'a sığınmak, O'nun zikrine ve Kitabını okumaya devam etmek. Tembellik göstermeksizin ibadetleri yerine getirdiği önceki çalışkan haline tekrar dönebilmesi için Allah'a sürekli dua etmek. O zaman belki Allah, tekrar ona önceki canlı ibadet hayatını lütfeder; ibadet ve taat yolunu ona yeniden bahşeder. Hz. Peygamber (s.a.v.) bir hadisinde şöyle buyurur: "Sana faydalı olan şeye karşı gayret göster. Allah'tan yardım dile." (Müslim, Kader 34, (2664).) İmam Nevevi, "Faydalı olana gayret göster"den maksadın, ibadete karşı hırslı olmak, bu konuda Allah'tan yardım istemek olduğunu söylemiştir. (Kütübi Sitte Muhtasarı ve Tercümesi, 14/24)



3- Kendini sürekli iç denetim ve özeleştiriye tabi tutarak, nefsin arzu ve isteklerine muhalefet etmek, onu tutku ve ihtiraslarından alıkoymak ve ona hoşlanmadığı davranış ve hareketleri yaptırmak.


4- İbadetleri toplu olarak, cemaatle yerine getirmeye gayret göstermek.


5- Yemesinde içmesinde ve bütün kazancında haramdan uzak durup, helalinden yiyip içmek.


6- Kalbi, saf tevhitten başka her şeyden temizlemek. Bu aynı zamanda insanın gerek ibadet esnasında gerekse tüm işlerinde tüm varlığıyla kendini Allah'a verebilmesinin de olmazsa olmaz şartıdır. Nitekim Cüneydi Bağdâdî'ye: "Her şeyden soyutlanıp bütünüyle Allah'a yönelmek nasıl gerçekleşir?" diye sormuşlar. O bu soruya: "Günahta ısrar etmeyi gideren bir tevbe, tevbeyi ertelemeyi gideren bir korku, kişiyi iyi ameller işlemeye yönelten canlı bir umut, değişik zamanlarda Allah'ı anmak, arzularına ulaşmayı uzak, ölümü yakın görmek ve nefse muhalefet etmekle." diye cevap vermiş. Ona: "Peki, kul bu duruma nasıl ulaşır?" diye tekrar sorulunca: "Ancak, içinde saf tevhitten başka hiçbir şeyin bulunmadığı bir kalp ile." karşılığını vermiş.


Konular