Tok Evin Aç Kedisi

"Kocanız sizi aldatıyor."
"Siz kimsiniz,ne söylediğinizin farkında mısınız?"
"Ben kocanızın sizi aldattığı kadının,Seçil'in nişanlısıydım,Kocanız aramıza girmeseydi,belki şimdi evlenmiş olacaktık.Sizi uyarmak istedim,haberiniz olsun,kocanıza sahip çıkın."
"Size inanmıyorum.Kocam beni aldatmaz.Niyetiniz ne bilmiyorum ama Fuat'ın düşmanı olduğunuz kesin.Beni bir daha rahatsız etmeyin."
Meral konuşmaya devam etmeye çalışan adamı dinlemeyerek telefonu kapattı.Elleri ayakları tir tir titriyordu.Yüreği kor gibi yanıyordu.Sersemlemişti,ayakta dikilip duruyor,ne yapacağını bilmiyordu.Her ne kadar inanmıyorum dediyse de hisleri ona bu ihbarın doğru olduğunu söylüyordu.Zaten o gece de kötü kötü rüyalar görmüştü.Akşam yemeğini hazırlamak için mutfağa yeni girmişti.Tavuğu yıkamak için eline aldığında telefon çalmıştı.Yemek aklına gelince mutfağa gitti.Fırında sarımsaklı patatesli tavuk yapacaktı.Sarımsaklı tavuk Fuat'ın ve çocukların en sevdiği yemekti.Fırın tepsisini tezgahın üzerine koydu.Parçalara ayrılmış tavuğu yıkayıp tepsinin içine yan yana dizdi."Kocanız sizi aldatıyor!"Adamın sözleri kulaklarında çınlayıp duruyordu.
Fuat'ı aramaya karar verdi.Sandalyeye oturup Fuat'ın işyerinin telefonunu çevirirken son rakamda vazgeçip telefonu kapattı."Hayır,Fuat beni aldatıyor olamaz.Böyle bir şey olsa şüphelenirdim."dedi kendi kendine."Ne işi var onun kadınla kızla.Evet gezmeyi seviyor,akşamları sık sık dışarı çıkıyor,bazı günler çok geç geldiği de oluyor fakat böyle bir şey yapacağına inanmam.Arkadaşlarıyla geziyor.Bu bir iftira.Karı koca arasında güven olmalı.Fuat ondan şüphelendiğimi duyarsa üzülür"diye düşünerek kendi kendine kızdı.
Balkondan patatesleri getirip soymaya başladı."Sürekli arkadaşlarıyla dışarı çıkıyor.O zamanlar bir kadınla buluşmaya gitmiş olabilir mi?diye düşündü.Şüphe tohumları yeniden içini kemirmeye başlamıştı.
Birkaç gün önce gazetede okuduğu bir haber aklına geldi.Cebi para gören erkekler hemen ikinci bir kadın alıyorlarmış.Kitabı bile yazılmış.Fuat'ın da iki yıldan beri işleri çok iyiydi.Memuriyeti bırakıp ticarete atılınca para kazanmaya başlamıştı.önce iş,sonra son model araba,sonra da kadın olabilir miydi?Telefonu adamın yüzüne kapattığına,daha fazla bilgi almadığına,Seçil denen kadının telefonunu,ev adresini istemediğine pişman oldu.Patates soymayı bıraktı,telefonu eline aldı.Fuat'ın iş yerini aradı.
"Fuat!Az önce bir telefon geldi.Arayan adam Seçil'in eski nişanlısı olduğunu söyledi.Sen Seçil diye birini tanıyor musun?"
Fuat'tan cevap gelmedi.Sessizlik içini cız diye yaktı.Cevabı o anda almıştı.
"Fuat!Seçil'i tanıyor musun?diye sordum"dedi kızgınlıkla.
"Seçil mi?Seçil adında birkaç tane tanıdığım var.Sen kimi soruyorsun anlamadım?"
"Herhangi bir Seçil'i sormuyorum tabii ki.Eski nişanlısı tarafından ilişkin olduğu iddia edilen Seçil'i soruyorum."
"Benim kimseyle ilişkim yok,her duyduğuna inanma."
"Tamam,anladım."deyip kapattı telefonu.Kocasının şaşkınlığından,ne diyeceğini bilememesinden anlamıştı aldatıldığını.Donup kalmıştı,yarısı soyulmuş patatesler önündeydi,gözleri patateslere takılıp kalmıştı.
Kocam beni aldatıyor,ben hala yemek yapma derdindeyim,diye kızdı kendine.Salona gidip oturdu.Ne yapacaktı şimdi?Ne yapmalıydı.Ayrılmaktan başka yapacağı bir şey yoktu.Boşanmalıydı,böyle bir şeyi affedemezdi.Bir dakika daha kalmak istemedi evde.Valizini alıp hemen gitmek istiyordu.
Peki ya çocukları,onlar ne olacaktı?Onları bırakıp nasıl giderdi?Akşam onu evde göremezlerse ne çok üzülürlerdi.O anneydi,öyle çekip gidemezdi.Aslında,Fuat akşam geldiğinde evi bomboş bulsun,terk edilmenin acısını yaşasın istiyordu.Nerede hata yaptım diye düşündü.Gözlerine hücum eden yaşları zor tuttu.çocukları hatırlayınca,akşama yemek olmadığı aklına geldi.Kızı anaokulunda,oğlu üçüncü sınıftaydı.Kapıdan girer girmez,"Anne yemekte ne var?"diye sorarlardı.
Mutfağa doğru giderken holdeki boy aynasının önünde durup kendini inceledi.Gözlerinin altına baktı.Kırışıklık var mıydı,yaşlanmış mıydı,çirkinleşmiş miydi?Hayır yaşlı da değildi,çirkin de."Bir kaç kilo fazlam var;o yüzden olabilir mi acaba?Bende olmayan ne buldu ki?diye düşündü.Bir zamanlar Fuat'ın onun için yanıp tutuştuğunu hatırladı.Evlenmelerine ikisinin de aileleri karşı çıkmıştı ama bütün engellemelere birlikte karşı koymuşlar,evlenmişlerdi.
Mutfağa gitti.Patateslerin kalanlarını soymaya başladı.Kendini unutmuş,çocuklarını düşünmeye başlamıştı.Ayrılığımız onları çok etkiler mi acaba diye düşünürken gözyaşları gözünden sel olup akmaya başlamıştı.Patatesleri soymayı bitirmişti ki zil çaldı.Gelen Fuat'tı.Meral onun yüzüne bile bakmadan mutfağa döndü.İki baş sarımsak alıp onları soymaya başladı.Fuat:
"Hayatım öyle bir şey yok,boş yere kendini üzüyorsun.Bak iş yerinde duramadım,erken geldim,ben seni çok seviyorum.Niye bir yalana inanıp kendini üzüyorsun?"diye başladı konuşmaya.
"Seçil'in yanına git."
"Seçil diye biriyle ilişkim falan yok."
"Var."
"Yok."
"Var.Ben her şeyi biliyorum.Boş yere inkar edip kendini komik duruma düşürme.Eski nişanlısı bana her şeyi anlattı."
Fuat telefon açan kişinin ne anlattığını bilmediği için onun her şeyi bildiğini zannetti.
"Tamam.Seçil diye bir kadınla bir ara dini nikah kıydım,birlikte oldum ama bitti,boşadım onu."
"Niye bitti ki ben duydum diye mi,yoksa sıkıldın mı ondan?Eski Seçil'i at,yeni Seçil al.Ne güzel,yaşasın hayat."
"Hayır başkasını falan bulduğum yok.Bir daha asla böyle bir şey yapmam.Bir aptallık yaptım işte.Bir daha asla olmayacak,bitti,hepsi bitti."
"Bugün mü bitti?Hiç zahmet etme,ben yarın gideceğim zaten,istediğin kişiyle birlikte olabilirsin."
"Seni asla bırakmam.Ne seni,ne de çocuklarımı.Bir hata yaptım,affet,bir daha o kadını görmeyeceğim."
"Bugünden sonra sana güvenebileceğimi mi sanıyorsun?Bir daha sana asla güvenmem."
"Neyin üstüne istersen yemin ederim."
"Sözüne güvenmediğim adamın yeminine de güvenmem."
Fuat,Meral'i ayrılma kararından vazgeçirmek için konuşup durdu.O konuşurken Meral bir avuç sarımsak soymuş rendenin ince yeriyle rendelemişti.Sonra bir kaseye sarımsakları koyup üzerine sıvı yağ,biber salçası,karabiber,kırmızı biber ve tuz ilave edip yaptığı harcı patatesle tavuğun üzerine döktü ve karıştırdı.
"Bu erkeklerin doğasında olan bir durum.Duygusal bir şey değildi benim yaşadığım.Gelip geçici bir macera,bir eğlenceydi.Bir değil yüz bin kadınla değişmem seni.Ben seni seviyorum.O kadının benim yanımda hiçbir değeri yok.çok fakirdi,iş arıyordu;acıdım haline yardım ettim."
"Gözlerim yaşardı ya... Sen ne kadar hayırsever bir adammışsın.Acıdığın için ona nikah kıydın ve ev açtın öyle mi?Dilerim toplumda senin gibi hayırsever adam çok yoktur.Fakir kadınlardan faydalanan,karısı duyunca da defterden silen.Gerçekten hayırsever olsaydın ondan faydalanmayı düşünmez,onu yaşına uygun bir delikanlıyla evlendirir,ev kurma masraflarını üstlenlrdin.İşte o zaman sana kızmazdım."
"Gelip geçici bir maceraydı hepsi o kadar bitti."
"öyle mi?Ne kadar güzel ifade ettin.Peki senin keyifli maceranın bende ne gibi etkilerinin olduğunun farkında mısın?Ben seni affettim desem inanacak mısın?Ben seni anlasam sen beni anlayabilecek misin?Yüreğimde açtığın yaraların derinliğini görebilecek misin?"
Meral konuşurken bir yandan da yemeğini yapmaya devam ediyordu.Buzdolabından domates ve yeşil biber çıkarıp iri iri doğradı.Tavukla patateslerin üzerine domates ve yeşil biberleri dizdi.Sonra yemeği fırına koydu.
"özür dilerim,çok özür dilerim.Biliyorum hatam büyük.İnan ki seni seviyorum o kadınla aramda duygusal bir şey yoktu."
"Cinsel miydi o zaman?Bu benim için daha da kötü.Demek ki ben cinsel yönden eksik bir kadınım."
"Hayır öyle demek istemedim.Benim senden o yönden hiçbir şikayetim yok."
"O zaman sorun neydi?Tok evin aç kedisi misin sen?Karnım tok diyorsun ama aç kedi gibi gördüğünde gözün kalıyor.Eğer şu anda burada yemek yapıyorsam bil ki sadece çocuklarım için.Fakat yarın burada olmayacağım."
"Neden kalıp evliliğini kurtarmak için mücadele etmesi gerekiyordu,hasmını yenmek için.Az önce bitti diyordu,şimdi kal mücadele et diyor.Hiçbir sözüne güvenmediği bir adamla bir ömür geçirebilir miydi?Kalırsa mücadele etmek için değil sadece çocukları için kalacağını biliyordu.Hem neyin mücadelesiydi ki bu?Kendini yokladı.Hayır nefret etmiyordu hasmından,sadece acıyordu.
Patatesin yanında çocuklar pilav da seviyorlardı.Pilav yapmak için yıkadığı pirinci tereyağı ile kavurmaya başladı.
"Peki o kadını,Seçil'i hiç düşündün mü?Gelip geçici bir macerada kurban olduğunu biliyor mu Seçil?Kim bilir ne dillerle kandırdın,ona hiç acımıyor musun?"
"Şimdi de düşmanına mı acıyorsun?"
"Neden bir erkeğin hatasını en az iki kadın çekmek zorunda olsun?Ben aldatılmanın acısını,o terk edilmenin acısını çekecek,eğer gerçekten terk ettiysen tabi.Bu da koca bir yalan değilse.Erkek olup sahip çıksaydın bari,nikah kıydığın kadına eğlencelik deyip çıkmasaydın?Gözümde iyice küçüldün.Senin eğlence arayışın iki kadının duygularından daha mı önemli?çocuklarından daha mı önemli?"
Bu arada Meral pilavın suyunu ilave edip ocağın altını kıstı.Dolaptan salata yapmak için sebzeleri çıkartıp yıkadı.
"O kadar güzel günlerimiz oldu,affetmek çok mu zor?Duygusal değildi dedim.Benim kalbim de,belediyeden kaydım da sana ait.Unutursun bunları,zaman acılarını azaltır."
"Zaman acıları azaltır mıydı?O anda o kızgınlık ve üzüntü ile hiç azalmayacak gibi geldi.Pilav pişmişti,Meral ocağın altını kapattı.Ayakta duramayacak kadar kendini bitkin hissediyordu,masaya oturdu.Salatalık malzemeyi oturduğu yerden doğradı.Sonra fırını kapattı,tavuk pişmişti.Salata da hazırdı.Yemekleri masaya koyduğunda gözleri yemeklerde,masanın başında dikilip kaldı.
Yemeği hazırlamaya başladığından pişene kadar geçen sürede,ruhunda ne çok fırtına esmişti.Yemeği yaparken çok sevdiği kocası gönlünde ölmüş,ölüsünü çıkarmış,cenazesini kaldırmış,ağıtını da yakmıştı.Sıra acısını unutmaya gelmişti.İşte en zor olan acıyı unutabilmekti.Keşke başka bir yemeği yaparken de acısını unutabilsem diye düşündü.Zaman acılarına ilaç olabilecek miydi yoksa evlilik bltecek miydi bunu da bilmiyordu.Onu da zaman gösterecekti.Hiçbir şeyi yaşamadan bilmek mümkün değildi.


2 yorum

Risale-i Nurdan konuyla ilgili bir parça:

İşte, Risale-i Nur'un bu mealdeki cümlelerinin mânâsı budur ki:

Bu zamanda aile hayatının ve dünyevî ve uhrevî saadetinin ve kadınlarda ulvî seciyelerin inkişafının sebebi, yalnız daire-i şeriattaki âdâb-ı İslâmiyetle olabilir.

*Şimdi aile hayatında en mühim nokta budur ki, kadın, kocasında fenalık ve sadakatsizlik görse, o da kocasının inadına, kadının vazife-i ailevîsi olan sadakat ve emniyeti bozsa, aynen askeriyedeki itaatin bozulması gibi, o aile hayatının fabrikası zîr ü zeber olur.*

Belki o kadın, elinden geldiği kadar kocasının kusurunu ıslaha çalışmalıdır ki, ebedî arkadaşını kurtarsın. Yoksa, o da kendini açıklık ve saçıklıkla başkalara göstermeye ve sevdirmeye çalışsa, her cihetle zarar eder. Çünkü hakikî sadakati bırakan, dünyada da cezasını görür. Çünkü nâmahremlerin nazarından fıtratı korkar, sıkılır, çekilir. Nâmahrem yirmi erkeğin on sekizinin nazarından istiskal eder. Erkek ise, nâmahrem yüz kadından, ancak birisinden istiskal eder, bakmasından sıkılır. Kadın o cihette azap çektiği gibi, sadakatsizlik ithamı altına girer, zaafiyetiyle beraber; hukukunu muhafaza edemez.

Elhasıl: Nasıl ki kadınlar kahramanlıkta, ihlâsta, şefkat itibarıyla erkeklere benzemedikleri gibi, erkekler de o kahramanlıkta onlara yetişemiyorlar. Öyle de, o mâsum hanımlar dahi, sefahette hiçbir vecihle erkeklere yetişemezler. Onun için, fıtratlarıyla ve zayıf hilkatleriyle nâmahremlerden şiddetli korkarlar ve çarşaf altında saklanmaya kendilerini mecbur bilirler. Çünkü, erkek sekiz dakika zevk ve lezzet için sefahete girse, ancak sekiz lira kadar birey zarar eder. Fakat kadın sekiz dakika sefahetteki zevkin cezası olarak, dünyada dahi sekiz ay ağır bir yükü karnında taşır ve sekiz sene de o hâmisiz çocuğun terbiyesinin meşakkatine girdiği için, sefahette erkeklere yetişemez, yüz derece fazla cezasını çeker.

Az olmayan bu nevi vukuat da gösteriyor ki, mübarek taife-i nisâiye, fıtraten yüksek ahlâka menşe olduğu gibi, fısk ve sefahatte dünya zevki için kabiliyetleri yok hükmündedir. Demek onlar daire-i terbiye-i İslâmiye içinde mesut bir aile hayatını geçirmeye mahsus bir nevi mübarek mahlûkturlar. Bu mübarekleri ifsad eden komiteler kahrolsunlar! Allah, bu hemşirelerimi de bu serserilerin şerlerinden muhafaza eylesin. Âmin.

Hemşirelerim, mahremce bu sözümü size söylüyorum: Maişet derdi için, serseri, ahlâksız, frenkmeşrep bir kocanın tahakkümü altına girmektense, fıtratınızdaki iktisat ve kanaatle, köylü mâsum kadınların nafakalarını kendileri çıkarmak için çalışmaları nevinden kendinizi idareye çalışınız, satmaya çalışmayınız. Şayet size münasip olmayan bir erkek kısmet olsa, siz kısmetinize razı olunuz ve kanaat ediniz. İnşaallah, rızanız ve kanaatinizle o da ıslah olur. Yoksa, şimdiki işittiğim gibi, mahkemelere boşanmak için müracaat edeceksiniz. Bu da, haysiyet-i İslâmiye ve şeref-i milliyemize yakışmaz.

Said Nusi (R.A.)

29.01.2013 - Vird-i Zeban

Re: Tok Evin Aç Kedisi

kocası kendisine bunu yapıpta bu kadar tavır koyabilen kadın,olsa olsa türk değil,ya da Türkiye'de yaşamıyordur.çünkü türk kadınları ezik.ya da bunu yapan kadının,yani kocasının kendisine ihanet ettiğini öğrenen kadının hemen ayrılmayı düşünmesi,ya tuzu kurudur,a)gidecek yeri vardır,b)güvendiği yer vardır(babadan zengin olma durumu,babanın kızına hemen kapısını açması,kol kanat germesi)yoksa,hiçbir maddi gücü olmayan bir kadın nereye gidecek ki?bide kitaplarınızda diyorsunuz ki:kadınlar boşanmaya daha meyilli,erkekler daha zor boşanıyor....güldürmeyin beni sayın maraşlı.....erkeğe,beni boşa yeni kadın al desen havalara uçar.kadın tepesine vurulsa bile,erkeğe bişey diyemiyor.bide diyorlarki:kadın meslek sahibi olunca,kariyer sahibi olunca daha çabuk,eli para gören kadın,kocasına katlanmıyor,daha çabuk boşanıyor.ev hanımları kocalarına bayılıyor mu sanıyorsunuz?onlarda maddi gücünü eline alsın,hemen boşarlar kocalarını,sanki sevdiklerinden mi duruyorlar kocalarının evinde?maddi gücü yok,sabretmek zorunda,mecburen duruyor zavallım.eline maddi gücü alsın,kim takar kocayı

06.01.2013 - (yusuf a.s)

Konular