ÖLÜM BİZİ GÖZETLİYOR !

Cenabı Hak insanı yokluktan varlığa, varlıktan hayata, hayattan nura nurdan ise rahmete gark etmiştir. Bu rahmetin eseri olarak insanlara, gençlik, ,sıhhat, afiyet, lezzet ve saadet gibi nimetler vermiştir. Bu nimetlerin değerini anlayıp şükretmesi için insana sıhhatin ve afiyet yanında hastalık, bela ve musibet vermiş ki, kul nimetin kıymetini zıddıyla anlayıp ibadete şükre duaya dört elle sarılsın. Başkalarında ki hastalığı, bela ve musibeti görüp sıhhati ve afiyeti için rabbine şükretsin.
Sırrı teklif ve imtihan için dünyaya gönderilen insan, rabbinin ikramı olarak verilen gençlik, sıhhat, afiyet ve saadet nimetlerinin kıymetini çoğu zaman anlayıp idrak edemediği için şükür ve hamd yerine çoğu zaman zulüm ve isyan eder. Kulluk taat şükür ve ibadette geçirilmesi gereken sıhhat nimeti ve hayat sermayesini günahlarda ve haramlarda çar çur edip tüketir. Bütün lezzetleri acılaştıran ölümü asla aklına getirmez, ebedi dünyada kalacakmış gibi bir tu-li emel ile yaşar.
Gençliğinin neşesini, sıhhatini ve keyfini ihtiyarlığın kederine ,elemine ve endişelerine bırakan yaşlı insanlardan ibret almaz.
Her gün “Ölüm haktır” fermanını imzalayıp dünyadan kabre giden on binlerce insandan ibret almaz
Ölümü öldürmeye zenginlerin, kralların, genç orduların, tank ve toplarının gücünün yetmediğini idrak edemez.
Hiç kimsenin kabir kapısını parasıyla, mevki ve kudretiyle kapatacak kudret ve kuvvetinin olmadığını düşünemez.
Arkasında bekleyen ve hiçbir anlaşma ve vaade dayanmayan ecel arslanının canını her an gelip alacağını, gençliğin, güzelliğin ve sıhhatin gafletiyle anlayamaz.
Ölümü her an her saniye kendini gözetlediğini ve ölümün kendisine evinden, işinden, eşinden şahdamarından, mevki-makam ve ailesinden daha yakın olduğunu hissedemez.
Bu derin gaflet sarhoşluğunda ömrünü dünyanın yakıcı fantezileri ve oyunlarıyla heba eyler. Sıhhat, afiyet ve rahatın verdiği güçle nefsinde bir nevi rububiyetlik tevehhüm ederek, nefsini her şeye malik zanneder, ölümü hep başkaları için tahayyul ve tasavvur eder, kendisi için asla ölümü düşünmez, Sanki başıboşmuş gibi sorumsuz ve sualsiz hareket eder, Birkaç dakikalık lezzeti dünyeviye için ebedi, sermedi, baki lezzeti uhreviyeyi terk eder. Ecel aslanına suçüstü yakalanma endişesi çekmez. Nefsin özgürlüğü adına üç kuruşluk zail ve geçici günahların ve haramların kölesi olur, emanet kübra olan kalp, akıl, hayal, letaif, hasse ve azaları ibadet, şükür dua ve kulluk çarşılarının antika dükkânlarında değil günah, isyan ve dalalet çarşılarının sefahet ve haram dükkânlarında beş paralık zevklere bozdurur,
Acaba günahın ve haramın çarşılarında tasasız ve gamsız gezen şu haldeki bir adam tam günah işleyip keyif ederken, yanıbaşında nurani bir zat belirip, o adama dese ki, “şu anda sen keyif edip günah işlemek üzeresin ama başucunda şu tavandaki manevi perdenin arkasında kıldan ince iplerle tavana asılmış kılıçlar var. Küçük bir hareket ve sarsıntıda düşüp seni parçalayabilir”bu sözlerden sonra perdeyi kaldırıp ona tavandaki kıldan ince iplerle tutturulmuş keskin kılıçları gösterse, acaba zevkle ve keyifle günah işlemeye hazırlanan o adam hiçbir şey olmamış gibi o günahı irtikâp etmeye devam edebilir mi? devam edecek olan adamda akıl olmaması gerekir.
İşte aynen şu temsildeki gibi Azrail her insanın başucunda keskin ecel kılıcıyla günahkârların veya günahsızların başını kesmek için beklemektedir. Bu bekleme vakti saati ne bir saniye ileri nede bir saniye ileri alınamadığı gibi ne insanın bayram sevincine, ne kederine, ne hastalığına, ne zevkine, ne, de saadetine bakma keyfiyeti yoktur. Ne çıplağın giyinmesine, ne cenabetlinin guslüne, ne içkilinin ayılmasına, ne ağlayanın susmasına, ne hastanın iyileşmesine ne günahkârın pişmanlık tövbesine, ne haram üzere yakalanmanın verdiği feryat ve figanın sesine ve nedametine kıymet ve değer vermez. Binlerce enbiyanın, milyonlarca evliyanın ikazına ve ihbarına kulak tıkayanların son pişmanlıklarına bakmaz.
Demek ölüm insanı ecel pususunda gözetlediği gibi kabir, haşir, cennet ve cehennemde insanın yolunu beklemektedir. Sıhhat ve afiyetle geçen ömür sermayesini şükür taat ve ibadette ifa eden kullara Cenabı Hak ”Haydi Cennete esenlik ve barışla girin. Bu ebedilik yurdudur.(Kef 34) diyeceği gibi
Sıhhat ve afiyetle geçen ömür sermayesini isyan, günah ve haramda kullanan mücrim kullara ise Cenabı Hak “İşte bu size vaat edilen cehennemdir. İnkâr etmenize karşılık olmak üzere bugün oraya girin”(yasin 64) denilecektir. Cenabı Hak bizleri ölümün ecel tokadını yemeden günah ve isyan uykusundan uyananlardan eylesin. Çünkü “İnsanlar uykudadır ölünce uyanacaklar” diyor rahmet ummanı Peygamber Efendimiz.


1 yorum

O Bizi Görüyor Anlatılır

O Bizi Görüyor
Anlatılır ki Züleyha, Yusuf Aleyhisselam ı yanlışa zorlayacağı zaman odasındaki putun üzerini bir bezle örtmüştü. Utanmıştı da yeltendiği hareketi bu cansız, bu hayırsız taş parçasının görmesini istememişti. Nasıl görecekse!

Yusuf Aleyhisselam, Züleyha nın, kendisine doğru gelmekte olduğunu görünce ateşten kaçar gibi koşup kurtulmaya çalıştı. Züleyha, nefsinin yalımlarıyla, Yusuf un (as) arkasından bir çığlık kopardı:

Kalbinde zerre kadar da mı insaf yok Yusuf, niçin kaçıyorsun benden?

Yusuf Aleyhisselam, bir cevap yetiştirip kurtulmak ümidiyle dönüp seslendi, böylece Züleyha nın vicdanını harekete geçirmeyi ummuştu:

Sen taştan yapılma putunun üstünü, seni görmesin diye örtüyorsun da, her zaman, her yerde, her şeyi görüp gözeten, koruyup kollayan Rabb ime karşı nasıl su-i edepte bulunayım? Beni gördüğünü bile bile nasıl yanlış yola sapayım, bir anlık heves için geleceğimi karartayım?!

Şu an, dünyanın insan soluğu değen her köşe bucağına gizli kameralar yerleştirmek suretiyle insanların her hareketini izlemek mümkün müdür? Evet.

Öyleyse bakışlarımızın nüfuz etmediği bir görüntü buuduyla bizi gözetleyen, fiillerimizi kaydeden araçlar, görevliler neden olmasın! Gökyüzünün çeşitli noktalarına kurulup insanların her hareketini kontrol edebilen uydular oluyor da bir imtihan için dünyaya gönderilen insanın yapıp ettikleri neden kayda alınmasın?! Yaratılmış konumundaki insanın akıllara durgunluk veren sayısız buluşu oluyor da Yaratan Yüce Güç neden her şeyin daha harikuladesini yaratmasın?!

Dünya sakinleri tarafından her hareketimizin izleniyor olma ihtimali davranışlarımıza dikkat etmeye bizi zorluyorsa, bambaşka bir âlemin görevlileri tarafından izlendiğimizi neden aklımızdan çıkarıyoruz? Ve neden arsız bir dünya delisi gibi yolsuz yordamsız bir hayat sürüp gidiyoruz?!

Biz mü minler için asıl şu soru önem kazanıyor: Züleyha, kendi günahını bir taş parçasından gizleme gereği duyuyor da biz neden bizi bizden daha iyi bilip gözeten Rabb imize karşı daha edepli, daha derli toplu olmayalım?

her an gözetleniyoruz ve ölüm bizi gözetliyor .en ummadık en beklenmeddik bir anda gelecek .bunu biliyoruz ama hazırlık yapmıyoruz ..
birgün gelecek her an nasıl gözeklendiysek öylede ölmün pencesine düşeceğiz bundan kacış yok ..
inş bunun şuuruna erenlerden olmayı rabbim bizlere nasip etsin inş.. paylaşımlarınız için teşekkürler abii..selam ve dua ile


Nezaman ki senin sohbetinden sıyrıldı yüreğim,işteo günden beri biçareyim!
Ne zaman kalbimde yerini başka heveslere pazarladım,İşte o andan beri avareyim!
Senden uzaklık ateşmiş YaRab!Merhamet et! .

29.07.2009 - iremhan

Konular