26 Subat 2007 tarihli konular

İhtiyar kadınlara ehemmiyetli bir müjde ve bekâr ve mücerret kalmak isteyen genç kızlara bir ihtar.

  • arif

[Mahremdir. Şimdilik Medresetü'z-Zehra erkânlarına mahsustur.]

İhtiyar kadınlara ehemmiyetli bir müjde ve bekâr ve mücerret kalmak isteyen genç kızlara bir ihtar.

Hadîs-i şerifte
"Âhirzamanda, kadınların samimî dinlerine ve kuvvetli itikadlarına tâbi olunuz." (İmam-i Gazâli, İhyâu Ulûmi'd-Dîn, 3:75.)

gösteriyor ki âhir zamanda kuvvetli iman, ihtiyar kadınlarda bulunur ki, "Dindar ihtiyar kadınların dinine tâbi olunuz" diye hadis-i şerif ferman etmiş. Hem Risale-i Nur'un dört esasından bir esası şefkattir. Ve kadınlar şefkat kahramanı bulunmasından, hattâ en korkağı da kahramancasına ruhunu yavrusuna feda eder. Ve bu zamanda o kıymettar valideler ve hemşireler, büyük bir hâdise ile karşılaşıyorlar. Mahremce ve ifşâsı münasip olmayan bir hakikat-i fıtriyesini, Nur şakirtlerinden mücerred kalmak isteyen veya mecbur kalan kızlar kısmına beyan etmek lâzım gelir diye ruhuma ihtar edildi. Ben de derim ki:

Yolculuk Âdâbı

  • eslah

2. İbadet İçin Yolculuk Yapmak

Bu yolculuk, ya hac için veya cihad içindir... Biz bunun faziletini âdâbını, zâhirî ve bâtınî amellerini Haccın sırları bölümünde zikretmiştik. Peygamberlerin (a.s), sahâbenin, tâbiînin, sâir ulemâ ve velîlerin kabirlerinin ziyareti de bu cümledendir. Eğer herhangi bir kimseyi hayatta iken ziyaret etmekle insanoğlu faydalanır veya ölümünden sonra da onun ziyaretiyle insan bereketlenir ve bu gaye için kervanlar düzenlerse bu caiz olur.

Hz. Peygamber'in 'Kervanlar ancak üç mescid için düzenlenir. Biri benim şu mescidim, biri Mescid-i Haram, diğeri de Kudüsi Şerîf'te bulunan Mescidi Aksâ' hadîsi şerîfi bu tür ziyaretlere mâni teşkil etmez. Çünkü bu hadîs, mescidleri ziyaret etmemek hususunda vârid olmuş bir hadîsi şeriftir.

İhlas Prensibleri (çok önemli!)

  • arif

DÖRDÜNCÜ VECİH

Hayat-ı şahsiye nazarında dahi zulümdür. Şu Dördüncü Veçhin esası olarak birkaç düsturu dinle:

BİRİNCİSİ: Sen mesleğini ve efkârını hak bildiğin vakit, "Mesleğim haktır veya daha güzeldir" demeye hakkın var. Fakat "Yalnız hak benim mesleğimdir" demeye hakkın yoktur.

"Rıza gözü, ayıplara karşı kördür. Kem göz ise kusurları araştırır." (Ali Mâverdî, Edebü'd-Dünyâ ve'd-Dîn, s.10; Dîvânü'ş-Şâfiî, s.91.) sırrınca, insafsız nazarın ve düşkün fikrin hakem olamaz, başkasının mesleğini butlan ile mahkûm edemez.

MAHREMİYET VE TESETTÜR

  • arif

İnsanı yaratan Allah, dünya ve ahiret selametimiz için koyduğu sınırlara uymamızı bizden talep ediyor.

Bu çerçevede dinin meşru saymadığı, yani haram işlerden sakınmamızı emrediyor.

Haram; yani güzel olmayan, yani çirkin olan, yani insanlık onuruyla bağdaşmayan her türlü tutum, davranış...

Dininin belirlediği ölçülere riayet edip düşük sıfatlardan arınanları ise müjdeliyor.

Bu müjdeden nasipdar olmak için özenle korunması gereken sınırlardan biri de mahremiyet. İffetli ve hayâ sahibi olarak yaşamanın anahtarı mahremiyet.

Ve müslüman kadının mahremiyetinin tezahürü tesettürdür, yani örtünmedir...

Tesettür füruat mı, yoksa teferruat mıdır?"

  • arif

Soru: "Bir konuşmasında F. Gülen hocaefendi tesettür için teferruat dedi. Bu doğru mudur? Teferruat ne demektir? Ayrıntı ve detay anlamına geliyor ama, buradaki manası nedir? Üstelik tesettürün teferruat değil, füruat olduğunu biliyordum ben. Teferruat ve füruat ne demektir? Tesettür füruat mı, yoksa teferruat mıdır?"

Cevap: Fethullah Gülen hocaefendinin başörtüsü hakkında kullandığı kelimenin "füruattandır" tarzında olduğunu hatırlıyorum. (Yanlış hatırlıyorsam düzeltin.) "Füru(at)", Fıkhî bir tabirdir ve "Usul'e ilişkin olmayan" anlamındadır.

"Tanrı Fikri" Nasıl Doğdu?

  • NaTuraL

ÖNCE ‘Tanrı’ kelimesi hakkında bir iki kelam etmek isterim. Bu terimi ‘Allah’ isminin yerine kullananlar var. Oysa Allah özel isimdir, tanrı cins isim. Şu evreni, tüm varlıkları ve insanı yoktan var eden yaratıcının zatının ismidir, Allah. Tanrı ise ‘ilah’ terimine karşılık gelir. İlah, tapınılan varlık demektir. Bu varlık bir totem, bir put, bir insan, bir felsefe de olabilir. Oysa ‘Allah’ dendi mi, yaratan ama yaratılmayan, kendine özgü nitelikleri olan, yaratılmışlara asla benzemeyen, bir başkası tarafından var edilmeyen, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan tek varlık hatıra gelir. ‘Kayyum’dur, tüm varlıklar onun var etmesiyle var olmuşlardır ve varlıkta kalmaktadırlar. O kendini ‘Ehad’ diye adlandırmıştır, yani tek, yegâne, biricik, eşsiz, benzersiz, ortaksız.