3 Ocak 2007 tarihli konular

Dinde tâviz yasak!

  • arif

Cenab-ı Hak, dininden zerre kadar tâviz verilmesini yasakladığı gibi, tâviz vermeye ednâ, yani zerre kadar meyli de yasaklamaktadır. Bu hususta birinci muhatap olarak Peygamber Efendimizi (asm) almakta ve tâviz vermesi durumunda onu şiddetle cezalandıracağını beyan buyurmaktadır. Bu konu ile ilgili âyet-i kerimelerin meâline muteber tefsirlerde yer aldığı şekliyle bakalım:

“Habibim! Biz inâyet-i İlâhiyemizle seni hak üzere sabit kılmamış olsaydık onların hud’alarının kuvvetine binâen tekliflerini kabule meyleder ve azıcık yaklaşırdın.” Yani; meyletmedin velâkin hilelerinin kuvveti meyletmeye yaklaştırdı velâkin biz himaye ettik, sen de yaklaşmadın.” (Hülasatü’l Beyan, İsrâ Sûresi / 74)

3.2 III. Rükün

  • gencc

Uyarıcılığın üçüncü şartı uyarılanın olmasıdır. Uyarılanın durumu öyle olmalıdır ki yasak olan fiil, kendisi hakkında münker sayılabilsin. Burada en az kifayet edici nitelik, insan olmaktır. Mükellef olması şart değildir. Çünkü biz daha önce 'eğer çocuk içki içiyorsa, içki içmekten menedilmeli ve uyarılmalıdır' demiştik, velev ki bu durum, çocuğun bâliğ olmasından önce olsa dahi. Uyarılanın akıllı olması şart değildir. Zira biz daha önce demiştik ki; 'Deli bir kimse deli bir kadınla veya bir hayvanla zina ederse, onun böyle yapmaktan menedilmesi farzdır'.

Çarşaf/peçe yerine Manto/eşarp

  • arif

Tesettür

Zaman tünelinde, fazla değil sadece yüz sene öncesine gitme imkânımız olsaydı da o günün Osmanlı pâyitahtı olan İstanbul'un en kalabalık caddelerinde dolaşsaydık, acaba bugün Anadolu'nun ne ücra bir kasabasında gördüğümüz kadın manzaralarını görmek mümkün olur muydu? Biz ne hâle geldik böyle?

2. Meşrutiyet'ten sonra İttihad ve Terakki iktidarının başladığı günlerde, devlet dairelerine ilk alınan bir kadın memurun söylediği şu hikâye, bize bir şey anlatır mı acaba?

Bayan Feride şöyle diyor:

"İstanbul'un eski bir ailesine mensubum. O devrin bütün ilim ve siyaset adamları ile görüşür, tanışırdım. Gençtim, okumuştum. Herkesin bana bir saygı, bir sevgisi vardı. (Şu anlatılanlara elbette bir mim koymuşsunuzdur! M.K.) İttihad ve Terakki'nin ilk devri idi. Bir gün yakından tanıdığım Cemal Paşa, hayata atılması lâzım olan kadınlarımıza örnek olmamı, bunun için de teklif edeceği vazifeyi kabul etmemi rica etti. O zamanlar oğlum İrfan henüz küçüktü. Fakat ben bunu mazeret saymayarak, maaşa ihtiyacım bulunmadığı halde teklifi kabul ettim. (İhtiyacı olmadığı halde teklife balıklama atlayan bu bayanın kadınlarımıza nasıl bir örnek olduğunu anlamak için, bugün sokaklara bakmak yetmez mi? M.K.)