22 Haziran 2006 tarihli konular

Seks ve Zina

  • Hüseyin Hare

Genç bir erkeğin ilişkilerdeki seks konusunda yüreğinin değişimi

Şöyle bir özdeyiş vardır: "En iyi plan, başkalarının akılsızlıklarından faydalanmaya yönelik olan plandır." Bu makalenin temel konusu bu özdeyişle özetlenebilir. Sizlerle kızlar hakkında bildiğim bazı şeyleri paylaşmak istiyorum. Aşağıda, seksi evliliğe saklamamın 10 sebebini sıraladım.


SEBEP 1: Seks çıldırılacak bir şey değildir.

Üniversitedeyken hemen hemen her gece bir başka kız ile yatmaktaydım. Bunu filmlerde söylemeseler de hemen hemen herkesin bildiği bir şey vardır: bir gecelik ilişkinin sabahında içiniz bomboş kalkarsınız. Hatta pişmanlık bile duyarsınız.

GÖZLER NASIL KORUNUR

  • imdat sezer

Hayatın en açık gerçeklerinden biri, kuralsız yaşanmadığıdır. En başta, hayat, bir kuralın meyvesidir. İçinde yaşadığımız kâinat, her zerresiyle, bir ?kural?la birlikte vardır. En küçük zerreden en büyük galaksilere kadar her bir şey, bir düzene tâbidir. Tüm mevcudlar ve tüm canlılar, varoluşlarıyla, ?kural? denilen evrensel bir gerçeğin varlığını fısıldar.

Öte yandan, insan, sair mahlukların aksine, duygu ve tutkularına sınır konulmamış bir canlıdır. Karnı doymuş bir aslan, yanından geçen en körpe ceylana bile yan gözle bakmaz. Bir ağaç ihtiyacı kadar suyu alır, biraz daha almaya kalkmaz. Oysa insan, sınır konulmamış duygularıyla, hep daha fazlasını ister. Dünyayı da yutsa, yine tok olmaz. Karnı doysa, yarın için saklar. Yarın için saklasa, önümüzdeki hafta için biriktirir. İşi aylara, yıllara, çoluk-çocuğuna ve sonraki tüm nesillere kadar uzatır; durmaksızın yığar, durmaksızın biriktirir. Duygularına sınır konulmadığı için, sık sık, diğer insanların hakkına da göz diker. Hatta, başka bütün varlıkların hukukuna ilişir.

Casus Suzy Liberman

  • imdat sezer

Savaşın En kızgın anında gösterilen büyük başarılara rağmen kazanılamıyan zaferin perde arkası..

Çanakkalede destanlar yazan ordunun filistin'de uğradığı büyük ihanet.. Ve o ihanet ağını örülüşü..

Hepsinini bu kitapta okyacak ve hep beraber şahit olacağız. İki kısımdan oluşan kitabın ilk kısmı bir türk askerinin yaşadıkları. İkinci kısmında ise bir casusun günlüğü ve yaşamı yer almaktadır.

Bu eser, Genel Kurmay Başkanlığının tetkiki ile ordu subaylarının okumasının faydalı olacağı tesbit edilerek, 26 Mayıs 1935 tarih, 43782 sayılı tamim ile 40 000 nüshası alınarak Ordu'ya dağıtılmıştır.

ÖNSÖZ

  • imdat sezer

Millet olarak 15. asırda katliamdan kurtardığımız, sine­mizde kendilerine barınma hakkı tanıdığımız bir milletin na­sıl bir engerek yılanı olarak zamanı gelince bizi sokup mah­vetmek istediğinin en açık izahını bu eserde bulabileceğiz. Bu eser Siyonizmin Filistinde yahudi devleti kurması için gi­riştiği türlü nimetleri ile beslendiği bir memlekette o millete karsı alçakça irtikap ettiği korkunç cinayet, hıyanetleri izah eden bir kaç sahifeden ibarettir. Hakiki Suzy Liberman vak'asını okuyup öğrenmek tarihteki lâyık olduğu yerini be­lirtip milletin istifadesine sunup en büyük hizmeti yapmak isteyen münevver ve vatanperverlerin, Arşiv dairesinde mevcut Suzy Liberman dosyasını dikkatle okumaları lâzımdır. Bu eser o dosya yanında çok küçük fakat hizmet bakımından kıymeti çok büyüktür.

SÖZ BASI

  • imdat sezer

1935'te bastırdığım "Suzy Liberman" adlı eser Erkân-ı Harbiye-i Umûmiye riyâsetince tekik edilmiş ve yararlı gö­rülerek 26 mayıs 1935 tarih ve 43782 sayılı remizle subaylara tavsiye edilmiş ve bütün birliklere tevzi edilmiştir.

Bu defa meşhur casusun hatıra defteri de ilâve edilerek tekrar milletin nazarı ibretine arz edilmiştir. Bu kitap bir müddet evvel siyonizmin propagandası mâhiyetinde olmak üzere Dünyanın her yerinde bir ânda milyonlarca nüsha ola­rak bastırdığı "Anna Frank'ın Hâtıra Defteri" kitabına benze­mez. O yalan bu ise, gözümüzün önünde geçmiş hakikî bir facianın tâ kendisidir.

Çöller ve Filistin topraklari

  • imdat sezer

1333(1917) senesi büyük boğuşma (cihan harbi) son bul­mamış ve 334(1918) senesi henüz başlamıştı.

Çöllerde ve Filistin topraklarında tatlı ve ılık bir rüzgâr esiyordu. O sırada bütün Dünyada hüküm süren karakıştan bu iklimde eser yoktu.

Bilâkis buradaki insanlar bütün yaz sıcaktan çektikleri azabın kefareti gibi munis ve serin bir hava içinde dinleni­yorlardı.

Cephelerde de aynı ılık rüzgâr esiyor ve aynı tatlı sükûnet vardı.

Askerler yorgunluklarını dinlendiriyor, noksanlarını ta­mamlıyor ve yaralarını tedavi ediyorlardı.

Alay yaveri Adnan Bey

  • imdat sezer

Alay yaveri Adnan Bey ceylân gibi bir arap atı üzerinde köyden geçerek karargâha gidiyordu. Duvarları sarmaşıklar ve balkoniyle bahçesi envai çiçeklerle süslü bir evin önünden geçerken iki koyu lâcivert göz bütün benliğini bir anda man­yetize eden sihirli bir elektrik cereyanı gibi mevcudiyetinidolaşmış, genç ve yakışıklı zabit sanki olduğu yere mıhlanmıştı...

Çevik arap atı sar'aya tutulmuş bîçareler gibi yerinden kıpırdayamıyordu.

Adnan'ın çiçekli balkonun pencereleri arkasından gördü­ğü bu bir çift lâcivert göz uzun boyu, mevzun endamı, ince beli, parlak kumral saçları ve mahir bir ressamın fırçasından çıkmış gibi yakıcı bir kavis ile uzanan kaşları, beyaz teni, mütenâsip burnu, uzun parmaklı güzel elleri ve bütün bu güzelliklere taş çıkaran çifte gamzesiyle SÛZY LİBERMAN adında on dokuz yaşında bir yahudi kızının eşkâlini tasvir ediyordu.

Suzy ve Adnan

  • imdat sezer

Günler geçti. Adnan'ın gözleri her gün kırlarda Suzy'yi aradı. Fakat heyhat. Belki on gün ne yolu üzerinde ne de kı­zın evinin önünden geçerken ona raslamak mümkün olma­dı. Bu sükût genç zabitin kalbine saçılan kıvılcımları tutuş­turmakta idî. Meşhur bir psikoloji nazariyesine göre "ayrılık, tıpkı rüzgâr gibi hafif ateşleri söndürür ve fakat büyük ateşleri alevler" dedikleri gibi bu "bir kaç günlük ayrılık Ad­nan'ın kalbindei ateşi cidden tutuşturmuştu. Demek ki; bu çocuk bu casus kızı çok sevmişti. Bu sevgisinde de haklı idi. Gençti, yakışıklı idi, aşka ve sevgiye muhtaçtı. Gördüğü kız da cidden güzeldi.

Agac Altinda Bulusma

  • imdat sezer

Güneş şaşmıyan bir intizamla şark ufuklarını sıyırıp Arz-ı Mev'ud'a yayıldığı zaman her günkü canlılık yeniden başla­mıştı. Askerler sabah vazifelerini yapıyor ve talime hazırla­nıyorlardı.

Adnan alay kumandanına sabah raporuna gitmişti. Genç zabitin kafasında ve düşüncesinde sabah taliminden bir saat sonra Suzy ile buluşmak ve onunla daha sıkı görüşmek, se­vişmek ve anlaşmak hülyaları vardı. Delikanlı bu tatlı hülya­ların sarhoşluğu içinde genç ruhunun akislerinden ilham alarak çarpan kalbinin tatlı vuruşlarını dinliyordu. Hayat yo­lunda ve hassaten aşk yolunda toy ve tücrübesizdi. Sinirleri­nin yanıp kavrulduğu o heyecanlı günlerde aşk denilen mef­humun en meşru ve makbul olan kısmında da nice bol hic­ranlar ve elemler saklı olduğunu düşünemiyordu bile...

Köyün Kahvehanesi

  • imdat sezer

Ertesi akşam bir aksilik çıkmadan gelip geçti. Genç âşık çadırından çıktı, ağır ağır köye doğru yollandı. Akşamın loş­luğu yavaş yavaş ortalığa yayılmıya başlamış evlerde tek tuk lâmbalar yanmıştı. Adnan köy otelinin kahvesini pek yanlız buldu. Bu saatte herkes yemekte veyahud istirahatta idi. Kahve ocağındaki şişman Yahudi karısı Adnan'ı eski bir âşinâ ve dost gibi karşıladı.

Bu çocuk köyün biricik oturacak yeri olan bu kahveye belki yirmi defa gelmiş bir kenara oturmuş ya bir fincan kah­ve içmiş, arkadaşlariyle biraz vakit geçirdikten sonra vazife­sine dönmüştü.

Rüya âleminin tatli hülyalari

  • imdat sezer

Adnan karyolasına uzandığı vakit rüya âleminin tatlı hülyalarına daldı. Uykusunda sabaha kadar Suzy ile beraber bulundu. Fettan casus kızın, gencin şuuruna giren hayali kendisini yatağında da yalnız bırakmadı.

Benliğinden ayrılmıyan yalnız bir casus kızın hayali değil­di. Garip ve meşhum bir hiss-i kablelvuku bir ân onu bırak­mamıştı. Düşünüyor hafızasını zihnini yoruyor ve bu işin fe­na tarafını bulamıyordu. Ne olabilirdi?

Vatana fenalık etmiyordu ya!... Gerçi kendi ırkına yabancı, duygusu, kanı, karakteri bambaşka bir kızı ulu orta kendi­ne eş yapmak bir ordu zabiti İçin asla afvedilmiyecek bir hal­dir. Fakat Adnan kendisine göre bir teselli bulmuştu:

Gaflet ve Misafirperverlik(!)

  • imdat sezer

Günler geçti. Gencin gönlündeki yara da kapanmış gibi oldu. Harp mıntıkasında yeni yeni hazırlıklar, hareketler, faaliyetler de Adnan'ı ayrıca meşgul etti. Herşeyi unutmuş gibi idi. köyün semtine bile uğramaz oldu. Yolu düşse bile hay­vanını başka istikamete çevirir ve kırların bakir genişliklerin­de dört nala başka yollar takip ederdi.

Aşk yarası müzmin hastalıklara benzer. Geçti zan olundu­ğu bir anda ufak bir bahane ile kanadığı çok görülmüştür.

İşte bir gün, çadırında karyolasına uzanmış dinlenirken bîr neferin içeri girmek için müsaade istediğini gördü ve ona seslendi:

Casuslar Is Basinda

  • imdat sezer

Adnan yorgun bir uykudan gözünü açtığı zaman saat dördü geçiyordu. Suzy uyku mahmurluğunun bütün güzeliği ve beyaz geceliğinin lâhuti letafetiyle başı ucunda yüzünü ve saçlarını okşamakta idi.

"— Sabah oluyor Adnan, çadırlara gitmelisin."

Delikanlı çevik bir hareketle karyoladan fırladı. Sevgilisi­nin yüzünü gözünü aksadı ve giyinmeye başladı. Çabucak hazırlandı acele vedalaştı.

"— Suzy allaha ısmarladık. Yine görüşelim."

"— Güle güle Adnan. Yarın yine beklerim."

"—Yarın akşam gelemem. Fakat akşam talimi bittikten sonra, seni kırda vadi içindeki top ağacın altında beklerim."

Pusu ve Gercekler

  • imdat sezer

Güneş ufuklardan sıyrılmış, aydınlık azalmıştı. Alacaka­ranlıkta vadiye saptı ve atını yavaşlattı. Çimenli bir yoldan ağır ağır karargâha vardı. Cebinden zarfı çıkardı. Kumanda­nın çadırına doğru ilerliyordu. İçine bir kurt, şüphe düşmüş­tü. Zarfa dikkatle baktı ve bir değişiklik gözüne çarptı. Bu zarf açılmış ve sonradan kapanmışa benziyordu. Gerçi bunu yeknazarda anlamak mümkün değildi, fakat öyleye benzi­yordu. O anda Adnan beyninden vurulmuşa döndü. Herşey gözünün önünde canlanır gibi oldu... Demek son içtiği şara­bın verdiği sersemlik beyhude değilmiş. Şimdi bu şaraptan sonra daldığı ölüm uykusunu, etrafında dönen sahte aşk ko­medisini biraz anlar gibi oldu... Kendi kendine yavaş bir ses­le ve dişlerini gıcırdatarak mırıldandı:

Casuslarin Son Dakikari

  • imdat sezer

Suzy mahakeme edildiği Kalkilya Köyü'nün bir odasında hapis günlerini derin ıstıraplar ve müthiş kâbuslar içinde ge­çiriyordu.

Burada ölümün soğuk çehresi ve Azrail'in korkunç haya­linden başka kendisine arkadaş yoktu. Renginin pembeliği kayboldu. Güzelliğinin sihri azaldı ve işlediği büyük cinayetin, oynadığı nankör ve cani rolün bütün siyahlığı ru­huna aksetmiş oldu. Gençliği ve güzelliğine veda edecek, ci­billiyetsizliğin ve küfranın cezasın çekecekti. Şehvet, korku ve endişe ile karışık garip bir haleti ruhiye İçinde kıvranmak­ta ve mukadder saati beklemekte idî.