5 Aralik 2006 tarihli konular

Tevbe'nin Tamamı, Şartları ve Hayatın Sonuna Kadar devamlılığı

  • katip

Biz tevbe'nin azim ve kasdî gerektiren bir pişmanlıktan ibaret olduğunu söyledik. O pişmanlığı, günahların insan ile sevdiğinin arasında perde olduğunu bilmek doğurur.

İlim, pişmanlık ve azmin her biri için devamlılık ve tamam olmak sözkonusudur. Bunların tamam olmalarının alâmeti, devamlılıklarının da şartları vardır. Bu bakımdan onları belirtmek gerekir. İlim, ilmi düşünmek, tevbe'nin sebebini düşünmek ve tedkik etmek demektir. Bu ileride gelecektir.

Pişmanlığa gelince, pişmanlık sevdiğinin elden kaçacağını hissettiğinde kalbin elem duyması demektir. Bunun alâmeti; hasretin, üzüntünün, gözyaşı dökmenin, ağlamanın ve düşünmenin meydana gelmesidir.

Tevbe'nin Devamında Kulların Kısımları

  • katip

Tevbe edenler, dört tabakaya ayrılırlar:
Birinci Tabaka
Birinci tabaka, âsi bir kimsenin tevbe etmesi, ömrünün sonuna kadar, tevbesinde dosdoğru kalmasıdır. Böylece âsi, kusurlarım telâfi eder. Nefsi ikinci bir defa günaha dönmeyi tasarlamaz. Ancak âdetlerde, beşerin kurtulmadığı hatalar bu hükmün dışındadır.

Evet, beşer peygamberlik mertebesinde olmadıkça bu hatalardan kurtulamaz. İşte tevbe üzerinde istikamet bu demektir. Tevbe'nin sahibi, hayırları elde eden, günahları hasenelerle değiştiren bir kimsedir. Bu tevbeye tevbeyi nasûh denir. Bu nefse nefs—i mutma

Kasıtlı Kasıtsız, Küçük veya Büyük Bir Günah İşleyip Tevbe Etmek İsteyen Kimsenin Niçin Acele Etmesi

  • katip

Bu durumda kişinin üzerine farz olan tevbe, pişmanlık ve yapmış olduğu günahın tam tersi olan bir sevapla onu silmekle meşgul olmaktır. Nitekim biz bunun yolunu daha önce zikretmiştik. Eğer nefsi şehvetin galebe çaldığından dolayı bu günahı terketmeye müsaade etmezse, bu takdirde kişi, vâcib olanların birinden aciz kalmış olur.

Bu bakımdan ikincisini terketmesi uygun değildir. İkincisi de sevap ile günahı defetmektir ki günahtan sonra işlemiş olduğu sevapla günahı silmiş ve dolayısıyla sâlih bir amel ile kötü bir ameli karıştırmış kimselerden olsun! Bu bakımdan günahlara kefaret olan sevaplar ya kalple veya dille, ya da azalarla yapılır. Öyleyse sevap, günahın yerinde ve onun sebepleri ile bağlı bulunan bir merkezde bulunur.

Boş Konuşmalar Yapmak

  • nesim

Senin en güzel hâlin, daha önce zikrettiğimiz gıybet, kovuculuk, yalan, cedel, ağız kavgası ve benzeri âfetlerden korunman, ancak mübâh olup ne sana, ne de bir müslümana zararı olmayan şeyler hakkında konuşmandır. Gereksiz konuştuğun takdirde zamanını zayi ettiğin gibi, o konuşmada çalıştırdığın dilinden de sorumlu olursun. Az ve çabuk geçen bir şey e, senin için daha hayırlı olanı fedâ edip değiştirmiş olursun! Çünkü sen konuşmaya sarfedeceğin zamanını düşünceye sarfettiğin takdirde, düşünce ânında faydası pek büyük olan ilâhi rahmetin esintilerinden biri çoğu zaman senin için açılabilir. Eğer kelime-i tevhidi söylersen, Allah'ı anar ve tesbih edersen senin için daha hayırlıdır.

Fuzulî Konuşmak/Sözü Uzatmak

  • nesim

Fuzûlî konuşmak da kötüdür. Bu tür konuşma, mâlâyânîye dalmayı ve maksûd olan konuşmada ihtiyaçtan fazlaya kaçmayı kapsar! Çünkü bir kimsenin kendisini ilgilendiren birşeyi kısa bir konuşma ile ifade etmesi mümkün olduğu gibi, onu uzatıp dallandırması da mümkündür.

Maksadını bir kelime ile ifade edebildiği zaman iki kelime konuşursa, ikinci kelime fuzûlîdir. Yani ihtiyaçtan fazladır. Bu da -daha önce geçen iletten dolayı- çirkindir. Her ne kadar buna günah ve zarar yoksa da... Atâ b. Ebî Rebah der ki: 'Sizden öncekiler, fuzûlî konuşmayı çirkin görürlerdi. Allah'ın kitabı, Hz. Peygamberin sünneti, emr-i bi'l-mâruf"ve nehy-i an'il-münker veya zaruri ihtiyaç hakkında konuşmak hariç, bunun dışında kalanları fuzûlî konuşmadan sayarlardı. Acaba sizin üzerinizde hafaza ve kirâmen kâtibîn meleklerinin olduğunu, sağ ve solunuzda gözcü meleklerin bulunduğunu ve kişinin ağzından çıkan her sözü kontrol eden ve yazan bir meleğin bulunduğunu inkâr mı ediyorsunuz? Acaba sizden biriniz günün başında doldurmuş olduğu sahife neşredildiği zaman o sahifedeki hükümlerin çoğunun dininin veya dünyasının işinden olmadığını görürse utanmayacak mıdır?'

Bâtıla Dalmak

  • nesim

Bâtıla dalmak, günahlar hakkında konuşmak demektir. Kadınların, içki meclislerinin, fâsıklarm makamlarının, zenginlerin refahının, padişahların diktatörlüğünün, çirkin merasimlerinin ve çirkin durumlarının hikayesi gibi... Çünkü bunların tümü, kendisine dalmanın helâl olmadığı konulardır ve bunları anlatmak haramdır. Seni ilgilendirmeyen konuda konuşmak veya seni ilgilendiren konuda ihtiyaçtan fazla konuşmak ise evlâyı terketmektir. Fakat buna rağmen bu tür konuşmada haramlık yoktur. Evet! Kendisini ilgilendirmeyen bir konuda fazla konuşan bir kimsenin, sonunda bâtıla dalmayacağından emin olunamaz; zira insanların çoğu konuşması, halkın namusunu çiğnemek, bâtıla dalmak veya bâtılın diğer türlerini işlemek suretiyle meyvelenmenin ötesine gitmez. Bâtılın türlerini zapt u rapt altına alıp sınırlamak mümkün değildir. Çünkü çok ve çeşitlidir. İşte bundan ötürü bâtıldan korunmak, ancak din ve dünyanın önemli meselelerinden kişiyi ilgilendirdiği kadarı ile yetinmekle mümkün olur. Yine de birtakım kelimeler vâki olur. O kelimeleri konuşan, onları önemsemez ama o kelimeler onu helâk etmeye sebep olur!

Mira (Başkasının Sözüne İtiraz) ve Cidal Etmek

  • nesim

Mira ve cidal etmek yasaklanmıştır. Nitekim Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:

Kardeşinle tartışma, onunla alay etme! Ona bir söz verdiğin zaman, sözüne muhalefet etme!45

(Aranızdaki) tartışmayı terkediniz; zira tartışmanın hikmeti anlaşılmaz, fitnesinden de emin olunmaz!46

Kim haklı olduğu halde tartışmayı terkederse, onun için cennetin en yüce yerinde bir ev bina edilir. Haksız olduğu halde tartışmayı terkeden bir kimse için ise, cennetin orta yerinde bir ev bina edilir.47

Putperestlik ve içkiden sonra rabbimin beni nehyettiği ilk şey münakaşa etmekten sakındırmak olmuştur.48

Bir derginin utanç veren kapağı...

  • Sururi Bal

Bazı haber dergilerinin editörlerinin, “din” ve “seks” ikilisinin her zaman çok sattığının bilincinde olduğu görülüyor.

Hatırlayanlar olacaktır; Tempo dergisi birkaç ay önce “İslam'da seks” üst başlığı ve “Türbanlı porno nasıl yapılır?” alt başlığını kapağa koymuştu..

Dergi, “Türbanlı porno” diye başlık attığına göre, şunu demeye getiriyor: Türbanlı bir kadın, Müslüman'dır; porno ise kötüdür. Müslüman nasıl olur da pornocu olur ve “bu ne ayaktır?”!

Eskilerin deyimiyle, hadisenin mefhum-u muhalifine bakarsak, yani olayı tersten değerlendirirsek, Tempocular aynı zamanda şunu da demek istiyordu:

Husûmet

  • nesim

Husûmet de kötüdür. Husûmet, cedel ve mira dan daha ileridir. Mira başkasının konuşmasındaki bir eksikliği belirtmek suretiyle itiraz etmektir. Bu itirazda muhatabını tahkir etmekten, kendi aklının salâbeti ile fikrinin kuvvetini göstermekten başka cedelcinin hiçbir gayesi yoktur. Cidal, mezhebini belirtmek ve yerleştirmek için yapılan münakaşadır. Husûmet ise, bir mal veya hak iddiası ile alâkalı sözünde ısrar ve inat etmektir. Bu ısrar ve inat bazen başlangıçta olur, bazen de karşısındakinin tavır ve davranışından kaynaklanır. Mira ise, bir konuşmaya yapılan itirazdan ibarettir. Nitekim Hz.

Konuşmada Tekellüfe Kaçmak

  • nesim

Konuşmada, ağzını eğip-bükmek, fasih ve secî'li konuşacağım diye yapmacık hareketlerde bulunmak, konuşmasına kadın ve sevgiden bahsederek giriş yapmak ve hatiplik iddiasında bulunup fesahat gösterisinde bulunanların âdetlerinde cereyan eden usûllerle gösteriş yapmaktır, Bütün bunlar kötülenmiş ve buğzedilmiş tekellüf (zorlama) türündendir. Öyle bir tekellüf ki Hz. Peygamber onun hakkında şöyle buyurmuştur:

Ben ve ümmetimin muttakîleri tekellüften (gösteriş için zorlanmaktan) uzağız.65

Benim için en sevimsiz ve meclisimden en uzak olanınız, ağzını eğip-bükerek edebiyat yapmak için kendini zorlayanlardır.66

Fahiş Konuşmak, Çirkin Sözler Sarfetmek

  • nesim

Fahiş konuşmak, başkasına sövmek ve dilin gevezeliğidir, bu şekilde konuşmak kötüdür ve yasaklanmıştır. Bunun kaynağı alçaklık ve kötü tabiatlı olmaktır. Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurulıuştur:

Fahiş konuşmaktan sakının! Çünkü Allah Teâlâ ne fahiş konuşmayı ve ne de başkasına işittirmek için fahiş konuşmaya zorlanmayı sevmez.71

Hz. Peygamber (s.a) Bedir de öldürülen müşriklere küfretmeyi yasaklayarak şöyle buyurmuştur:

Onlara sövmeyin! Çünkü söylediklerinizden onlara herhangi birşey gitmez. Fakat dirileri (onların akrabalarını) üzmüş olursunuz. İyi bilin ki fahiş ve kötü konuşmak alçaklıktır.72

Lânetleme

  • nesim

Bu lânet -ister hayvana, ister nebata, ister insana olsun- kötüdür. Nitekim Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:

Ne Allah'ın lânetiyle, ne gazapla ve ne de cehennemle birbirinize lânet okumayınız.87
Huzeyfe b. Yeman şöyle demiştir: 'Birbirlerine lânet okuyan bir kavim, Allah'ın azabına müstehak olur!'
İmrân b. Husayn şöyle anlatıyor: 'Hz. Peygamber, bir seferde bulunuyordu. Devesinden âciz kalan Ensar'dan bir kadın, deveye lânet okudu. Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle dedi:

Devenin sırtında bulunan şeyleri alınız. Zira deve mel'undur.88

Tevbe'nin Deva Olması ve Günahta Israr Düğümünün Çözülmesi

  • katip

İnsanlar iki kısımdır:

Birincisi: Hevasına uymayıp, kötülüklerden kaçan ve iyiliklere devam eden gençtir. O genç hayırlar üzerinde ve şerden korunma atmosferinde büyümüştür. Bu genç hakkında Hz. Peygamber şöyle demiştir:
Gençliğin taşkınlığına kapılmadan kendini ibadete verip isyan etmeyen gence, Allah Teâlâ hayranlık duyar.77
Böyle genç pek ender bulunur.

İkinci kısım: Günah işlemekten uzak değildir. Sonra bunlar da günahlarda ısrar edenler ile günahlardan tevbe edenler diye iki kısma ayrılırlar. Bizim buradaki gayemiz ısrar düğümünü çözmekteki tedavi formülünü ve buradaki devayı zikretmek ve belirtmektir.